24 Aralık 2016 00:53

IŞİD barbarlığı Suriye politikasının kefaretidir!

IŞİD barbarlığı Suriye politikasının kefaretidir!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

IŞİD, barbar yüzünü bu kez iki Türk askerini yakarak gösterdi. Ancak IŞİD barbarlarının bu vahşeti, yaşanan katliamın AKP-Erdoğan iktidarının Suriye’de 5 yıldır sürdürdüğü yayılmacı-müdahaleci politikanın bir kefareti olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.

Askerlerin yakılması videosunda Türkçe tehditler savuran katilleri duyunca kimi hatırladınız?

2014’te katıldığı bir televizyon programında IŞİD için ‘terörist’ diyemeyen Davutoğlu’yu değil mi? “Öfkeli Türk, Kürt ve Arapların katıldığı radikal bir yapı” diyordu Davutoğlu, IŞİD için. Sadece bu kadar da değil. Adıyaman’da IŞİD’e katılan çocuklarının bulunmasını isteyen ailelerden “Oğlum eşini de götürdü” diyen bir anneye Davutoğlu’nun yanıtı “İyi ki beraber gitmişler, birbirlerini desteklerle” olmuştu. 

Elbette mesele Davutoğlu değildi, onun da uygulayıcılarından biri olduğu AKP-Erdoğan iktidarının müdahaleci-yayılmacı dış politikasıydı. Davutoğlu’nun IŞİD’e böyle kol kanat gerdiği dönemde bu barbar örgüt, iktidar tarafından Kürt kantonlarını yıkmak ve Esad rejimini devirmek için işlevsel bir araç olarak görülüyordu. Nitekim Davutoğlu’nun  “öfkeli çocuklar” dediği 2014 ağustosunda IŞİD, iktidarın düşmesini dört gözle beklediği Rojava’nın Kobanê kantonunu kuşatmış durumdaydı. 

Ancak Suriye ve Rojava’daki hesaplar tutmayınca işler de, IŞİD’le ilişkiler de değişti, değişmek zorunda kaldı. Askerlerin yakıldığı görüntülerde Türkçe tehditler savuran IŞİD’linin sözleri, aslında işlerin ne zamandan sonra değiştiğini de açıklıyor. Bu IŞİD’li Türkiye’yi üslerini ABD-koalisyon güçlerinin IŞİD’e karşı hava saldırılarına açmakla ve sonra da Cerablus-el Bab operasyonunu yapmakla suçluyor. Öncesine dair bir suçlama yok. Başka bir deyişle bu açıklama, aynı zamanda önceki döneme dair iş birliğinin itirafı olarak da okunabilir.

Türkiye, İncirlik üssünü ABD’ye ne zaman açtı? 

IŞİD’in Kobanê kuşatmasının başarısızlığa uğramasından yaklaşık bir yıl sonra, yani ağustos 2015’te açtı. Cerablus-el Bab operasyonu ise, yine bir yıl sonra ağustos 2016’da başladı. 

Özetle bugün vaziyet şudur:

Esad rejimini devirme ve Sünni İslam liderliği hayali birkaç gün önce Moskova’da tarihe gömüldü. Türkiye, Rusya ve İran arasında yapılan görüşmelerden sonra açıklanan ortak bildiriyle Türkiye, Esad liderliğinde bir Suriye’yi kabul ettiğini ilan etmiş oldu. Türkiye’nin bu ‘kabul’ karşılığında Rusya ve İran’dan ne istediği ise, bilinmez değil. Elbette Kürt kantonlarının birleşmesini engellemek için sürdürdüğü operasyonlara ‘anlayış’! 

Bugün Türkiye’nin büyük kayıplar vererek sürdürdüğü el Bab operasyonunun asıl hedefi iktidar tarafından açıklandığı gibi, IŞİD değildir. Erdoğan iktidarı, IŞİD’in önünde sonunda boşaltmak zorunda kalacağı bu bölgelerin Kürtlerin en büyük bileşeni oldukları Demokratik Suriye Güçlerinin (DSG) eline geçmesini ve dolayısıyla Kobanê ve Afrîn kantonlarının birleşmesini engellemek istemektedir. Yani Türkiye’deki iktidar, IŞİD’in Kobanê kuşatmasının yenilgiye uğratılmasından ve ABD’nin ‘IŞİD’le Mücadele Stratejisi’ kapsamında Kürtler-DSG ile iş birliği yapmaya başlamasından sonra IŞİD’in artık bölgede bir geleceği olamayacağını gördü. Ondan sonra üsleri ABD’ye açtı. Ama öte yandan Rojava kantonlarını, ülkedeki Kürt sorunu bağlamında bir ‘iç tehdit’ olarak gördüğü için IŞİD’den boşalacak yerlere kendi devşirdiği güçleri (ÖSO) yerleştirip Kürt kantonlarının birleşmesini engellemeye yöneldi. 

Bu nedenle Cerablus-el Bab operasyonu, IŞİD’e karşı yapılan ama hedefinde Kürtler olan bir operasyondur.

Gelinen yerde iktidarın dönüp kendi politikalarını sorgulamak yerine askerlerin yakıldığı görüntüleri daha azla müdahalenin dayanağı olarak kullanmak istemesi kuvvetle muhtemeldir. Ancak böylesi bir yönelim, ülkeyi batağa daha fazla yaklaştırmaktan, içine girilen açmazı büyütmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Yapılması gereken ise, açıktır: Sürdürülen operasyonların asıl hedefi olan Rojava Kürtlerini bir tehdit olarak gören politikanın terk edilmesi ve elbette bu temelde ülke içinde Kürt sorununun demokratik-barışçıl yöntemlerle çözümü için ‘görüşme süreci’ni yeniden başlatmak!

Eğer iktidar gerçekten IŞİD’e karşı mücadele etmek istiyorsa, işe her şeyden önce IŞİD’in bu ülkede bu kadar destek görmesini (*)sağlayan politikalarına dönüp bakarak başlamalıdır!

(*) Global Politika ve Strateji Merkezinin bu yılın başlarında (Ocak 2016 ) yaptırdığı ankete katılanların yüzde 9.3'ü IŞİD'i terör örgüt olarak görmediğini ve yüzde 5'i de IŞİD'in yaptıklarını desteklediklerini söylüyordu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...