06 Ocak 2017 00:52

İki yol

İki yol

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İktidarın, onun her türden destekçisinin yaygaralarına bakılırsa ülke “ikinci bir kurtuluş savaşı” vermektedir. Ülke dört bir yandan kuşatılmış, her şeyi planlayan bir “üst akıl” pek çok terör örgütünü üzerimize salmıştır. Vatan, millet, bayrak tehlikededir. Tek kurtuluş ve çıkış yolu mevcut iktidarın ardında sıraya girmek, onu koşulsuz, şartsız desteklemektir. IŞİD’in son terör saldırısından sonra daha da yoğunlaştırılan ve yaygınlaştırılan propaganda budur. İzlenmesi istenen bu yolun fiilen süren tek adam, tek parti diktatörlüğünün yasal, anayasal temellere kavuşturulmasına çıktığı görülemez değildir.

Bu yolun sahipleri, yani 15 yıldır iktidarda olanlar, daha bir kaç yıl önceye kadar  “Batı’lı müttefiklerin” el üstünde tuttukları ortaklarıydı. İktidara adım atmalarıyla dizginsiz bir özelleştirme kampanyası yürütmüşler, ekonomiyi ardına kadar yağmaya açmışlar, ülkeyi ucuz iş gücü cennetine çevirmişler, sıcak parayla spekülatif kârlar sağlamışlardı. Bugün de bu ekonomik politikaların uygulanması ile bir sorunları bulunmuyor. Yabancı sermayeyi “Düşman saymadıklarını, başlarının üstünde tuttuklarını” tekrar tekrar açıklıyorlar, ona güvenceler veriyorlar. Ama politik ilişkiler oldukça sorunlu ve mayınlı bir tarlada yürümeye benziyor.

Burada genel bir tespitte bulunmak gerekiyor. ABD ve diğer emperyalist güçlerin Türkiye dahil, dünyanın her bölgesine ilişkin kendi stratejik çıkarlarına dayanan, onu koruyup, geliştiren politikaları, hesapları, kitapları hep vardır ve uşaklarıyla ilişkileri de bu çerçevede sürdürürler. Bu, bugün ortaya çıkmış bir gerçek değildir. Sömürgecilik ve emperyalizm dönemi boyunca uygulanan politika biçimsel değişikliklerle hep böyle olmuştur. Hele bir ülke çözülmemiş iç sorunlara sahipse üzerinde bolca hesap kitap yapılır. Bağımlı bir ülkenin iktidarı ekonomik ve askeri ilişkileri olduğu gibi sürdürüyor, ama uygulanan politikalardan “şikayetçi” oluyorsa, bu sadece sızlanmayı ifade eder. Dahası bugün olduğu gibi halkın bilincinin çarpıtılmasını, onun özünde bağımlılık ve sömürü politikalarına olan nefretinin gerici politikalar tarafından istismar edilmesini ifade eder. Bu çıkmaz yoldur, ülkeyi ve halkı kurtuluşa götürmez. Varılacak yer şimdi olduğu gibi bataklık ve kan denizidir.

İkinci yol ise halkın, işçi ve emekçilerin, dolayısıyla ülkenin gerçek çıkarlarının savunulduğu, kurtuluşa giden yoldur. Bu yolun sonunda emperyalist büyük güçlerle ilişkilerin tasfiye edildiği, dev tekellerin ve onların iş birlikçilerinin soygunlarının sonlandırıldığı, her milliyetten, dinden ve mezhepten halkın demokratik, laik bir yaşam kurduğu, bağımsızlığının sağlandığı bir ülkeye ulaşılır. Kuşkusuz bu yol sızlanma, şikayetlenme, merhamet dilenme yolu değildir. Halkın birliğini sağlama, mücadelesini örgütleme, onu ayağa kaldırma yoludur.İşçi ve emekçi halk kendini kurtarmak için ayağa kalkmazsa, kimse onu itilmiş bulunduğu durumdan çekip çıkarmayacaktır.

İş birlikçi egemen sınıflar ve onların geçmişte ve bugün ülkeyi yöneten temsilcileri her dönem bir “dış düşman” ve onun “içerideki maşaları” masalıyla işçi ve emekçi halkı kandırmayı, peşlerine takmayı vazgeçilmez bir politika olarak uyguladılar. Düşman dedikleri gerçekte onların hep sırtlarını dayadıkları dostları ve müttefikleri, işçi ve emekçi halkın ise her zaman düşmanları oldular. Bugün iş birlikçi egemen sınıfların bu müttefiklerden beklediği soygun, sömürü ve baskı için daha fazla yardım ve anlayış, emekçi halkın istediği ise bağımsızlığa dayanan onurlu ve barışçı bir dış politika, kardeşçe bir yaşam ve halkın gücüne dayanan bir demokrasidir. Bu iki yol birbirinin tam karşıtıdır ve ilki iktidarın, ikincisi ise halkın yoludur. Halk sonunda mutlaka kazanacaktır, bundan kuşku duymamak gerekir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...