26 Kasım 2016 00:40

Adalet yoksa devlet yoktur

Adalet yoksa devlet yoktur

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Getiriliş gerekçesi ile ilgisi olmayan alanlara yayılan ve ne zaman sonlandırılacağı belli olmayan OHAL yönetimi, sadece insanların haksız yere canını yakmakla ve yaşamlarını karartmakla kalmıyor, halkımızı bölerek ve ilerisi için umutsuzluğa sürükleyerek ülkeyi de belirsiz bir akıbete doğru sürüklemektedir. Muhtelif sektörlerde binlerce, on binlerce kamu çalışanı görevinden edinildiği gibi, halen işinin başında olanlar da başlarına ne zaman ne geleceğinden emin olamamanın huzursuzluğunu yaşamaktalar. Bu sürecin insan hakkı ile ilgili boyutu olduğu gibi, kamu hizmetlerinin niteliği ile de ilgili boyutu bulunmaktadır.

Kamu kesiminden ihraçların ve bazı kurumlar üzerindeki baskıların toplum vicdanında aklanabilmesi için ilgili kişinin ya da kurumun hukuk sistemine dayalı olarak aleni şekilde suçlanması ve suçun kanıtlanması gerekir. OHAL yönetim biçimi ülkeyi karartma değil, tam tersi bazı tehlikelerden koruma sistemi olacaksa, keyfilikten uzak ve hukuka uygun uygulanarak sisteme meşruiyet kazandırılması kaçınılmazdır. Bunu sağlamanın ve toplum vicdanını rahatlatılmasının temel dayanağı, suçlayıcı kanıtların detaylı inceleme ile toplanması ve kamu erkinin zanlının hem davacısı hem de avukatı rolünü üstlenmesini koşulunun sağlanmasıdır. İktidarın başlattığı “ihbar” müessesesi genel ahlak çürümesi yanında, kamuya olan güvenin de sarsılmasına sebep olabilmektedir. Bir müddet önce başbakanlık gerekçesi ile imzasız ihbarın geçerli olmayacağı tebliği, o döneme kadar bu tür ihbarların yapıldığı ve kamu kararlarında dikkate alındığının delili olarak, kamu erkinin çok ciddi hatası olarak görülmelidir.

İktidar ihbar müessesi ile mücadele ettiğini ileri sürerken, yaptığı uygulama ile aslında FETÖ grubuna çok önemli bir koz sağlamaktadır. Böylesi uygulamada, suçlanan FETÖ grubu rengini belli etmeden ilgisiz ihbarlarda bulunarak, iktidarın suçladığı kesimi genişletip çeşitlendirerek kendisine yandaş edinme yoluna gidebileceği gibi, yürütülen mücadeleyi de hukuksuz ve adaletsiz hükmüne indirgeyebilir.

Kamu yönetiminden on binlerce çalışanın ihracı, ister istemez, insanın aklına yönetim kademesinde çok yoğun ve hiçbir şekilde meşru görülemeyecek kadrolaşmanın gerçekleştirdiği düşüncesini salmaktadır. 1960’lara doğru gelirken, dönemin iktidar partisi Demokrat Partinin sahte taraftar kazanma hırsı ile binlerce hatta belki de hiç olmayan insanları “vatan cephesi” ne kaydederek ve bu listeleri akşam haber bülteninden sonra radyoda okutarak, halkın partiye teveccühü ve katılımını göstermek yoluna gitmişti. Bu sürecin ülkeye bir yararı olmadığı gibi, partiye de çok büyük zararı olmuştur. Son operasyonlarla devlet kadroların AKP’lileştirildiğinin aksi iddia edilemeyeceği gibi, bunu engelleyecek bir yöntem de maalesef bulunmamaktadır. Bu durum, devlet işlerinin ehline terk edilmesi kuralı ile çelişkili, hatta çatışmalı olduğu ortadadır. İşlerin ehline verilmemesi kadar, iktidar partisi taraftarlarınca ve partizan zihniyetle işgal edilmesi de hem işlerin verimli görülmesi önünde bir engel oluşturur hem de toplumsal güveni sarsar. Kısacası, bu durum, mülkün temeli olarak görülen adaletin gerçekleştirilmediği kanısını yaygınlaştırır.

Adaletin ve demokratik toplumsal yönetimin ortadan kalktığı böylesi uygulamalarda toplumun zorla kalıba sokulmasının hukuki kılıfı olabilecek yeni anayasa çalışmalarından kaçınılması ve bu dayatmada siyasi partilerin ileride çok büyük töhmet altına girecekleri şekilde AKP ile iş birliği içine girmemesi ülke selameti için zaruridir. Ekonomi ve siyaset alanında tozun dumana karışmış görüntüsünü toplumun başına salan siyasi yapılanmayı odağa koyup, toplumsal siyasi kararımızda artık daha aklıselimle davranma zamanı gelmiş ve geçmektedir!

Durum ortada iken, öğretmenler gününü kutlamak, onlarla alay etme anlamına gelmez mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...