09 Ocak 2017 02:10

Darbe Anayasası Meclis'te

Darbe Anayasası Meclis'te

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Anayasalar toplumsal uzlaşmanın ürünü olan ‘sözleşme’ler olarak tanımlansalar da ülkemizde yeni anayasalar hep toplum/halk iradesinin askıya alındığı darbe dönemlerinde yapılageldi. Bugün Meclis’e getirilen ve parlamenter sistem yerine başkanlık sistemine dayanan yeni anayasa, görünüşte bir darbe girişiminin bastırılmasından sonra yapılıyor.

Peki, gerçekten bugün gündeme getirilen anayasa, 1960 ve 1982 darbe anayasalarından farklı koşullarda mı yapılıyor?

Bu sorunun yanıtını vermek için 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasından sonra olup bitene bakmak gerekiyor.

Öncelikle darbe girişimi, AKP-Erdoğan ile birlikte devleti 11 yıl yönetmiş eski ortağı tarafından yapılmış olsa da iktidar bu girişimi bütün karşıtlarının tasfiyesi için bir ‘lütuf’ olarak kullandı/kullanıyor.

12 Eylül darbesi döneminde ‘sıkıyönetim’ vardı, bugün OHAL. İktidar, OHAL’le demokrasiyi askıya aldı ve KHK’lar ile de tasfiye politikasını yürüttü. ‘Barış için Akademisyenler’ bildirisine imza atan akademisyenlerin üniversitelerden ihraç edildiği son KHK’da olduğu gibi kamudan on binlerce kişi ihraç edildi. Öte yandan bu KHK’lar, iktidarın politikalarını benimsemeyen medya organlarından sendikalara, kadın derneklerinden sanat-edebiyat örgütlerine kadar bütün kurum-örgütlerin kapatılmasının dayanağı yapıldı.

Bugün devletten ihraç edilen, kapatılan kurum-sendika, tutuklanan gazeteci, bilim insanı, sanatçı ve siyasetçi sayısı ancak ve ancak 12 Eylül darbesi ile karşılaştırılabilir.

Düşünün ki, tepkilerin önüne geçmek amacıyla adı ‘partili cumhurbaşkanlığı sistemi’ olarak değiştirilen başkanlık sistemini öngören bir anayasa hazırlanıyor. ‘Uzlaşma’dan da geçtik, ama bu anayasaya karşı çıkan ve Meclisin üçüncü büyük grubunu oluşturan HDP’nin Eş Genel Başkanları ve milletvekilleri hapisteler. Bugüne kadar ‘demokratik anayasa’ isteyen toplum kesimlerinin görüşlerinin alınması beri dursun, bunların taleplerini dillendirmek için alanlara çıkması, basın açıklaması yapması bile yasak!

Anlayacağınız bu anayasa değişikliği, başkanlık-partili cumhurbaşkanlığı adı altında kurulmak istenen sisteme karşı çıkanların yasaklar, ihraçlar, tutuklama ve kapatmalar nedeniyle itirazlarını bile açıklayamadıkları koşullarda dayatılmış bulunmaktadır. Tıpkı önceki darbe anayasaları gibi...

İşte söz konusu anayasa böylesi koşullarda gündeme getirilmiş bulunuyor.

Bu darbe anayasasının getirmeyi amaçladığı sisteme gelince, ‘Türk tipi başkanlık’ denilen bu sistem, başkanlık sistemine bile rahmet okutmaktadır. Bu sistem bütün devlet erkinin/yönetimin ‘partili Cumhurbaşkanı’nın  elinde toplandığı bir tek parti-tek adam diktatörlüğünden başka bir şey değildir. Yargıdan üniversitelere bütün yüksek bürokrasinin partili cumhurbaşkanı tarafından atandığı bu sistemde, başkanlık ve meclis seçimleri birlikte yapılarak cumhurbaşkanının denetimi dışında bir meclisin oluşması ihtimali bile ortadan kaldırılmaktadır.

Biliyorsunuz bugün hükümetin başında “düşük profilli bir başbakan” (bu ifade AKP’lilere ait) bulunuyor. Çünkü Erdoğan, 2014 Ağustos’unda cumhurbaşkanı seçildikten sonra sistemin ‘fiilen’ değiştiğini söylemişti. Ve anayasayı çiğneyerek fiilen oluşturulan tek adam rejiminin anayasal hale getirilmesi sürecinde Erdoğan’ın önünde gölge etmeyecek bir başbakan lazımdı. Sonra Binali Yıldırım başbakan oldu. İşte bu düşük profilli başbakan, kendisini tamamen gereksiz hale getirecek bu yeni sistemin “600 yıllık yönetme geleneğimizin sonucu” olduğunu söylüyor. Yani ‘Türk tipi başkanlık’ dedikleri sistem, 21. yüzyılda ülkeyi 14. yüzyılın yönetme geleneğine geri götürüyor. İktidar, bununla ne kadar övünse azdır!

Nihayetinde ancak darbe süreçleri ile karşılaştırılabilecek koşullarda hazırlanan ve tak parti-tek adam iktidarına dayanan yeni bir sistem getiren anayasa bugün mecliste görüşülmeye başlanacak. Herkes, “Acaba meclisteki milletvekilleri parlamenter sistemi sona erdireceği için kendilerini inkar etmeleri anlamına gelen bu anayasayı onaylayacaklar mı?” diye soruyor. Doğrusu AKP-MHP uzlaşmasıyla oluşan aritmetiğe bakınca fazla umutlu olmamak gerekiyor. Ancak bu oylamaların AKP içinde Erdoğan’ın tek adam iktidarına karşı çıkan ve MHP içinde de partilerinin fiilen kapanıp tamamen AKP’nin içinde erimesini istemeyen milletvekilleri için son şans olduğu da bir gerçek.

Ülkedeki emek, barış, demokrasi güçleri içinse her koşulda tek bir seçenek var: Yeni darbe anayasasına karşı da laik-demokratik bir ülke için güçlerini ve mücadelelerini adım adım birleştirerek ilerlemek!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa