06 Ocak 2017 00:44

'Kimin yüzünden olduğu belli'

'Kimin yüzünden olduğu belli'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Direniş filmleri, yani Nazilere, faşistlere karşı örgütlenen direnişin gerçek öykülerini anlatan filmler, genellikle dünya savaşı sineması içinde anılır. Oysa ayrı bir tür oluşturur, savaşa paralel olsa dahi, genellikle işgal altında, yerel halkın nizami olmayan örgütlü direniş hikayeleridir. Schindler’in Listesi gibi en popüler örnekleriyle birlikte düşünülürse, bir kısmı “mutlu” sonla biter ve hemen hepsi kahramanlık üzerinedir. Son zamanlarda rastlanan direniş filmi örneklerinde öne çıkan tema, genelde bugüne kadar daha seyrek işlenmiş olan suikastlar. Düşündürücü bir ortak nokta. Operasyon Valkyrie, Hitler’i öldürmeye yaklaşma üzerine Tom Cruise’lu, gerilimli, akılda kalan bir Bryan Singer filmiydi. Gerçek olaylara dayanmayan, dolayısıyla Hitler’e suikastın başarılı olduğu Tarantino’nun Soysuzlar Çetesi, sinemasal bir intikam olarak ilginçti, morali yüksekti. Geçen yıldan Almanya yapımı Hitler’e Suikast, özgün adıyla Elser, komünist bir işçi olan Elser’in 13 dakika gecikmeyle başarısız olan girişimini konu etmişti, daha çok da öncesiyle. Anthropoid ise Çekoslovak direnişçilerin, Nazi Generali Reinhard Heydrich’e düzenlediği suikast ve sonrasında yaşananları anlatıyor.

Filme adını veren Anthropoid operasyonu, suikast yapılan Naziler içinde en yüksek rütbelisi olan Heydrich’in cezalandırılmasının adı. Nazi karşıtı mücadele içindeki eylemin önemini kavrayarak, örgütlenmesini, direnişçilerin saklandığı yerin basılmasını, arkasından Nazilerin vahşi intikamını izlerken gerçek olduğunu düşünmek, tüyleri ürpermemeyi olanaksız kılıyor. Yine de, bu filmden önce de Heydrich suikastı yaygın olarak bilinmeyen bir olaydı, filmde de yüzeysel bir özet dışında pek bir şey öğrenmek mümkün değil. Konusu sır değil, kısa bir internet taramasıyla filmde anlatılandan çok daha fazlasını çabucak öğrenmek mümkün, o yüzden konuyu anlatırken bir şey saklamaya çalışmayacağım.

Hikaye uçaktan atlayan iki askerle başlıyor. Geldikleri yer Londra, indikleri ülke ise, memleketleri Çekoslovakya’dır. Prag’a gider, oradaki bağlantılarını arar ama ulaşamazlar. Gestapo, başkentteki direniş örgütünü büyük ölçüde çökertmiştir. Jan ve Josef ismindeki askerler, direnişten kalanlarla irtibata geçer ve şaşkın yüzlere aldıkları emri açıklar: Heydrich cezalandırılacaktır. Ekip kurulur, diğer paraşütçüler, yani ülkeye gönderilen eğitimli askerler ve yerel direniş unsurları birlikte hazırlıkları yapar. Gün gelir, herkes yerine geçer, operasyon başlar. Fakat Josef’in silahı tutukluk yapar. Heydrich patlayıcıdan yaralanır, çatışma çıkar ama direnişçiler kaçmayı başarır. Bu henüz filmin ortalarında olur. Hemen olmasa da Heydrich ölür, şarapnel parçası kurtulmasına izin vermez. Kahramanlar bir kiliseye saklanır. Ödül için, korkudan yoldaşlarını satan itirafçılar, Nazilerin canice işkencelerine dayanamayanlar derken, saklandıkları yeri Naziler öğrenir ve etrafını sarar. Uzun ve kahramanca bir çatışma yaşanır. Kurtulamaz ama çok kayıp verdirirler. Suikasttan sonra Naziler masum sivilleri de öldürür, binlerce kişi kurşuna dizilir, köyler ortadan kaldırılır. (Naziler suçsuz insanları öldürmeye başlayınca, Josef sorumluluk hissedip, “Benim yüzümden” der. Direniş sorumlusu amca “Kimin yüzünden olduğunu herkes biliyor” diye cevaplar ve o sahne öyle geçiverir.) Sonda çıkan yazılarda, müttefiklerin Çekoslovakya’nın işgaline razı geldiği Münih Antlaşması’nın sonunun bu olay üzerine geldiği anlatılır. Son övgü Churchill’e gider.

Film İngiliz yapımı ve birbirini tutmayan İngilizce aksanlarıyla konuşan kahramanlarının faaliyetinde, Londra’nın ve İngilizlerin rolünü arada hatırlatıyor. Ama daha önemlisi, mesela yazının başında anılan Hitler’e Suikast filminden farklı olarak, Nazi işgali altında olmak ve direnmeye dair çok az şey anlatıyor. Tek bildiğimiz, vatanlarını seviyorlar, Almanları sevmiyorlar. En can sıkıcı kısmı bu yüzeyselliği. Jan’ın ellerinin titrediği ilk sahne en etkilisi, muhbir vatandaş mefhumu da parantez içinde düşündürücü. Ama karakter seyirciye o kadar açılmıyor ki, sonraki el titremeleri çok daha etkileyici ve karakteristik bir motif olabilecekken, onun karikatürüne dönüşüyor. Onları saklayan ailenin oğlu Ata’nın elinde keman, annesinin dilinde keman, Nazilerin baskınının fonunda keman, postalların altında keman, bize ancak şunu söylüyor olmalı: Naziler hakkında kemana düşman olmaları dışında bir şey söylemeye niyetimiz yok. Bu da bir şey, tarihi filmlerden öğrensek, Nazi adının, manyaklık olsun diye Yahudileri öldüren canilere verildiğini sanabilirdik.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...