06 Aralık 2016 00:58

TÜSİAD’ın çıkışı; ağız aynı zemin farklı (2)

TÜSİAD’ın çıkışı; ağız aynı zemin farklı (2)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hem TÜSİAD’ı hem de AKP içini gerecek cinsten gelişmeler yaşanıyor. 
Bu tespiti yapanların bir kısmı sebep olarak ilk sıraya ekonomiyi yazıyor. 
Ekonominin etkisi göz ardı edilemez tabii ki. 
Fakat büyük sermaye AKP’ye... 
Ekonomik daralmanın ve dalgalanmanın faturasını emekçiye çıkartabilecek bir yapıya sahip olması... 
Sermayenin çıkarlarını en iyi gözetebilecek parti olması gibi gerekçelerle sahip çıkabilir. 
Sırf bu sebepten, gizli-açık yandaşa ‘rant yaratma’ üzerine kurulu kamusal yapılanmayı, rahatsız olsa da, görmezden gelebilir. 

Gerilimin ikinci sebebi olarak ise... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün ‘fiili’ olarak dayattığı, referandumla anayasal güvence kazandırmak istediği yönetme biçimi gösteriliyor. 
Başkanlıkla taçlandırılmak istenen bu yönetme biçiminin “Sermayeyi tehdit etmesi” bekleniyor. Ve bunun gerilimi artırdığı vurgulanıyor.
Elbet de...
Şirketlere, mallara, tapulara keyfi el koymalar.
Mülkiyet haklarının hiçe sayılması.
Bugünlerde tanık olduğumuz daha pek çok şey sermayeyi endişelendiriyordur. 

DEVLET VE BEKLENTİ!

Kapitalist toplumda sermaye devletten şu iki şeyi mutlaka bekler. 
Bir: Farklı sermaye fraksiyonlarına (bazen uluslararası sermayeye) gelişim ve rekabet için uygun ortam hazırlamasını.
İki: Toplumsal çelişkilerin düzenin sınırları içinde kalmasını sağlamasını. Daha doğrusu işçilerin, yoksulların, ezilenlerin ‘raydan çıkmasını’ engellemesini. 

İşte bu beklentilerini tehlikeliye atacak bir gelişme olarak değerlendirebilir; devletin içindeki güç-karar merkezlerinin bir bireyin elinde toplanmaya başlamasını.   
Çünkü tek bir adam iradesi hem sermayenin rekabet ortamını (Güçlülerin yani büyük sermayenin yararına olan) bozabilir. Hem de ekonomik sürecin  grupçu anlayışla yönetilmesine yol açabilir. 
Üstüne üstlük yaratacağı kamplaşmalar toplumsal stabilizasyonu da bozabilir.

Bunlardan dolayı... 
Devlet içindeki denge zemininin bozulup açılan boşluğu bir kişinin iradesinin doldurduğu başkanlık sistemini sermayenin kendisi açısından riskli bulması anlaşılırdır.  

TARİH TÜSİAD’I RAHATLATMIYOR!

Tam bu noktada şu soru akla gelebilir: “Tek adam rejimine gidiş büyük sermayeyi bu açıdan geriyor olabilir. Fakat tarih tersinin de olabileceğini faşist rejimlerle göstermedi mi?”
Faşist yönetimlerin büyük sermayeye el koymak yerine, krizi dışa taşıdığını, büyük sermayeyi peşinden sürüklediğini gösterdi elbet... 
Örnek, İtalyan Komünist Partisi Kurucu Üyesi Gramsci’nin, “İtalyan küçük burjuvasının yoğunlaşmış hali” dediği Mussolini. 
Mussolini’nin balkanlardan Afrika’ya, Habeşistan’ı işgalden Akdeniz’de etkin bir deniz gücü ve hakimi olmaya yönelmesine kadar... Her şeyi büyük sermayenin işine geliyordu. 

Fakat Türkiye sermayesi için iktidarın krizi dışarı taşıma biçimi açısından da sıkıntı büyük.
Ucuz enerji kaynaklarına ulaşım... 
Bölgeyi ekonomik bir pazar haine getirme... 
Irak’ı ikinci büyük ihracat pazarı haline getiren hamlelerin tüm bölgeye taşınmasını arzulama...  
Ve daha pek çok sebeple AKP’nin savaş arabasına binebilecek sermaye bugün artık o arabaya binmeye hiç hevesli değil. 
Bölge artık mezhep savaşları ringine dönüştü. IŞİD ve sığınmacılar dalgası büyük sorun oldu. 
Bölge bataklığa dönüştü. 
Hükümet çıkış yolu için Rusya karşısında takla üstüne takla atıyor. Sonucunda başarı hamlesine pek bir şey yazdıramadığı gibi, siyasi krizlerin, sığınmacı akının altında ezilen bir ekonomik tablo ile karşı karşıya kalıyor. Gücüyle övünülen ordu bölgede bombalanıyor faili bile bilinemiyor. 

Bunların sonucudur TÜSİAD Başkanının Suriye’deki iç savaş başta olmak üzere Ortadoğu’da yıllardır süren iç karışıklıklara dikkat çekerken ağzından dökülen şu cümleler: “Ortadoğu uzun süre yaralarını saramayacak durumdadır, bunun panzehiri bellidir, o da laikliktir. 90 yıl önce kazandığımız bu önemli avantajımızı yitirmemiz, tersine üzerine titrememiz gerektiğini düşünüyorum.”
Tüm bunların üzerine AB süreci tuz biber ekiyor. Yarın devam edeceğiz.


DÜNKÜ TESPİTLERİN ÖZETİ

Patronlar kulübü TÜSİAD’ın hükümete yönelik sert çıkışının değerlendirmesine dün başlamıştık. Ve özetle şu tespitleri yapmıştık.

* AKP hükümetine verdiği destek zaman içinde dalgalı bir seyir alsa da... TÜSİAD ana çizgileriyle bugüne kadar AKP’nin politikalarından yanaydı. 
* TÜSİAD daha önce de ‘uyarı’ niteliğinde çok açıklama yaptı. Fakat bu seferki açıklama, öncekiler gibi zevahiri kurtarmak kabilinden değil. Ciddi bir gerilim barındırıyor.  
* Öncekilerden farklı olarak; ‘yandaşların’ bir kısmı çok sert eleştiriler getirirken, bir kısmı TÜSİAD’la aynı noktada buluştu. 
* Sınıfsal çıkarları korunduğu müddetçe TÜSİAD’ın hak, hukuk, demokrasi çıkışları sadece laf! Çokça örneği var.
* İktidarın laiklik karşıtlığı başta olmak üzere birçok antidemokratik uygulamaları karşısında da susması... TÜSİAD’ın ‘tırsak burjuvaziliğinden’ değil sınıfsal çıkarlarını gözetmesindendi.
* OHAL’le grevler yasaklanıp ülke sermaye için dikensiz gül bahçesine çevrilirken... Teşvik ve vergi aflarıyla o bahçe gübrelenirken... TÜSİAD’ın çıkışı OHAL altında kazandıklarını kaybettirecek bir tabloyla karşı karşıya olmasındandır.
* Ve o tablo hem TÜSİAD’ı hem de AKP içini gerecek cinstendir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa