24 Kasım 2016 00:11

Korkunun ecele faydası yok

Korkunun ecele faydası yok

Fotoğraf: Envato

Paylaş

II. Abdülhamit hep korkuyla yaşadı ve sonunda korktuğu şey başına geldi. Askıya aldığı anayasanın hükümleri çerçevesinde geç de olsa tahttan indirildi. Önce Selanik’te, Balkan yenilgisinden sonra İstanbul’da enterne edildiği köşklerden birinde yitirdi hayatını.
Türkiye’de anayasal suçlar işlemenin müeyyidesi ya da cezası yok.
Sivil ya da asker fark etmez. Eline sopayı alan hükmünü, saltanatını yürütüyor.
Suç sicili büyüdükçe de, iktidara sarılmak, adeta yaşamsal bir refleks haline geliyor.
Tarih örgüsünü kurmaya devam ediyor. Yüzleşilmeyen tarih, kendini yineleyerek intikamını alıyor.
Türkiye’de iktidar, on yılda bir kendini tekrarlayan krizler sarmalı ile yüz yüze geldi hep.
Kısa süren görece daha özgür dönemlerini, baskı dönemleri izledi. Türkiye’de otoriter cumhuriyet 100 yılını tamamlamak üzere. Otoriter rejimler zaman zaman 1000 yıllık saltanatlara niyetlendi.
Ama buna kalkıştıklarında da, yıkımları daha hızlandı.
Türkiye’nin siyasal rejimleri reform özürlü.
200 yıldır reformdan söz edilen ama bunu bir türlü hayata geçirmeyi başaramayan bir ülkeden bahsediyoruz.
Şu anda, devletin suç işleme özgürlüğünün tavan yaptığı bir dönemi yaşıyoruz.
Cezasızlık, demokrasinin ülkede bir türlü oturmamasının nedenlerinden biri…
Evlilik kurumuna, şeriat hükümlerini geri getirme, bir anlamda tecavüz ve istismarı meşrulaştırma yasası geri çekildi. Toplumsal tepkinin bu kez kararlı olması sayesinde.
Eğer genel demokratik direniş yükselmez ise bir kez daha deneyeceklerinden emin olabilirsiniz.
Bu haftanın elektro şoku ise bütün darbe dönemlerinin siyasal tutuklusu olan, simgeleşmiş Ahmet Türk’ün gözaltına alınması ne yazık ki bir tepki bile yaratmadı ve olağan karşılandı.
Kürt illerinin işgali devam ediyor.
Askeri işgal, yerel yönetim makamlarının işgali ile devam ediyor.
Halkın yerel iradesi saldırı altında.
Bu da gelecek açısından, evrensel bir hak olan ayrılma hakkını meşrulaştırıyor. Kürt illerinde acımasız bir kolonyalizm politikası uygulanıyor.
Yeni bir yıkım, yeniden yapılandırma, arındırma ve toplum mühendisliği senaryosu, acımasız ve hunhar bir biçimde sahneye koyuluyor.
Zaten doksanlarda başlayan Kürt illerini insansızlaştırma, kent merkezlerinin toplumsal yapılanmasını dağıtma ve yeniden kurma projesi yeniden gündemde.
Bu plan sınır ötesinde de Salih Müslüm hakkında, hiçbir siyasal ve diplomatik adaba uymayan, saygısız yakalama emri ile kendini dışa vuruyor.
Diyarbakır’ı, Van’ı, Mardin’in meşru seçilmiş yönetimlerini dağıtıp, başını ezdiğini sanan kafa, hükmünü sınır ötesine de taşıyıp Suriye’deki kanton yönetimlerini hedef aldığını açıkça deklare ediyor.
Kendi Kürt’ünü dövüp adam ettiğini sanan kafa, Suriye’nin Kürt’ünü aklınca adam etmeye kalkıyor. Ama hem yerel hem Ortadoğu düzeyinde gayrimeşruluğunu ilan etmiş oluyor.
Hamas’ın terörist diye nitelenmesine karşı çıkan kafa, İsrail’in Hamas yöneticileri hakkında tutuklama kararı almadığını göz ardı ediyor ve Salih Müslim hakkında yakalama kararı saygısızlığı ve aşağılamasında bulunma hakkını kendinde görebiliyor. 
Belki bugünkü dünya sahnesinin belirsizliğinin, kendi oyunlarını rahatça kurma olanağını sağladığını sanıyorlar.
Doksanların başında da Saddam, Kuveyt’e dalarken, Sovyet sonrası dönemde, oyununu iyi kurduğunu sanıyordu. Bedeli hem Irak hem bütün Ortadoğu için ağır oldu. Cihatizmin yayılması ile bunun bütün dünya açısından da ağır bedeli oldu ve olmaya da devam ediyor.
Ankara’da kurgulanan oyunun da bedeli daha şimdiden ağır ve daha beter olacak.Dünya saraylarındakilerin korkularının hiçbir zaman ecele faydası olmadı.
Firavunlar da fani idi. Gittiler.
Ama bazen kendileri ile birlikte bütün tekneyi de batırdılar. Gezi direnişi, Tecavüz yasasına karşı direniş, kazanmanın, tam olarak kazanılmasa bile geriletmenin mümkün olduğunu gösterdi. 31 Mart’a geri dönme ve şeriat heveslerinin maskesini indirdi.
Ama Gezi ruhu, Diyarbakır, Mardin, Van ile birleşmedikçe, /aynısı tersi açısından de geçerli/ Leviathan’ı alt etmek mümkün olmayacak.
Kılıçdaroğlu kafasıyla da bunu sağlamak mümkün değil.
Niemüller’in dediği gibi, giyotin sonunda kendi başlarına indiğinde, buna ses çıkaracak kimse kalmamış olacak.
Ahmet Türklerin tutuklanmalarına, yerel seçilmişlerini tasfiyesine ses çıkarmayanlar er geç sıranın kendilerine geleceğini görecekler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...