07 Ocak 2017 01:50

Yeni yıl yeni dönem olacaksa...

Yeni yıl yeni dönem olacaksa...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Adetten olduğu üzere yeni yıla yeni umutlarla girilir.

Kime ne lazımsa onu diler, ona kavuşmak ister...

Biz de bize lazım olana kafayı takmış durumdayız.

Toplumsal bir varlık olduğundan hareketle, insan kendi şahsi özlemleriyle birlikte toplumsal hayata ilişkin de bir çok umut besler.

Bir de toplumcuysanız, hedefler hepten toplumsallık kazanmış olur.

Bizler de bu kategoride değerlendiriliyoruz, ya da kendimiz bu kategori içerisinde sayıyoruz.

Yani toplumcu düşünen, toplumsal devrim için çırpınanlar olarak bizlerin de yeni yıla ilişkin özlemleri, umut ve hedefleri hep toplumsal alana ilişkin...
Ancak bu yeni yılda, yani 2017’de öyle bir durumla karşı karşıyayız ki, çok şey isteyecek, büyük hedefler için umut besleyecek olmaktan uzağız!

Çıtayı oldukça düşürmüş haldeyiz.

Küçük bir hedef, yani ölümlere karşı durmak...

Ölüm tacirlerini durdurmak...

Uygulayageldikleri politikalarla katliamların kaynağı haline gelen iktidardan kurtulmak.

Kuşkusuz, bu büyük hedeflerimizden vazgeçtiğimiz, onları bir kenara koyduğumuz anlamına gelmiyor. Dahası toplumcu düşünen insanlar olarak her yeni gelişmenin, her kazanımın, her baskıcı ve sömürücü gücü gerileten gelişmenin, her toplumsal ilerlemenin aynı zamanda yeni olanaklar yaratacağı ve belki de büyük davayı yakınlaştıracak sürece doğru bize ilerleyeceğini de biliriz.

Buna göre konumlanır, buna hazırlanırız.

Ancak Türkiye gibi bir ülkenin yurttaşıysanız ve günümüzde yaşıyorsanız deyim yerindeyse çıtayı nereye koyacağımızı, hedefi nasıl belirleyeceğimizi bilmek durumundasınız. Bizler tam da böylesi bir durum ve sorumlulukla karşı karşıyayız.

Yani oldukça gerçekçi olmalıyız.

Halimizi, durumumuzu, elimizdeki olanakları, birleşebilecek güçlerin neler, kimler olduğunu bilecek ve dilimizden, örgüt modellerimize kadar daha bir çok malzemeyi bir kez daha elden geçirerek, düzenleyeceğiz.

Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, dün olağan olan her şey bugün, olmadı yarın olağanüstü hale gelebiliyor.

Dün elimizdeki bir çok olanak ve araç bir anda yok olup, gasbedilebiliyor.

Öyle bir iktidarla karşı karşıyayız ki, hiçbir kural ve yasa tanımadan hareket ediyor ve gelenekse devlet tarzını ve yönetim biçimini ve modellerini hiçe sayarak kendi tarzı siyasetini uygulayarak yeni bir rejimi tahkim ederek ilerliyor.

Öyle bir iktidarla yönetilir durumdayız ki, örneğin, (Bizim yıllardır meşru olmadığı ve kaldırılması gerektiğini söylediğimiz, anımsadığım kadarıyla bir dönme AKP’nin de kaldırmaktan söz ettiği) MGK’yi, toplanmadığı halde toplanmış gibi gösterip, tavsiye kararı aldırıp altına kes yapıştır imzalar koyup OHAL’i üç ay daha uzatabiliyor.

Ve gözümüzün içine baka baka “Biz kimsenin yaşam tarzına karışmıyoruz” diyen, arkasından “Benim kadar mezhepler, inançlar meselesinde ayrımcılık yapmayan kimse yoktur” mealinde sözler eden bir Cumhurbaşkanımız var...

Pıtrak gibi saran hukuksuzlukları saymanın bir gereği yok, zira az çok burjuva demokrasisinin bulunduğu ve biçimsel bir çok mekanizmanın da işletildiği Türkiye artık bunlar hepten ortadan kalkıyor, kaldırılıyor.

Ve öyle bir dönemden geçiyoruz ki hiçbir beklentinin, hiçbir hesabın eskiye göre yapılamayacağı günlerdir yaşadıklarımız.

Yani ne muhalefet eski muhalefet, ne hükümet eski hükümet, ne partiler eski partiler...

Mesela hiç kimsenin eski CHP ile yeni durumu karşılayacak bir beklenti içinde olması da gerçekçi değil..

Artık her şey gibi CHP’nin de ya başka bir şey olmayı başarması ya da başka bir şey olarak bir yerlerde tarih olması izlenecektir.

Yani her şeyin yeniden dizayn edildiği bu koşullarda bizlerin de yeni bir tasnife, yeni bir hesaba, yeni fiiliyata, platforma, hedef ve mücadeleye ihtiyacımız var.

Günümüzün temel hedefi mevcut iktidardan kurtulmaktır.

Bu iktidar ki sadece sömürü ve baskı, açlık ve sefalet sunmuyor.

Bu iktidar ki sadece ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel olarak Türkiye halklarını bir yıkıma sürüklemiyor...

Bu iktidar ki sadece içeride ve dışarıda temel felsefe haline getirdiği savaşı derinleştirmiyor...

Bu iktidar ki, farklı inanç, kültür, dil, ulus gibi gerçekleri tanımıyor, tekçiliği, siyasal İslam’ın özgün halini, dinci gericiliği, Neo Osmanlıcı, Türk-İslam devletini dayatmakla kalmıyor...

Bu iktidar ki sadece gelecek kaygısı taşıyarak yaşamamıza neden olmuyor...

Daha bir çok şey, bir çok tehlikeden söz edebiliriz, ancak en yakıcı olan bu iktidarın ülkede yaşam hakkını ortadan kaldırdığıdır...

Hiç kimsenin can güvenliğinin kalmadığı günler yaşıyoruz.

Beşiktaş, Ortaköy, İzmir...

Her gün bir yerde bombalar patlıyorsa, her gün büyük bir sarsıntı geçiriyorsak, ve şu an nerede nasıl bir katliamla karşılaşacağımızı, tek tek nasıl derdest edileceğimizi, ya da toplu olarak nerede hedef olacağımız, neyi kaybedeceğimizi, ne büyük acılara gark olacağımızı bilmez duruma geldiysek, bu tablo, bu hükümetin ısrarla sürdüregeldiği politikalardan kaynaklanmaktadır.

Ve yapılması gereken tek şey bu iktidardan kurtulmak için en küçük işlerden başlamaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...