16 Ocak 2017 01:00

Dolar değil, ekmek bomba!

Dolar değil, ekmek bomba!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Aynen böyle dedi devlet büyüğü: ‘Elinde dolar olan bomba olandan farksızdır’.
Dolar bombaysa, elinde dolar bulunduran da terörist!
Öyleyse soralım!
O bombalar istiflenirken istihbarat zafiyeti mi vardı? Yoksa devletin aleni yardım ve yataklığı mı?
Bu soruların cevaplarını aramayı şimdilik bir kenara koysak! Ve şöyle bir tespit yapsak: Asıl bomba o dolarların birikme sürecidir. O süreç kitle imha silahı gibidir!
***
Çoğu yeni yılda yaşanmış, son 1 ay içinde basına yansıyan kahredici birkaç haberi hatırlayalım.
Derya Koşça. 30 yaşındaydı. İşten çıkarıldıktan sonra iş aramış ve bulamamıştı. Borcu vardı.
Dayanamadı. Oturduğu apartmanın boşluğuna kendisini asarak yaşamına son verdi.
İşsizlik miydi suçlu? Yoksa borçlu olması mı?
Yanıtlamadan hikayesini okumaya devam edelim.
Özel bir havayolu şirketinde hostes olarak çalışıyordu. Bir süre önce ‘performans yetersizliği’ gerekçe gösterilerek işine son verilmişti.
O performans denen şey... İnsanın emeğini ve öz saygınlığını tüketen bir kemirgen değil mi? Hepimiz işyerimizden bilmiyor muyuz; eğitimi, liyakati, tecrübeyi anında sıfırlayan bir çarpan olduğunu performansın.
Başka bir haberle devam edelim.
Ev kredisini ödeyemeyen 4 çocuk babası inşaat işçisi Cahit Gündoğdu canına kıydı.
Geride, “Ev kredisi aldım. Borcumu ödemeyince bunalıma girdim. O yüzden intihar ediyorum” notunu bıraktı.
Şimdi ‘bomba’ denen dolarlar ucuza gelsin, bize kredi olarak verilsin.
Biz borçlu da olsak tüketebilmenin hazzına varalım diye... Hükümet nasıl da yol vermişti yabancı paraya...
Aynı zamanda ranta ve inşaata...

TOPLU İMHA KAMPLARI

Şimdi ‘bomba’ denen dolarlar yatırım olarak gelsin diye nasıl da ucuz emek olmuştuk.
Dışarıdan gelen o bombaların pardon doların faizini ödeyeceğiz... Rantını besleyeceğiz diye sadece alın terimiz değil kanımız nasıl da emilmişti!  
Bu vahşi sürecin sonucunda oluşmuştu utanılası şu istatistik: Son 13 yılda 15 binden fazla insan iş kazasına kurban!
Öyle yoğun yaşandı ki iş cinayetleri... Ekmek peşinde koştuğumuz mekanlar kitle imha kamplarına döndü adeta.  
Ya öldük ya taşeron olduk, güvencesiz çalıştık sömürüldük.
Büyüyen ekonomi fetişizminin gölgesinde haber bile olamadık.
Sesimiz duyulmadı. Ancak şöyle haber olduk: Ünye Belediyesinde 9 yıldır taşeron işçi olarak çalışan 33 yaşındaki Hatice Emil, işten çıkarılanca ev kirasını ödeyemedi. Bakmakla yükümlü olduğu 70 yaşında annesi ve iki yetim yeğeni vardı. Dayanamadı iki kutu ilaç içerek intihar etti.
Hatice hayatını kimlerin bombaladığını düşünmeden...
Belki de işten atılma sebebi olarak gösterilen ‘işçi fazlalığı’ gerekçisine inanarak...
Kendisini bu dünyaya ‘fazla’ görmüştü.

