10 Ocak 2017 01:00

'Tek parti tek adam rejimi' girişimi püskürtülebilir!

'Tek parti tek adam rejimi' girişimi püskürtülebilir!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP-MHP koalisyonunun hazırladığı “başkanlık sistemi”ni anayasalaştırma amaçlı teklif, dün TBMM Genel Kuruluna geldi.

Bir kez daha vurgulayarak başlayalım ki, Erdoğan-AKP yönetimi tarafından “18 maddelik bir kısmi Anayasa değişikliği” gibi sunulan bu değişiklikle aslında Anayasa’nın bütünü değiştirilmektedir. Çünkü, bu 18 maddelik teklifleriyle AKP-MHP ortaklığı, gerçekte Anayasa’nın esasını değiştirmekte, “tek parti tek adam diktatörlüğü” diyebileceğimiz yeni bir rejim tarif etmektedir. Bu yüzden de karşı karşıya olduğumuz vaziyet, geçmişte olduğu gibi Anayasa’nın şu ya da bu maddesini değiştirmek değil, tersine Anayasa’nın esasını değiştirme vaziyetidir. Ve bu girişim, bu “esasa aykırı” hangi maddeler varsa onları da tedricen değiştirme niyetini içinde taşımaktadır.

HEM MECLİSTE HEM ‘SAHA’DA MÜCADELE

AKP-MHP teklifli Anayasa değişikliği TBMM Genel Kurulu’na dün geldi ama Türkiye kamuoyu “başkanlık sistemi mi, parlamenter sistem mi” tartışmasına son üç yıldır girmiş bulunmaktadır ve bu karşı karşıya gelme hali, TBMM Genel Kurulu’na geldiği şu günlerde şöyle biçimlenmektedir:

1-) “Başkanlık sistemine evet” cephesi: AKP, “başkanlık sistemi” dayatmasını üç yıldır sürdürmektedir. Türkiye kamuoyunun başkanlık sistemine karşı olduğunu bildiği için Erdoğan-AKP yönetimi, sorunu Meclis gündemine taşımaya cesaret edemiyordu. Nitekim şimdi “başkanlık sistemi”, Türkiye’nin başlıca iç ve dış politikası üstünden ve AKP’nin MHP ile yaptığı koalisyondan sonra, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin girişimiyle gündeme geldi. Elbette bu girişimin arkasında Suriye’ye askeri müdahale, ülkenin Terörle Mücadele Yasası, OHAL ve KHK’lerle yönetilmesi dönemine girilmesi vardı. Ve AKP-Erdoğan yönetimi, mevcut şartların “başkanlık sistemi” için gerekli güç birikimini sağladığını düşünerek harekete geçti. Burada önemli soru işaretleri vardır:

- AKP ve MHP’li milletvekillerin Meclis’te teklife firesiz “evet” deyip demeyeceği hala tartışmalıdır. Ki, MHP’den daha şimdiden bazı vekiller, “hayır” diyeceklerini açıklamıştır ve AKP’de de hayli vekilin “başkanlık sistemine” karşı olduğu bilinmektedir. Ancak Mecliste “kapalı oy” ilkesinin ihlal ettikleri ölçüde AKP’de firenin önlenebileceği iddiaları vardır. Ve bu iddialar ciddidir.

- AKP ve MHP’ye oy veren kesimlerin ne ölçüde başkanlık sistemine “evet” diyeceği de tartışmalıdır. Nitekim son yapılan bazı anketlerde toplam kamuoyunda yüzde 60’lar düzeyinde, “başkanlık sitemine hayır” dendiğine dair veriler ortaya çıkmaktadır. Bu da AKP ve MHP tabanında partilerinin çağrılarına uyulmayabileceğini göstermektedir. Dahası; “Eğer referandum gündeme gelirse, MHP ve  AKP kendilerine oy veren kesimleri toptan evet dedirtebilecek midir?” sorusu da burada gündeme gelmektedir.
Dolayısıyla “masa başında” cepte keklik görülen Meclis ve referandum çoğunluğu, sahada farklı olacak pek çok nedeni de içinde taşımaktadır.

