07 Aralık 2016 00:50

Yıkıntılar arasında

Yıkıntılar arasında

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Evrensel Kültür’ün niye öncelikli olarak kapatıldığına şaşırmamak gerek. Çünkü Evrensel Kültür cihatizmin ve uzantılarının baş hedefi.
Dünya Kültür Mirası olarak UNESCO tarafından belirlenmiş olan 65 yerden 20’sini ziyaret etmenin tehlikeli ve bazen olanaksız olduğu ilan edildi geçenlerde...
Bunlardan biri Halep Kalesi ve çevresi, diğeri ise Diyarbakır Suriçi Hevsel bağları.
Halep eski kentini, DAEŞ/IŞİD değil RTE’den torpilli el-Nusra yerle bir etti.
Reis, “dostu” Putin’in hatırına, el-Nusra’dan Halep’ten çekilmesini rica etti sonunda, aradaki bağı doğruladı.
Suriye’nin çok kültürlü Qamışlo kenti, Orta Doğu’nun ilk üniversitelerinden birinin antik çağda açıldığı Kadim Nusaybin’in, hemen sınır ötesinde bir mahallesi gibidir. Ermeni, Süryani, Keldani, Asuri, Yezidi, ve de Kürt, 1915 soykırımı ve sonraki kıyımlardan kaçanların sığınağı, yeni bir hayat kurduğu çok kültürlü bir yaşam alanı olarak daha fazla gelişmiştir Nusaybin’den.
Ve şimdi Nusaybin yerle yeksan olmuş vaziyette. Ve Afrin şu anda hedef tahtasında, sonra sırada Kobanê ve Rojava’nın tasfiyesi…
Gerçek Diyarbakır olan Sur yok artık, Suriye’nin yıkık kentleri görünümünde, keza kadim Cizre kenti.
Suriye’de DAEŞ’in, el-Nusra’nın yaptığı kültür yıkımını Türkiye’de devlet güçleri yapıyor.
2011 baharında alelacele Halep’e ve Der- Zor’a gittim. O zaman gitmezsem, bir daha asla gidemeyeceğimi hissediyordum. Şimdi gitsem ancak yıkıntılar arasında dolanabilirim.
2011 sonbaharında ise, Ermeni kilisesinin açılışına katıldıktan sonra, Suriçi’ye gittim. Alacakaranlıkta Sur’da kale içindeki eski zindan bölümünü ziyaret ettim, kimsecikler yoktu. Kimi yerler kazılıydı restorasyon için. Bir süre önce iskelet kalıntıları bulunmuştu kazılarda. Kim bilir hangi kıyımdan kalma.
Alaca karanlık fotoğrafları çekiyordum. İstanbul’a döndükten sonra gözaltına alındım.
Halep’te de Baron Otele yine bir alacakaranlıkta gidip resimlemiştim görüntüleri.
Nihayet oradaydım. 
Sarkis Usta’dan hikayesini çok dinlediğim Baron Oteldeydim.
Alaca kanlıkta otelin basamaklarından tırmanıyor, loş koridorlarında dolanıyordum.
Sarkis Usta anlatmıştı bana Aram Andonya’nın nasıl Meskene kampından kaçırıldığını, Halep’e babasının da yardımı ile. Sonra Andonyan’ın onların Klikya’ya geri dönmelerini sağlayacak izni sağlamasını. (/Bk: Sarkis Çerkesyan, “Dünya Hepimize Yeter”) 
Kampın delisi gibiydi. Belki aydın olduğu anlaşılmasın diye oynuyordu deli rolünü ya da gerçekten biraz kaptırmıştı kendini bu role. Gazaros Efendi, sessizce onu işaret edip, gururla, “Aydınlarımızdan Andonyan Efendi” diyordu. 
O andan itibaren, tanıklıkları toplamaya başlıyordu sıcağı sıcağına. 
Kimler geçmemişti ki Baron Otelden. Cemal, Liman von Sanders, Mustafa Kemal Paşalar…Otelin sahibi Mazlumyan kardeşler Cemal Paşa ve bazı bürokratların delaleti ile kurtarmaya çalışmıştı Osmanlı Meclisi mebuslarından Zohrab ve Vartkes Efendileri.
Halep yine zorunlu muhacirlerle dolup taşıyordu. Mazlumyan kardeşler Der Zor çölünde yok olmaya/edilmeye yollanan soydaşlarına elinden gelen yardımı yapmaya çalışıyordu. Sonunda Muş  kasabı  Abdülhalik Renda uzun yıllar TBMM başkanı!, Halep Valisi yapılınca az daha onlar da okkanın altına gidiyorlardı.