BOMBA SEVER ÜLKE TÜRKİYE

Çocuk işçi piyasamız da palazlanıyordu. Çocuk işçilik yaygınlaştıkça ölen işçi istatistiklerinde çocukların da adları yer alıyordu.
Ucuz oldukça ölülerimiz çoğaldıkça... Ellerinde dolar bombası olanlar için daha cazip hale geliyordu ülkemiz.
Küresel sermaye dünyanın bir ucundan koşup geliyordu ‘emek cenneti’ Türkiye’ye.
Kimler yoktu ki arasında...
Çin’de ‘hapishane-fabrikaları’ kuran markalar. Bangladeş’te, Kamboçya’da ucuz emek avlayanlar...
Batı’nın dev şirketleri.
Yerli sermaye için de cennetti.
Soma devlet gözetiminde işletilen “toplu ölüm kampı”nın adı değil miydi?
Bedava kömür dağıtma promosyonlu bir kamp!
Kamplar kurduk da... Yazın ortasında bile bedava kömür dağıtılan memleketimizde herkesi ısıtamadık.
Misal, Emine Akçay’ı...  
Son 6 lirasıyla oduncudan odun almış ama ıslak odunlar evde yanmayınca... Lastikle tutuşturmaya çalışmasına rağmen odunlar tutuşmayınca...
Saç kurutma makinesi çalışır vaziyette 6 yaşındaki oğlu İsa’ya verip...
6 aylık kızını ısıtmasını isteyip...
Kendini tavana asan kadını...
Kocası gurbette ekmeğe asılı olan kadını.
Sıralamakla bitmez bu acı hikayeler, emeği ile geçinenlere, ekmeği zehir ederken... Birilerine deste deste dolar oldu.
12.5 milyon mutlak yoksul birikirken aynı zamanda dolar milyarderlerimizin de artması bundandı.
Biriktikçe dolarlar...
Biz görkemli bina inşaatından yere çakıldık.
Kamyon kasalarından asfalta yapıştık.
AVM inşaatında çadırda yandık.
Tersanede, hastanede can verdik.
Öldük, sakat kaldık...
Bütün bunları yaşarken emeği ile geçinenlere kimse de çıkıp ‘dolar bombadır’ demedi.
Bilakis ekonomik büyümeyle övündü. Dolarların birikmesine yardım ve yataklık etti olanca gücüyle!  
Ekmeğe giden yola mayınlar döşedi, bubi tuzakları kurdu.
Evde ekmek az, kasalara dolar çok olsun diye!

BOMBAYI GÖRMEK!

Ana yazıda aktardığımız hikayeler...
Rekabet rekabet diye tutturulan...  
Esneklik diye güzellenen...
Güvencesiz, geçici çalışmayı meşrulaştıran...
Acımasız ‘piyasacı dönüşümün’ sonuçları.
İş cinayetleri...
‘İntihar salgınları’...
Dönüşümün vahşi tahribatından başka bir şey değil.
Emeğimiz şirketleşen dünyanın doğal menkulü.
Ekonomik büyüme, yüksek ciro... Hepsi bizim kurban olup olmamamıza bağlı.
Rant, ihale, inşaat, proje, borsa hayati önemde emekçinin hayatı ise değil.
Dolar birikirken bedeli işçiye emekçiye...
Memlekette dolar azalırken de faturası yine işçiye, memura, emekliye, esnafa, ‘sıradan’ vatandaşa.
Sonuç: Dolar hep emeği ile geçinene patlar!
Asıl bomba işte bu düzenek.
Dolara ‘bomba’ diyenlerin bu düzenekle de dolarla da bir derdi yok. Devletin mega proje ihaleleri hep dolarla.
Şimdi 1 milyon dolar getirip bankaya yatırana, bol faiz yanında promosyon TC vatandaşlığı bedava.
Düzeneği ‘bombalamaktan’ yani yok etmekten başka çare yok. Bu da düzeneğin kurucularının yapacağı iş değil.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...