2-) “Başkanlık sitemine hayır” cephesi: Meclisteki iki parti, CHP ve HDP “başkanlık sitemine karşı” olduklarını üç yıldan beri her platformda açıklamaktadırlar. Elbette bu partilerin tabanından da oluşturulan havanın etkisiyle “başkanlık sistemine evet” diyecekler de çıkabilir. Ama, bugün “başkanlık sistemine kaşı olan; Kürtlerden Alevilere, emek güçlerinin ileri kesimlerinden kadın ve gençlik hareketinin aktif güçlerine, çevrecilerden bilim ve kültür-sanat çevrelerine kadar, toplumsal mücadelede “özgül ağırlığı” da yüksek olan, CHP ve HDP tabanı olmayı aşan kesimlerin “başkanlık sistemine hayır” dedikleri de yine son üç yıllık mücadele içinde görülmüştür, görülmektedir. Ki, bu çok önemli bir potansiyeldir.

‘EVETÇİLER’İN DEVASA İMKANLARINA KARŞIN...

AKP-MHP koalisyonunun elinde, tepe tepe kullanmaktan çekinmeyecekleri devlet ve Hükümet imkanlarının yanı sıra devasa medya gücünden oluşan büyük propaganda aygıtı vardır.

Öte yandan, bu Anayasa değişikliğine “hayır” diyebilecek güçlerin kullanabileceği TV kanalları, internet siteleri, gazeteler, dergiler, dernekler,... gibi araçlar OHAL tarafından kapatılmıştır, Eş başkanların ve milletvekillerinin de içinde olduğu binlerce HDP’li siyasetçi tutuklanmış, gerçeği söyleme cesareti olan gazeteciler ya tutuklanmış ya da mesleğini yapamaz hale getirilmiştir.

Ama bütün bu olumsuz koşullar karşın;
-Yeni bir rejimi yani “tek parti tek adam rejimi”ni tarif eden, bu anlamıyla da Anayasa’nın esasına ilişkin gündeme gelen böylesi bir değişikliğin; OHAL koşullarında, ülkenin KHK’larla ve Terörle Mücadele Yasası’yla yönetildiği koşullarda yapılmasının ne demokratik temayüllere uygun ne ahlaki ne de yapılacak değişikliğe meşruiyet kazandıramayacağı ortadadır.

- “Başkanlık sistemi” diye getirilen (Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi de deniyor) sistemin, az çok demokrasiden söz edilen her yerde olmazsa olmaz olan “kuvvetler ayrılığı” ilkesini reddeden, yürütme, yasama, yargı gücünü tek kişide toplayan, o kişiyi aynı zamanda partinin de lideri yapan, böylece aynı zamanda tek parti diktatörlüğüne de kapıları açan bir sistem olduğu ve böylesi bir sistemin Türkiye için bir karşı devrim olduğu doğru ve etkili bir biçimde anlatılabilirse; AKP-MHP etrafında oluşturulmak istenen “evet ittifakı”nın alt edilmesi hiç de olanaksız değildir.

NASIL BİR REJİM GETİRİLDİĞİNİ HER KESİMDE TARTIŞTIRMAK

Elbette burada Meclisteki tartışmalara müdahale etmek, Meclis kürsüsünü sonuna kadar kullanarak getirilmek istenen rejimin halk tarafından anlaşılmasını sağlamak bakımından vekillere son derece önemli görevler düşmektedir. Ama, AKP-MHP’nin nasıl bir sistem, nasıl bir rejim getirmek istediklerini kamuoyunda, işçilere, emekçilere, bütün halk kesimlerine anlatmak, bu kesimler içinde paneller, konferanslar, mitingler,...düzenlemek, çeşitli tartışmalar açmak, halkın çeşitli kitlesel etkinliklerle kendi taleplerini ifade edebilecekleri platformlar açmak son derece önemli olacaktır. Üstelik bu çalışmalar AKP ve MHP’nin etkisindeki kesimler içinde de yapılabildiği, “Sen MHP’lisin, AKP’lisin öyleyse ‘evet’çisin” gibi bir ön yargıya kapılmadan; komşuluk, hemşehrilik, iş arkadaşlığı, sınıf kardeşliği,...her imkanı değerlendirerek yapıldığı ölçüde referandumdan başarıyla çıkmak mümkün olacaktır. Elbette bu çalışmayı, “Hele bir Meclis’ten çıksın da sonra yaparız” gibi bir beklenticiliğe düşmeden başlatmanın ayrıca çok önemli olduğunu unutmadan!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa