21 Aralık 2016 01:00

Suikasta 'gerçek olamayacak kadar mükemmel' açıklama

Suikasta 'gerçek olamayacak kadar mükemmel' açıklama

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un önceki akşam Ankara’da suikasta kurban gitmesi tüm dünyada büyük yankı uyandırdı.
Büyükelçi Karlov’u Ankara’da çevik kuvvete mensup bir polis memuru öldürdü.

Polis kimliğini kullanarak, hiçbir engele rastlamadan Çankaya Belediyesinin Çağdaş Sanatlar Merkezine giren Mevlüt Mert Altıntaş, tarihteki “en kolay suikastlardan birisi”ni gerçekleştirdi.

Çünkü saldırıda Büyükelçi Karlov’un korunması için hiçbir önlem yoktu. Katil, Büyükelçiyi vurduktan sonra nutuk attı; salondaki gazetecileri dışarı çıkarttı; el Kaide’ye bağlı el Nusra’nın alameti farikasının sloganlarını haykırdı; Halep’te yapılanları protesto eden sözler söyledi. 

Büyükelçi vurulduktan 45 dakika sonra hastaneye ulaştırılabildi. Katil polis, polisle girdiği çatışmada öldürüldü.

SUİKAST BİR ‘FETÖ’ CİNAYETİ Mİ?

Hem Türkiye hem de Türkiye’den resmi yetkililerin ilk açıklamaları suikastın Türkiye-Rusya ilişkilerine yönelik olduğu biçimindeydi.
Hükümet cenahı, suikastla ilgili bundan daha ileri bir şey söylememeye  özen gösteriyor. Ama Hükümetin ve AKP’nin gayriresmi sözcüleri ve yandaş medya cinayeti bütün ayrıntılarıyla tartışılmaz biçimde çözmüş bulunuyor: Bu bir ‘FETÖ’ cinayetidir!  

Katil, cinayet sırasında söyledikleriyle, suikastı el Nusra’nın emriyle, en azından onun çizgisindeki amaçlar için yaptığını ilan etmiş oldu. Ama, daha cinayetin ilk anından itibaren Hükümetin Gayriresmi Sözcüsü Abdülkadir Selvi’den başlayarak yandaş medyadaki kalemler, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’ten, Cumhurbaşkanının Başdanışmanı İlnur Çevik’e kadar Cumhurbaşkanı-AKP-Hükümet cenahı, suikastı bir “FETÖ eylemi” olarak açıkça ilan etti. Dün de yandaş basın koro halinde suikastı, “FETÖ cinayeti” olarak propaganda etti.

Bu cephe, Karlov suikastının el Nusra’ya bulaşmaması için canhıraş bir gayret sergiliyor. Ki, bundan böyle de bu çizgide yürüyecekleri anlaşılıyor.     

Bu cenahın iddialarını açık dile getiren resmi ağız ise, 

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik oldu.

Çevik; “Elbette, Halep’teki mükemmel Türk-Rus işbirliği bu suikasti tetikleyebilecek pek çok insanı rahatsız ediyordu. Zaten tüm alanlardaki işbirliğimizi sabote etmeye çalışıyorlar. Bu işbirliğini Batının çıkarlarını zedeleyecek bir güç olarak görüyorlar. ABD’liler de son günlerde Rus-Türk işbirliğinin Suriye’de Washington yönetimini devre dışı bıraktığını söyleyerek kendi yönetimlerini eleştirmeye başlamıştı. Büyükelçiyi öldürmek için Fethullah Gülen cemaatine bağlı bir polis memurunu kullanmış olmaları üzücü. Aynı hareket Rus uçağının düşürülmesinde de rol oynadı.” sözleriyle cinayetin dört başı mamur çözümünü sunmuş oldu! 

Rusya Büyükelçisine yapılan suikast konusunda Hükümet-AKP cephesinden yapılan açıklama, bugüne kadar oluşturulan ‘FETÖ’ şablonuna öylesine uyumlu ki, insana ister istemez, “Gerçek olamayacak kadar mükemmel!” dedirtiyor. 

HÜKÜMETİN TEZLERİ GERÇEKLERİ AÇIKLAMAYA YETMİYOR!

AKP-Hükümet propagandasının tezleri özet olarak şöyle:

-    Bu cinayet Türk-Rus ilişkilerine yönelik!

-    Bu cinayette Türkiye ile Rusya’nın ilişkilerinin gelişmesinden rahatsız olan Batılı ülkelerin parmağı var!

