22 Aralık 2016 01:00

Türkiye'nin sistem sorunu

Türkiye'nin sistem sorunu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başkanlık sistemine geçiş tartışmalarında  Türkiye’nin “sistem sorunu olmadığı” yolunda görüşler açıklanıyor. 

Gerçekten, Türkiye’nin sistem sorunu var mı? Biz “var” diyenlerdeniz. Öncelikle biz, Türkiye’nin temel sorununun insan hakları ve demokrasi sorunu olduğunu söylüyoruz.

Bize göre, bu sorunun en önemli halkasını da Kürt sorunu oluşturuyor.

Burada bizim kastımız yalnızca insan hakları ve demokrasi konusundaki maddi (esas ilişkin) yasalar değildir. Hakların ve özgürlüklerin kullanılması, uygulanması, korunması ve geliştirilmesinin güvencesini oluşturacak usulleri ve elbette kurumları dahil ediyoruz.

Bu açıdan bakıldığında kurulduğu 1923 yılından 1987 yılına değin geçen 64 yılın 26 yılını sıkıyönetim askeri rejimi ile geçirmiş, ardından da 1987 yılından 2002 yılına değin OHAL rejimini 15 yıl boyunca yaşamış, yani toplamda 93 yıllık ömrünün 41 yılını olağanüstü yönetim usulleri ile geçirmiş bir ülkeden bahsediyoruz. Diyorlar ki, “Türkiye’nin sistem sorunu yok!” 

Nasıl yok?

Olağanüstü yönetim usullerinin geçerli olduğu dönemlerde, egemenler geleceği de biçimlendirmişler her seferinde.

Yasalar, yeni kurumlaşmalar, yeni usuller ve mekanizmalar oluşturmuşlar.

Mesela 12 Eylül darbe döneminde (1980-1983) darbeciler 669 yasa çıkardılar. Tüzük, yönetmelik ve genelgeleri saymıyoruz.

Türkiye’nin nasıl sistem sorunu yok?

Yargısı bağımlı, yasama organının, ne olduğunu kimsenin bilmediği, yalnızca bilgiyi elinde tutanın sır dediğinin devlet sırrı kabul edildiği, devlet sırlarını araştıramayan (TBMM İç Tüzüğü madde 105/son), yürütme organın başının cumhurbaşkanı mı, başbakan mı olduğu bilinemeyen bir sistemden söz ediyoruz.

Nasıl, sistem sorunu yok?

Türkiye toplumunun çoğulcu etnik, siyasi, dinsel, inançsal, kültürel dokusu ile çelişen; bu alanlarda tekçi (tek dil,tek etnisiteye dayalı millet, tek resmi/devlet ideolojisi) bir anayasal ve yasal sistemden söz ediyoruz. Biz bu sistemi ‘Çatışma üreten sistem’ olarak niteliyoruz. Darbeler üreten…

Mevcut askeri darbe anayasası 17 kez değişikliğe uğramış.

Biz bir defada ve tümüyle yeni ve demokratik bir anayasa ile değiştirilmesi gereğinden söz edenlerdeniz.

Nasıl, sistem sorunu yok?

Yaşamın tüm alanları hakkındaki kararları merkezi hükümete bağlamış, yerelin iradesini saymayan, merak etmeyen ve onu tasarım ve karar süreçlerine dahil etmeyen bir sistemden söz ediyoruz.

Yerelin özerkliğini kabul etmeyen bir sistemden… Dünya İnsan Hakları Konferansı Viyana Bildirisinin 8. maddesindeki demokrasi tarifine hiç uymayan, “Halkın yaşamlarının tüm yönlerine tam katıldığı ve karar verdiği” diye tariflediği,  demokrasiye yabancı bir sistemden söz ediyoruz.

Başka bir sorun daha var:

Türkiye’nin politik ve bürokratik kadroları, insan hakları ve  demokrasiyi içselleştirmiş kadrolar değil. İnsan hakları ve demokrasiyi, devletin dış politikadaki ihtiyaçları ve bu ihtiyaçların gerektirdikleriyle sınırlı olarak algılıyorlar.

Türkiye AB sürecinde otoriter, yer yer totaliter özellikler taşıyan siyasi ve hukuki sisteminden, demokrasiye doğru bir yönelim içerisine girmişti. Bu durum, o tarihlerde (Türkiye’nin AB’ye aday ilan edildiği Aralık 1999 sonrasını kastediyorum) “devlet politikası” olarak nitelendiriliyordu.O nedenle olacak, henüz o tarihlerde “devlet “olamamış AK Parti kadroları da, şahsen bizi şaşırtacak şekilde, AB sürecine paralel tutum takınmışlardı. Katılım müzakerelerinin başladığı 3 Ekim 2005’ten sonrası dönemde başlayan reformlarda yavaşlama, gerileme ve  özellikle 2013 Gezi direnişi  ve 17/25 aralık operasyonlarından itibaren AKP başka tür bir çizgi izlemeye başladı. Bu yıllarda arada bir attığı olumlu adımlar yanında trendin nereye evrileceği konusunda soru işaretlerinin olduğu bir süreç yaşandı. 13 Mart 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 6529 sayılı “Temel hak ve hürriyetlerin geliştirilmesi amacıyla çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun” olumluydu. Temmuz 2014’te Kürt sorununun barışçıl çözümü için önemli sayılacak Resmi Gazete’nin 16 Temmuz 2014 tarihli sayısında yayımlanan 6551 sayılı “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” da…

Ardından aynı konuda 1 Ekim 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı da önemli ve olumlu adımlardı.

Sonrası, abluka ve yıkım dönemleri oldu; şimdilerde OHAL ile devam eden…

Türkiye’nin sistem sorunu var.

Barışa, demokratik bir sisteme ihtiyaç ve özlem sorunu…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...