02 Aralık 2016 00:46

Dolardan bize ne?

Dolardan bize ne?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Görünen o ki dolardaki yükselişe dair hükümetin kafası bir hayli karışık. Bir yandan “Dolardan bize ne?” açıklamaları geliyor, diğer yandan “Döviz bozdur” kampanyaları düzenleniyor.  Faiz konusunda da durum çok farklı değil. Erdoğan’ın “Faizle muhabbetim yoktur, faize düşmanım…” açıklamasının hemen ertesinde, bugüne kadar eli kolu bağlanmış, dövizdeki artışı seyreden Merkez Bankası Saray’ın “icazetiyle” alındığından şüphe duyulamayacak bir kararla faiz artırımına gidiyor. Ne var ki, bu geri adım da işe yaramıyor. Avrupa Parlamentosundan gelen haberlerle dolar tekrar tırmanışa geçiyor. 

Şu noktayı atlamadan belirtelim. Önceden sonucu belli bir oylama eğer kurda böylesi sert bir hareket yaratıyorsa burada sorun başkadır. Güvensizlik ve panik ortamı ekonomiye hakim olmuştur. Yoksa böylesi gelişmeler bilgi açığa çıktığı andan itibaren fiyatlanır. Burada piyasayı dolara hücum ettiren neden herhangi bir olumsuz gelişmenin doları tetikleyeceği yönündeki yaygın algıdır. Piyasada böylesi olumsuz bir iklim oluştuğunda, istikrarsızlık algısını besleyecek en ufak gelişme paniği tetikleyecek, döviz kurunda sert çıkışlar yaratacaktır. Tıpkı geçmişte anayasa kitapçığı meselesinde yaşandığı gibi.  

Hükümetin önümüzdeki süreçte doların yükselişini önlemek için ne gibi tedbirler alabileceği sorusuna gelince. Öncelikle doların tırmanışı kenardaki üç beş kuruşluk birikimini güvence altına almak isteyen vatandaşa dolar bozdurmakla aşılacak bir süreç değil. Yaşanan anlık bir spekülatif atak olsa belki işe yarayabilirdi. Ama durum farklı. Aralık ayında yapılacak olan Federal Açık Piyasa Komitesi toplantısından faiz artırımı kararı çıkmasına artık neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Bu karar öncesinde Türkiye başta olmak üzere gelişmekte olan piyasalardan büyük sermaye çıkışı yaşanıyor. Dolayısıyla dolar sadece TL değil, diğer para birimleri karşısında da değer kazanıyor. TL’nin diğerlerinden negatif ayrışmasının nedeni ise ekonominin ve siyasi rejimin geleceğine dönük olumsuz beklentiler. Ne Türkiye ekonomisinin yıllardan beri süregelen yapısal bozuklukları ve sıcak parayla fonlanan ekonomisi, ne de iktidarın siyasi dönüşüm hamlesi sonrasında iyiden iyiye hızlanan kurumsal çöküş bugünden yarına düzelebilecek etmenler değil. Türkiye bu süreci yaşayacak, bu kaçınılmaz. Böylesi bir ortamda vatandaşın elindeki doları bozarak kuru aşağı itmeye çalışmak, sadece kaçan sermayenin ucuza fonlanmasına yarar. Uluslararası fonların hayır duasını alırsın o kadar. Mevcut koşullarda paniği önlemenin, dövizdeki sert hareketleri sınırlandırmanın en etkili yolu merkez bankasının hareket alanını genişletmek, elini rahatlatmak olurdu. Ama o tren de kaçtı.

Hükümetin doların ateşini söndürmek amacıyla başvurduğu bir diğer yöntem ise olmayacak kur tahminleriyle piyasa beklentilerini yönlendirme çabası. Bunun işlemesi için öncelikle açıklamayı yapan otoritenin kredibilite taşıması gerekir. Bunun en önemli koşulu ise geçmiş açıklamaların piyasa gerçekleriyle tutarlılığıdır. Bakın bizde ne olmuş. Erdoğan’ın “Dolara yatırım yapan yaya kalır” dediği tarihten bu yana geçen 20 ay içerisinde dolar yatırımcısına 75 kuruş kazandırmış. Diğer bir deyişle, 100 bin doları olan 75 bin lirayı kenara koymuş. Aksine Erdoğan’ın sözlerine güvenip de düşük dolar faizinden faydalanmak amacıyla döviz kredisi kullanan ise bir anda kendini günden güne katlanan bir borç batağının içinde bulmuş. Dün bu açıklamaya inandıysan dahi bugün inanmazsın artık. İşte tam da bu nedenle, ekonomi yönetiminde böylesi altı boş çıkışlara yer yoktur. İç siyasette prim yapan hamaset ekonomide seni yaya bırakır. 

Faizlere gelince, son gelişmelerle birlikte gösterge tahvilin faizi bir kez daha çift hanelere tırmandı. İktidarın anlamak istemediği gerçeklerin başında bu geliyor. Kurdaki istikrarsızlık ve siyasi belirsizlik ortamında ülkenin risk primi arttıkça piyasa faizleri tırmanacaktır. Merkez Bankasının başkanı isterse politika faizini arttırmayacağına yemin ederek göreve başlasın, bu gerçek değişmez. Sıcak para girişlerine bu denli bağımlı bir ekonomide kriz derinleştikçe faiz cephesinde çok daha sert yukarı yönlü hareketler görülecektir. 

Bir gün gelir de duble yolumuzu, köprümüzü kendi paramızla yaparsak, buğdayımızı, hayvanımızı kendimiz yetiştirir, bindiğimiz arabayı, uçtuğumuz uçağı, fabrikalardaki makineleri kendimiz üretirsek o zaman dolardan bize ne deriz belki. Ama bugün o gün değil.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...