28 Aralık 2016 00:59

Bu mantıkla herkese soruşturma açılır!

Bu mantıkla herkese soruşturma açılır!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Artık kimse, “Ben hiçbir yasaya aykırı davranmadım, bana soruşturma açılamaz” diyemez.

Çünkü artık; 

“Nasıl bir Türkiye’de yaşamak” istediğini söyleme,
“Savaş politikalarına hayır deme ve barış içinde bir Türkiye”
“Özgürlüklerin genişletilmesini”,
“Demokrasinin geliştirilmesini” talep etmek isteyen, bunun için cesaret gösteren hiç kimse artık, “Yok canım, benim terörle ne ilgim var. Beni terörle bağlantılı, terör örgütü propagandası yaptığım, suçu ve suçluyu övdüğüm...” gibi iddialarla hakkımda soruşturma açmazlar diye rahatlayamayacağı bir döneme girdik.

Savcılar bu mantıkla her vatandaşa soruşturma açabilirler! 

Nitekim, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, 2 bin dolayındaki akademisyenin imza attığı, “Barış için Akademisyenler”in, barış isteme amaçlı bildirilerine desek veren on binden fazla kişi hakkında soruşturma açmaya karar vermiş görünüyor. Bu kapsamda ilk olarak “Barış için Sinemacılar” imzalı bildiriyle destek verdiklerini açıklayan 433 sinemacı hakkında soruşturma başlatılacağı anlaşılıyor.

SİNEMACILAR ‘SUÇU VE SUÇLUYU’ NASIL ÖVMÜŞLERDİ!

Oyuncular Sendikasına gönderilen üzerinde İstanbul İl Emniyet Müdürü Haydar Özdemir imzalı bir bilgilendirme metninde, “Sözde çağrı ve barış müzakerelerine destek amaçlı bildiri yayımlayan 11 bin 328 şüpheli hakkında 2016/5734 sayılı evrak üzerinden ‘Terör örgüt propagandası yapmak’ suçundan soruşturma yürütülürken, konusu suç teşkil eden bildiri içeriği ve bildiride adı bulunanlara destek olmak amacıyla bildiri yayımlayan sinemacı olduğu bildirilen 433 kişi hakkında ‘Suçu ve suçluyu övmek’ yönünden soruşturma başlatıldı” denildi.

İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün, Oyuncular Sendikasına gönderdiği yazıdan şunlar anlaşılmaktadır: İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, Barış için Akademisyenlere destek verdiğini açıklayan 11 bin 328 kişi hakkında soruşturma başlatmıştır. Barış için Akademisyenler henüz yargılanırken, haklarında bir mahkeme kararı bile yokken, suçlu ilan edilmekle kalmamış, onlara destek verenler “Suçu ve suçluyu övmek” ten suçlanmaya başlamıştır! Böylece “Barış için Sinemacılar” adı altında imza koyanlara soruşturma açılacağı anlaşılmaktadır ama arkasından akademisyenlere destek veren “Barış için Edebiyatçılar”, “Barış için Muhasebeciler”, “Barış için Avukatlar”, “Barış için Gazeteciler”, “Barış için sağlıkçılar”,...adı altında açıklama yapan binlerce kişi için de savcılığın dosya açtığı anlaşılmaktadır.

Barış için Sinemacıları “suçlu” yapan bildiride;

“Bizler Türkiyeli sinemacılar olarak, Barış için Akademisyenler İnisiyatifi’nin, 11 Ocak 2016 tarihinde hükümete yaptığı barış ve müzakere çağrısına destek veriyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğünün engellenmesini reddediyoruz. Eşitlik ve barışın yanındayız. Yaşam hakkının yanındayız. Özgür düşüncenin ve sanatın yanındayız. Ama’sız fakat’sız eğer’siz: “Bu suça ortak olmayacağız! Barış için Akademisyenler İnisiyatifi’nin, yanındayız” ifadeleri yer almıştı.

Artık kimse, “Ben hiçbir yasaya aykırı davranmadım, bana soruşturma açılamaz” diyemez.

GERÇEKLERİ SÖYLEYENLER SİNDİRİLMEK İSTENİYOR

Hukukçular, sendikaların avukatları;

“Böyle bir suçlama mı olur; bu suçlamanın hiçbir hukuki yanı yoktur?”
“İfade özgürlüğünün olduğu yerde insanlar düşüncelerini söyledi diye suçlanamaz!”
“Bu söylenenlerin neresi suç?”...gibi gerekçeler öne sürülerek, İstanbul Savcılığının bu girişimin eleştirmektedirler, daha da eleştireceklerdir. Ve elbette sorunun bir boyutu hukuk mücadelesiyle ilgilidir. Ama bir diğer boyutu ise, iktidarını sağlamlaştırmak için ülkeyi “başkanlık sistemi”ne götürmeye karar vermiş, böylece “tek parti tek adam rejimini” inşa ederek ülkeyi yönetmeyi amaç edinmiş bir iktidar var. Ki, bu iktidar, amacına varmanın önündeki en büyük engeli de kendilerinden farklı sesler çıkmasında görmektedir. Bu amaçla gazeteler, TV kanalları, kültür-sanat dergileri, yayınevleri, yüzlerce dernek kapatılırken, yüzlerce gazeteci hakkında da soruşturma açılmış, onlarcası tutuklanmıştır.

Bu yüzden de onların kitaplarında, ne evrensel hukuk normları var ne de iktidarın fikrine aykırı olsa da insanların fikirlerini söylemeye, yazmaya hakları olduğu yazıyor. Tersine onlar toprağı kanla sulayarak “vatan” yapmak, şehitler ve gazilere ihtiyaç olduğunu bildirmek, “amasız”, fakatsız”, “eğersiz” güçlüye biat etmeyi yüceltmeyi başlıca görevleri olarak görüyorlar. Kendilerine karşı tek bir muhalif ses kalmayıncaya kadar da bu girişimlerini sürdürecekler. En azından niyetleri böyle!

TEK YOL MÜCADELE!

“Barış için Akademisyenler”in barış çağrısı yapan bildirilerine imza atan akademisyenleri, “FETÖ’ tasfiyesi yapılıyor” paravanı arkasında tedricen üniversiteden ihraç eden iktidar onlara destek veren her meslekten aydın, demokrat, sanatçı ve kültür insanını da sindirmek istiyor. 

Bu kuşatmayı kırmanın tek yolu ise basın ve ifade özgürlüğünü savunma mücadelesinde ve gerçekleri söylemede ısrar etmekten geçiyor. Elbette bedeli neyse ödemeyi de göze alarak!

Hükümetin “gözdağı vermeyi” yönetim tarzı haline getirdiğine dikkat çeken DİSK Sine-Sen ve KESK Kültür Sen’in genel başkanlarının açılan soruşturma üstüne yaptıkları açıklamalar da bu doğrultuda.

Sinemacılara soruşturmaya tepki: Barış talebi suç olamaz

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...