20 Aralık 2016 01:00

Terör saldırıları gerçeklerin üstünü örtmek için kullanılıyor

Terör saldırıları gerçeklerin üstünü örtmek için kullanılıyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İstanbul Beşiktaş’taki katliamın arkasından cumartesi günü de benzer bir saldırının Kayseri’de yapılması ülke çapındaki acıyı, yarın ne olacak kaygısını, terör saldırıları karşısındaki öfkeyi artırdı.

Arka arkaya gelen saldırılarda hayatını kaybedenlerin yakınları derin ve sözle anlatılması kolay olmayan bir acı ve üzüntü içindeyken bu acılar ülke sathına da, hüznü, endişeyi, gelecek kaygısını bir kabus gibi çöktürmektedir. Bu ortam aynı zamanda siyasi gündemi de provoke ederek, ülke sorunlarının tartışılması ve çözülmesi için yapılan girişimleri akamete uğratmakta, halka kendi çözümlerini dayatmak isteyen ırkçı, şoven-milliyetçi odakların, en gerici güçlerin ekmeğine yağ sürmektedir. 

Nitekim, Kayseri saldırısından sonra Kayseri’nin siyasi yapısını (AKP ağırlıklı bir nüfus ve MHP’nin en organize olduğu illerden birisi olmasını da) istismar eden ırkçı-şoven odaklar, saldırıyı protesto etme adına, sanki saldırıyı bu örgütler organize etmiş gibi, HDP binasına saldırıp yakıp yıkarken CHP’li gençlere saldırmış, DİSK’in ve Emek Partisinin ofislerini de saldırının hedefi yapmışlardır.

YANDAŞLAR HDP’Yİ HEDEF GÖSTERMEYE DEVAM EDİYOR! 

Sadece Kayseri’de de değil HDP Genel Merkezi başta olmak üzere pek çok il ve ilçede HDP il ve ilçe örgütleri yakılıp yıkıldı, binalara bayraklar çekildi. Nitekim bu kişilere müdahale etmek ve çatıya çıkanları indirmek isteyen bir polis memuru da çatıdan düşerek hayatını kaybetti. 

Yandaş medya da HDP’nin Hem Beşiktaş, hem de Kayseri’deki saldırıları açıkça ve çok sert bir üslupla eleştirmesine karşın açıkça HDP’yi terör destekçisi olarak gösterdi. Bu medya organları, HDP ve öteki demokrat ilerici çevrelere yönelik saldırıları ve sokakları terörize eden eylemlerini, katliamlardan duyduğu ağır üzüntü ile infiale kapılan, vatanseverlik kaygısıyla hareket eden kendiliğinden sokağa çıkan insanların gerçekleştirdiği bir “halk tepkisi” olarak gösterdiler; övgüler ve alkışlarla karşıladılar!

‘İTİDAL’ ÇAĞRILARINI UMURSAYAN YOK!

Bu gösterilerin “kontrolden çıkacağından” çekinmiş olacaklar ki, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer yetkililer, hatta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu HDP binalarına yönelik saldırıları “durumdan vazife çıkaranlar”ın eylemleri olarak gösterdiler; “itidalli olunması”nı, yakıp yıkmaların kabul edilmez olduğunu söylediler. Ama şu da bir gerçek ki, bu saldırıları yapanlar kendiliğinden, diğer vatandaşlardan daha çok vatansever, olup bitenlerden daha çok üzüntü duyanlar değildir; tersine ortamdaki kaostan, gündemin provoke edilmesinden yararlanmak, kendi planlarını, “çözümlerini” dayatmak isteyenlerdir. Bu yüzden de onlar organizedir ve saldırılarını da önceden belirledikleri hedeflere yönelik olarak yapmışlardır. 

Siyasetten gelen eleştirilere karşı saldırıların sürdürüldüğü dikkate alındığında, Başbakan, Bakanlar ve MHP yetkililerinin yaptıkları “itidal çağrıları”nı sokağa çıkan gruplar ya önemsemiyor ya da onlara, “Biz size itidalli olun, sokağa çıkmayın filan deriz ama siz bildiğinizi yapın” diyen takiyeci bir tutum alıyorlar. Bunu en azından şimdilik bilmek kolay değil ama şu bir gerçek ki, sokağa dökülüp önceden belirledikleri hedeflere saldırılar yapanlar, katliamlardan duydukları acı ve üzüntüyle “kendiliğinden” sokağa dökülmüş, kalabalıklar değildir. Tersine bunlar, belirli bir çevrenin (Ülkü Ocakları ve Nizami Alem Ocakları gibi şoven-milliyetçi odakların, yerel kontra güçleri de bunlara ekleyebiliriz) organize ettiği gruplardır.

TEK BİR GÖZALTI OLMAMASI NORMAL Mİ?

Öte yandan emniyet güçlerini bu saldırgan gruplarla içli-dışlılık hali, saldırıları önlemek yerine yönlendiren bir tutum benimsemiş oldukları intibahı uyandıran bir müdahale tarzı göstermeleri, saldırıların polisin gözleri önünde cereyan etmesine karşın saldırganlardan kimsenin gözaltına alınmıyor olmaları açıkça gösteriyor ki, bu saldırgan gruplarla emniyet güçleri arasında, en azından bir “hoş görülü” davranma bağı da vardır. Dahası, emniyet güçlerinin böyle davranması yerel idarecilerin, emniyet güçlerinin bu tutumuna göz yumması, “Kontra güçlerin uyandırılması” ve  Cumhurbaşkanının “Milli seferberlik” çağrısından çıkarılan “vazifeleri” akla getirmektedir.
Bu ortam, terör saldırılarını, “Türkiye’nin gelişmesini, büyümesini, bölgenin etkin gücü olmasını hazmedemeyen ve onu parçalayarak küçültmek isteyen yabancı büyük güçlerin organize ettiği” saldırılar olarak göstermek tutumu kuşkusuz ki, geleneksel bakımdan çok kabul gören bir ön yargıdır. Ama bu ön yargı aynı zamanda terör saldırılarının nedenlerinin üstünü de örtmektedir. 

Oysa çok açıktır ki, terör saldırılarının gerçek nedeni olarak şu ya da bu uluslararası büyük güçlerin organizasyonu demek yeterli bir açıklama olmadığı gibi, terör saldırıları, “terör olsun” diye yapılan saldırılar da değildir. Tersine bu saldırıları yapanlar, saldırıların nedeni olarak Kürt sorunu çözümsüzlüğü ve silahla çözme çizgisinde ısrarın yanı sıra Türkiye’nin bölge politikalarıyla bağlantılı olduğunu açıkça söylüyorlar. Ve bu gerçekler dikkate alınmadan bu sorunların barış içinde çözülmesini kolaylaştıran politikalara yönelinmeden “terörle mücadelede” kalıcı başarılar kazanılması da olanaksızdır.

Bütün dünyadaki yaşananlar ve Türkiye’nin yakın tarihi bu gerçeği defalarca kanıtlamıştır. Yaşanılanlar bunu göstermektedir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...