30 Aralık 2016 00:49

Yeni yılda bizi ne bekliyor?

Yeni yılda bizi ne bekliyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2016 uzun zaman hafızalardan çıkmayacak bir yıl oldu. Dış siyasette yaşanan kaybolmuşluk, içine sürüklendiğimiz savaş, muhalifler üzerinde artan baskılar, tutuklamalar, işten çıkarmalar, gündelik yaşamımızın bir parçası haline gelen terör dalgası. Aykırı seslerin giderek cılızlaştığı, tek sesli Türkiye. Ve beslediği kaosun üzerinde yükselen bir tek parti rejimi. 

Ekonomide de zorlu bir yılı geride bıraktık. İç piyasadaki gözle görülebilir daralmanın yanı sıra dolardaki sert tırmanış ve işsizlik oranındaki artış yılın son çeyreğine damgasını vurdu. Göstergeler önümüzdeki yıl ekonomide durgunluğun derinleşeceği yönündeki kanaati destekliyor.  

Öncelikli olarak iç ve dış siyaset sahnesindeki gelişmelerin ekonomi üzerindeki belirleyici rolünü sürdüreceğini söyleyebiliriz. Suriye’deki askeri harekatın seyri, Trump sonrası ABD’nin dış politikası, AB ile ilişkilerde son dönemde artan tansiyonun giderilmesine dönük çabalar ve hükümetin Rusya-ABD arasında oturtulmaya çalışılan beceriksiz bir denge politikası ile kendine bölgede yer açma daha doğrusu mevzi koruma çabası piyasalar tarafından yakından izlenecek gelişmeler arasında. İç politikada ise önce Meclis oylaması sonra da giderek büyüyen bir baskı ortamında gidilecek bir anayasa referandumu önümüzde duruyor. Hemen her seçim öncesinde olduğu gibi AKP bu kez de toplum içindeki kutuplaşma eğilimini tırmandırarak referandumdan istediğini almaya çabalayacak. Dolayısıyla siyaset sahnesinden ekonomideki olumsuz gidişatı tersine çevirecek bir katkı pek mümkün görünmüyor. 

Ekonominin iç dinamiklerine döndüğümüzde ise orada da durum pek parlak değil. ABD cephesinde parasal sıkılaşma yönündeki eğilimin güçlendiği bir dönemden geçiyoruz. Bu durum içerideki siyasi istikrarsızlık da hesaba katıldığında Türkiye’yi diğer borçlu ülkelere oranla daha kırılgan bir hale getiriyor. Eğer herhangi beklenmeyen bir gelişme olmazsa (geçen yılki Brexit kararı gibi) dolar kurundaki yükseliş eğilimi önümüzdeki yılda da sürecek. Bu durum yüksek döviz borcu bulunan şirketleri derinden etkileyeceği gibi ithalatçı sektörlerde de sert bir daralmayı tetikleyecek. Dahası iç talepteki daralmaya karşılık yükselen girdi maliyetleri iç piyasaya dönük üretim yapan sektörleri de zor durumda bırakacağa benziyor. 

Yaşanan durgunluk ve dövizdeki artıştan kaynaklı olarak şirketlerin yükümlülüklerinin tırmanması vergi gelirleri düşünüldüğünde kamu kesimi dengesini de zora sokacaktır. Dahası ülkemizde ithalattan kaynaklı vergi gelirlerinin toplam içerisindeki payı oldukça yüksek. Dövizdeki sert yükseliş ithalatı daraltacağı gibi kamu gelirlerini de baskılayacaktır. Diğer yandan daralan ekonomi ve yükselen işsizlik kamu harcamalarının daha da artacağı bir dönemin yaklaştığını gösteriyor. Hele bir de günden güne büyüyen savaş ve güvenlik harcamaları düşünüldüğünde. Önümüzdeki referandum ve muhtemel başkanlık seçimini de düşünürsek düşen vergi gelirlerine karşılık kamu harcamalarının ters yönde bir trend izleyeceğini kolaylıkla söyleyebiliriz. Elbette burada bir diğer soru ise bütçe açıklarının nasıl finanse edileceği. Finansmanın bu ortamda dışarıdan gerçekleşmesi giderek zorlaşacaktır. Artan iç borçlanma ise faiz oranlarının yanı sıra nihayetinde enflasyonu da tetikleyecektir.

Gelelim 2017 yılının işçi sınıfına getireceklerine. Daha önceki krizlerden de aşina olduğumuz gibi her ekonomik daralmada gerek sermaye gerek hükümet ilk olarak gözünü ücretlere ve ücretli kesimin diğer kazanımlarına dikmekte. 2009 krizi bu bahaneyle ücretlerin tırpanlandığı ve kısa sürede kârlılığın hızla tırmandığı çarpıcı bir örnek olarak sermayenin önünde duruyor. O dönemde krizi bahane ederek ücretlerde kesintiye giden, aylarca ücretleri ödemeyen pek çok şirketin yıl sonunda kâr açıkladığına şahit olduk. Bugün de farklı olması için bir neden yok. Dahası TÜİK verileri o günden bugüne ekonominin benzeri görülmemiş bir hızda büyüdüğüne işaret ediyor. Bu büyümeden işçi sınıfının payına düşen ne olmuştur? Bu sorunun cevabı büyük ölçüde yapılacak “fedakarlık” çağrılarına verilecek karşılığı da belirleyecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...