26 Aralık 2016 01:00

Dün Sarıkamış... Bugün Suriye, Bab, Halep...

Dün Sarıkamış... Bugün Suriye, Bab, Halep...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

102 yıl oluyor; Sarıkamış’ta Ruslarla karşı karşıya gelinmişti. Aralık sonuydu. Padişah damadı Enver başkumandan vekiliydi. “Risk alıyorum” demişti. Hayatı risk almaktı. Kendisini riske atsa neyse. Askerleri riske atıyordu.
Önce en büyük riski almış, hükümet kararı bile olmadan, uydur-kaydır, Almanya ile ittifak halinde Osmanlı’yı 1. Dünya Savaşı’na sürüklemişti. Ülkeyi Alman savaş arabasına bağlamış, orduyu Alman komutanlara teslim etmişti. Çanakkale’de Liman von Sanders.. Filistin Cephesi’nde Goltz “Paşa”… “Milli çıkarlar”, “vatan” deyip hamasi nutuklar atardı, ama ülke ve ordu Alman stratejik çıkarları doğrultusunda cepheden cepheye koşturulup tükenmekteydi. Bir risk de Rusların ilerlediği Kafkas Cephesi’nde aldı. Karargahı Erzurum’da olan 3. Ordu’nun kolordularından ikisi karla kaplı 3000 metrelik Allahüekber Dağlarını aşıp Rus Ordusu’nu kuşatıp imha edecekti! Erzağı ve kışlık donanımı olmayan asker henüz Ruslarla karşılaşmadan soğuğa yenik düştü, binlercesi ellerinde mavzerleri donarak öldü. Risk almak ya da macera trajediyle sonuçlandı.
Yıllar boyu halk Kafkas Cephesinde ne olduğunu öğrenemedi. Pılısını pırtısını toplayıp İstanbul’a dönen Enver haberlere sansür koymuştu.
Ama Sarıkamış Faciası dahil Osmanlı’yı paramparça eden 1. Dünya Savaşı derslerinden öğrenildi ki, bir büyük emperyalist devlete güvenip dayanılarak ilerlenebilecek bir gelecek yoktur! Osmanlı’nın küllerinden zorluklarla doğan Türkiye, bu dersle, ısrarlı çabalarına karşın başlangıçta yenecekmiş gibi görünen Hitler Almanya’sıyla 2. Savaş’ta ittifak kurmadı.
Ancak sonra savaştan tek emperyalist galip olarak çıkan Amerikalılar diğer galip SSCB’nin Türkiye topraklarına göz koyduğu yalanı ve işbirlikçileri Bayar-Menderes’in çağrılarıyla Türkiye’yi sultaları altına aldılar. ABD “hür dünya”nın patronuydu ve Türkiye de bu dünyanın üyesiydi. NATO’ya girildi, Kore’de Amerikan çıkarları için savaşıldı, kan döküldü. Artık Amerikancı olunmuştu.
Yıllar böyle geçti, kaç iktidarla bu yolda yüründü. Ordunun silah-teçhizatı bir yana, eğitimi, hatta giyim kuşamı bile Amerika’ya bırakıldı, ordu NATO ordusu oldu.
Sonra Amerika’nın Türkiye’nin başına çoraplar ördüğü algısı hasıl oldu. Mısır’da Mursi’ye yapılanın 15 Temmuz’da Türkiye’de Erdoğan’a karşı tezgahlandığı düşünüldü. ABD’nin Suriye’de Türkiye’yi Kürt Kantonlarıyla güneyinden kuşatmakta olduğuna inanıldı. “Müttefiklik”in gereğini yapmıyordu.
Amerika ve Batı’ya yönelik eleştiri boyutları aşılarak suçlamalara başlandı.
Ve ülkenin parçalanmak istendiği, “devletin bekası” sorunu doğduğu işlenir oldu. “2. Kurtuluş Savaşı” içinde olduğumuz ileri sürüldü. Ancak, Osmanlı’nın son günlerinde bile Sarıkamış’ta ülke içinde “savaşılırken”.. Kurtuluş Savaşı “Misak-ı Milli” sınırları içinde yürütülmüşken.. Şimdi “Kurtuluş Savaşı”nın “İkincisi” milli topraklar dışında Suriye’de, Bab’ta yürütülmektedir! Tartışma konuları hatırlansın; Halep, Musul, Mümbiç, Rakka konuşulmaktadır! Şimdi 40’a yakın asker, “milli dava” adına, başkalarının topraklarında ölmekte, hatta iddiaya göre hunharca yakılmaktadır!
Başkalarının topraklarında koşulan “milli dava” ne yaman bir çelişkidir!

Mustafa Yalçıner: Başkalarının topraklarında koşulan “milli dava” ne yaman bir çelişkidir!


Üstelik, Kurtuluş Savaşı’nda emperyalistler karşı saftayken, şimdi 70 yıllık Amerikan dostluğunun yerine Rus dostluğu geçirilerek yürütülmekte olduğu ileri sürülen “2. Kurtuluş Savaşı”, daha da yaman bir çelişkinin konusudur! Hem de “yandaş medya”da Halep’in yakılıp yıkılmasının baş müsebbibi olarak Rusya’ya onca suçlama yöneltilmesinin birkaç gün sonrasında Rusya ile dostluk ilanı inandırıcılığı bir yana, çıkar yoldur denebilir mi? Bir büyük emperyalist devlete dayanılarak geleceğin garanti edilmesinin olanaksızlığı tarihin dersidir. Bu ders şimdilik ancak yayın yasaklarıyla örtülebilmektedir.
ABD ve Batı taraf değiştirmeyi tabii ki kabullenmeyecektir. Elçi suikastı herhalde ikazdır. Ama görülmelidir ki, Rusya da büyük emperyalistliğinin gereğini yaparak ve gelecekteki yeni dayatmaları işaret ederek, ABD’nin bile elde edememiş olduğu “ortak soruşturma yürütme” hakkını bir çırpıda elde edivermiştir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa