Neler görmedik
Fotoğraf: Envato
Bu ülke iki minare arasına mahya ile kendi adını yazdıran belediye başkanları gördü. Yetmedi “minareler süngü” diye şiir okuyan siyasetçilere tanıklık etti.
Gün oldu Diyanet “Özü itibari ile SSK ve özel sigorta şirketleri arasında fark yoktur” diye fetva verebildi. An geldi işveren lehine grev kırıcı misali “Grev yapmak mekruhtur” vaaz eden müftüler gördü.
Hatta minarelere ‘para için’ kanser yapıcı baz istasyonu ihaleleri açan, üstelik Türkiye’nin en büyük bütçelerinden birine sahip bir Diyanet İşleri Başkanlığı gördü.
Bu iklimde hızını alamayıp “Kaçak elektrikle abdest almak günahtır” afişleri asan elektrik kurumları da oldu.
Peki neler görmedi bu ülke?
Misal sularında arsenik yüksek çıktığında Ankara Belediyesi önünde ‘arsenikli yani zehirli suyla’ abdest almak istemiyoruz diyebilen bir kitleye rastlanmadı. Altın için, nikel için toprağı, suyu zehirleme pahasına madencilik yapılmasına karşı çıkan dini bir cemaate ise hiç rastlanmadı. Ama toprağı, suyu heba ederek kâr için, altın için lobicilik yapan, şirket kuran çokça dini cemaate ve üyesine rastlandı.
İslam dini “temizlik imandandır” diyor. Abdest temiz su ile alınıyor. Ama o suyu kirleten tercihler ile maalesef yüzleşmiyor. Ahali ile yağmur duasına çıkan camii imamı görüntülerine gazetelerde ve televizyon haberlerinde aşinayız ama dereyi, gölü, denizi kirleten sermayeye karşı ahali içinde cübbesi ile bir kadrolu imam görmüşlüğümüz yoktur.
Derken bir Tahir Elçi çıktı ve Dört Ayaklı Minare önünde vuruldu. O bir din adamı değildi. Ancak insandı ve insan hakları için bir hayat sundu hepimize. Diyarbakır Baro Başkanı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Kurucular Kurulu Üyesi Tahir Elçi, tam bir yıl önce Diyarbakır’da çatışmaların kent merkezine yayılması üzerinde Suriçi’de bulunan “tarihi Dört Ayaklı Minare’nin ve tarihi mirasın korunması ve çatışmaların sivil alanlardan uzak tutulması” için basın açıklaması yaparken “devlet gözetiminde” öldürülmüştü.
“Öleceksem Dört Ayaklı Minare’nin altında öleyim” demiş ve tarihi minareye ve dokuya saygı için hepimizi duyarlı olmaya davet etmişti. Biliyoruz ki o, Hasankeyf sular altında bırakılmak istendiğinde de, faili meçhul kılınmak istenen cinayetler ardından mahkeme koridorlarında ve toplu mezarlarda da aynı kararlık, yürek ve insan sıcağı ile oradaydı.
Ve şimdi ona çok mu çok mahcubuz...
- Kelimesini arayan duygular 15 Nisan 2024 04:46
- Yakındaki uzak, uzaktaki yakın: Tıbbın girdabı 08 Nisan 2024 04:40
- Dil ya da dilsizlik 01 Nisan 2024 04:48
- Askeri vesayetten toplumcu hekimliğe 25 Mart 2024 04:45
- 14 Mart halkın da Tıp Bayramı 18 Mart 2024 04:25
- Mahcup eğilimler, insan hakları ve hekimlik 11 Mart 2024 04:40
- Penisilin kokan sokaklar 04 Mart 2024 04:20
- Üvey dilin panzehri çokdillilik 26 Şubat 2024 04:45
- “İnsan dünyadır” 19 Şubat 2024 04:35
- Tabip odalarını ‘güvercinin ruh tedirginliği’ ile sınamak 14 Şubat 2024 04:24
- Her şehir atığı ile malul 07 Şubat 2024 04:10
- Ne sağcılar ne solcu: Sağlık ideolojisi 31 Ocak 2024 04:40