Ve bir eylül günü “yıldırım orduları” komutanı, arkasındaki köprü ve demir yollarını havaya uçurup ayrılırken otelden, yerini İngiliz Ordusu Komutanı General Allenby alıyordu.
Ve karargahta Andonyan çevirmenlik yanında, belge toplamaya devam ediyordu. Ve Mazlumyanlar, otelde barındırıyordu, Naim Bey adlı bir Osmanlı bürokratını.
Talat Paşa bürokratlara formal talimatlar yollarken, kendi ağına şifreli talimatlar yolluyordu, bir komitacı alışkanlığı ile. “Okuna, sonra imha edile” talimatlı. Kimi bürokratlar, nedense hini hacette imha etmez saklarlar bu türlü gizli, çift aylı dokümanları. Naim Bey de öyle yapmıştı. Ne de olsa o da Şükrü Kaya başkanlığında nüfus mühendisliği yürüten Muhacirin Dairesi elemanı idi.  
Bütün bunları bana yeni yayımlanan iki kitap hatırlattı. Birincisi Aras Yayınlarından çıkan, Flavia Amabile ve Marco Tosatti’nin “Halep’in Baronları” adlı kitabı, ikincisi ise İletişim Yayınlarından çıkan, Taner Akçam’ın resmi tarihe bir kez daha yumruk indiren,”Naim Efendi’nin Hatıratı ve Talat Paşa Telgrafları”.*
Türkiye’de Ermeni Soykırımı inkarcılığının General Kenan Evren diktası sırasında sürekli hedef aldığı üç temel kitaptan sonuncusu da böylece çıkmış, tartışmaya açılmış oldu. Öteki iki kitap ise, “Mavi Kitap” ve “Büyükelçi Morgenthau Anlatıyor” adlı kitaplardır. 
Resmi tarihe bir başka darbe de Taner Akçam ile Ayhan Aktar tarafından açılan Çanakkale Savaşlarında yer almış olan Ermeni, Rum ve Yahudi yurttaşların üstü örtülen katkılarını gün ışığına çıkarmalarıyla yaşanmıştı.
Her nedense, Çanakkale olgusuna karşı çıkma “misyonunu” Halil Berktay gibi bir tarihçi üstlenirken, Naim Bey olgusundan rahatsız olmak da Etyen Mahçupyan’a vacip oldu. 
“Tarafsız” olma rolüne soyunma niyeti, belki de “korku”. Her ne ise, başka ihtimalleri deşmeyelim!
Oysa  inkarcılık karşısında, cesurca, kıvırtmadan tavır almak önemli. 
“Mavi Kitap”ı çürüttüğünü sananlara Ara Sarafyan “Mavi Kitap”ın belgesel, sansürsüz yayımını yaparak, önemli bir darbe indirmişti.
Üç temel kaynağı geçersiz ilan etme, böylece soykırım gerçekliğini çürüttüğünü sanma stratejisinin beyinlerinden biri olan, Şükrü Elekdağ’ın, “Mavi Kitap”ın bu baskısının TBMM üyelerinin eline geçmesini engelleme paniğine kapılmasının nedeni de buydu herhalde.
Yine Baron Otele dönecek olursak, Faysal “Büyük Suriye Krallığını”, 1919 yılında buradan ilan edecek, kısa bir süre sonra, Suriye’yi İngiliz ordusundan devralan Fransız kuvvetlerine teslim olma durumunda kalacaktı.
Ve aslında Suriye savaşının gerçek başlama tarihi olacaktı bu.
Baron Otelin 80 metre ötesindeydi Cihatistlerin kontrolündeki bölge.  Şimdi hükümet güçlerinin ilerleyişi ile tehdit biraz daha azalmış oldu.
Oteli ayakta tutmayı başaran son kuşaktan Armen Mazlumyan bu yıl başlarında yitirdi yaşamını. Otele halen eşi Rubina Taşçıyan sahip çıkmaya çalışıyor.
Mazlumyanlar yüz küsur yıl önce Ermeni sürgünlere sahip çıkarken, bugün de otel kapısını yerinden yurdundan edilmiş olanlara açıyor. Bir anlamda misyon sürüyor. 
Dileğimiz Suriye tarihinin simgesi olan Baron Otelin kapanmadan, “Yeni Suriye”nin yükselişine de tanıklık etmesi.
*Aram Andonya’nın Türkçede iki kitabı daha var: “Balkan Savaşı” /Aras yayınları/; Gomidas Vartabed ile Çankırı Yollarında”/Belge Yayınları/.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...