-    Cinayeti işleyen kişi, ‘FETÖ’den “şüpheli” bir polis; demek ki cinayeti ‘FETÖ’ planlayıp uyguladı!

Bu “mükemmel açıklama” büyük medya desteği ile seslendirildiği için, inananlara çok görünse de, ortada bu propaganda balonuna iğne etkisi yapacak ve yanıt verilmesi gereken, Türkiye’nin gayriresmi tezinin yanıtlamadığı açıklar vardır. Ki, onları da şöyle sıralayabiliriz:  

1- Katilin sözleri ile Hükümet propagandası çelişiyor: Bu tür cinayetlerde cinayeti işleyenler, geleneksel olarak bunu “başka örgütler”e yıkmazlar; tersine kendi markalarını basmak için uğraşırlar. Diyelim ki, ‘FETÖ’, böyle “ilkeleri” olan bir terör örgütü değilse, o zaman da ‘FETÖ’, ilk duyulduğunda “bu ‘FETÖ’nün eylemi” dedirtecek bir tipi “tetikçi” olarak kullanmaz. Tersine ‘FETÖ’yü işaret eden bir polis yerine daha IŞİD’i, el Nusra’yı çağrıştıracak bir tip kullanırdı! Oysa burada katil, el Nusra’ya bağlılığını gösteren sloganlar haykırmasına karşın, AKP propagandası ve onunla dirsek temasındaki sermaye medyası “Bu cinayet aman el Kaide ve el Nusra’ya bulaşmasın” diye uğraşmaktadırlar. 

2- “Halep’te olanlarla cinayetin bir bağlantısı yok” deniyor: Halep’te olanlara ilişkin Rusya’nın suçlanması, son iki haftadan beri Erdoğan-AKP Hükümetinin ve en gerici odakların arkasında olduğu bir suçlamadır. Bu suçlamalar sadece sözde de kalmamış, sokaklara dökülen MHP ve AKP’li militanlar Rusya konsoloslukları önünde bayrak yakıp protestolar yapmaktaydılar. Ki, böylece Halep’in boşaltılması ve geleceği konusunda Rusya ile anlaşan Hükümet, içeride bu politikanın protesto edilmesinin de önünü açarak kendince denge sağlamaya çalışmıştır. Dolayısıyla Hükümetin, Halep’te Rusya ile anlaşırken içeride Rusya’yı suçlayan grupların sokağa salınması ve onların gösterilerine çanak tutan bir “Halepçilik” propagandası yapılması ile cinayet arasındaki bağlantı açıkta kalmaktadır.

3- Rusya soruşturmayı da, “güvenlik” sorununu da tartıştıracak: Rusya, suikastın soruşturulmasına kendi elemanlarının da dahil olmasını isteyerek ve konuyu BM Güvenlik Konseyine götüreceğini açıklayarak, en azından “soruşturmanın selameti” konusunda olduğu gibi, Büyükelçisinin Viyana Anlaşması çerçevesinde Türkiye tarafından korunmadığına dair ciddi şüpheleri olduğunu da ortaya koymuştur. Dolayısıyla bugün Rusya “İlişkiler bozulmasın” tutumunu sürdürürken, süreç içinde Türkiye’ye bir fatura çıkaracaktır. Çünkü uçak düşürmeden sonra, bu cinayetle birlikte Türkiye, Rusya karşısında artık daha “boynu bükük” olacaktır.

4- Türkiye’nin izlediği politikalarla suikast arasında ilişki sorunu: Türkiye, ülkedeki terör saldırılarını; izlediği iç ve dış politikalar arasındaki bağlantıları reddederek, dış bağlantılı olaylara indirgeme tutumunu bu suikastta da sürdürecek görünmektedir. 

Bu yüzden de suikastla “El Nusra bağlantısının çıkmaması” varsayımı (“duası”yla da diyebiliriz) ile hareket edilmektedir. En azından içerideki havanın böyle oluşturulması istenmektedir. Onun için de Türkiye’nin bölge politikalarıyla birlikte ele alınmadan (Sadece düşmanların Türkiye’yi bölme çabalarına dayanılarak) tetikçinin kimliği üstünden gidilerek bir yere varılması çok zor görünmektedir.
Rusya’nın uzmanlarının soruşturmada yer almasının ise bunu ne kadar değiştireceğini ancak zamanla göreceğiz. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...