23 Kasım 2016 00:55

Siyasette sabır ve Ahmet Türk

Siyasette sabır ve Ahmet Türk

Fotoğraf: Envato

Paylaş

‘35 yıldır değişmeyen fotoğraf.’

Evrensel’in dünkü manşeti bu başlığı taşıyordu. Bazen tek bir kişinin hayatı üzerinden bir ülkenin fotoğrafını vermek mümkündür. Ahmet Türk’ün yaşadıkları da, kendisiyle birlikte Türkiye için de bir fotoğraf veriyor.

2 Temmuz 1942 yılında Mardin’de dünyaya gelen ve ilk olarak 1973 yılında milletvekili seçilen 74 yaşındaki siyasetçi, 1980 darbesinde tutuklanarak cezaevine konuldu. Ağır işkenceleri ile ünlü Diyarbakır Cezaevinde işkence gördü.

Henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Çözüm süreci buzdolabında” açıklamasını yapmadığı ve Abdullah Öcalan’ın 2013 Newrozu’nda yayımlanan silahların susması ve demokratik siyasetin önünün açılması yönündeki mesajının etkisinin sürdüğü zamanlarda iktidara yakın gazetelerden Star, Ahmet Türk’e sayfalarını açmıştı.

Gazete, Türk’ün 12 Eylül darbesi döneminde Diyarbakır Cezaevinde uzun süre “fiziki ve ruhi işkence” gördüğü bilgisine yer vermişti. Türk, haberde o dönemi anlatırken şöyle diyordu: “Elbette ki, bu zulmü yaşayan gençleri çok iyi biliyorum. Tahliye edilenler bile, mahkemeye gelmekten korkuyorlardı. Cezaevinde işkence göz önüne gelince, mahkeme normal olarak yargılama için çağırdığı zaman, silahını alıp dağa çıkıyordu. Şahidiyim. Yeğenim tahliye edildi, mahkeme çağırdı. Mahkemenin kapısına gidip, ailesini, kardeşini bırakıp dağa gitti. Çok yerde söyledim. Hepimiz dua ediyorduk, ‘Allah bir gün önce canımızı alsın’ diye. Çıkınca birçok insanla ‘Böyle düşünüyordum’ diyordum, herkes ‘Aynı şeyi biz de istiyorduk’ diyordu. Öyle bir dönemi yaşadık. 12 Eylül dağa çıkışı körükleyen bir şeydi. 12 Eylül olmasaydı, 12 Eylül’ün Kürt politikası olmasaydı PKK bu kadar güçlenmezdi.” (Star Gazetesi, 22 Haziran 2014)

O dönemin hükümet açısından da geçerli olan konsepti, Kürt sorununun silahsız çözümüne dair inancı diri tutmak yönünde olduğu için Star da bu görüşlere sayfalarında yer vermekte bir sakınca görmüyordu.

Aynı Star gazetesi Ahmet Türk’ün gözaltına alınmasını dünkü 1. sayfasından şu başlıkla duyurdu: “PKK’ya destekten gözaltında”.

Türk, Demokrasi Partisinden (DEP) grup arkadaşları Hatip Dicle, Selim Sadak, Leyla Zana ve Orhan Doğan’ın tutuklu yargılandığı davada da sanık sandalyesindeydi. Kurucusu ve genel başkanı olduğu Demokratik Toplum Partisinin (DTP) 11 Aralık 2009’da Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının ardından Türk’e 5 yıl siyasi yasak getirildi. Türk, 12 Nisan 2010’da da Samsun’da yumruklu saldırıya uğradı.

Deneyimli siyasetçiye şimdi de, Mardin Büyükşehir Belediyesini AKP’nin elinden almış olmanın bedeli ödettiriliyor.

Bu yazı yazıldığında gözaltında olan Ahmet Türk’ü gazeteciliğe başladığım 1990’ların ilk yarısından beri takip ediyorum.

Bu ülkenin tarihi siyasette etkin konumlara geldikten sonra zengin olan ya da varolan sınırlı servetine servet katan siyasetçilerle doludur. Ahmet Türk ise varlıklı bir kişi olarak, ömrünü inandığı bir çizgide siyaset yapmaya adayan bir isimdir. Bu ülkede uzun yıllar siyaset yapıp, sadece siyasi nedenlerle yargılanmış, bedel ödemiş olmak üzerinden atlanılamayacak bir değerdir.

Ahmet Türk, sosyal demokrat bir siyasetçi olarak Kürt sorununun çözümü için uzun yıllardır risk alarak siyaset yapıyor. Hamasetten hep uzak duran, en zor zamanlarda bile iyimserliğini korumaya çalışan ve uzun yıllardır yaşadığı baskı altında siyaset yapma süreçleri içinde kelimenin tam anlamıyla pişmiş bir isim. Siyasette sabır önemlidir. Ahmet Türk, siyasi değerlendirme ve yorumlarında gerçekçi olmaya özen gösteren, pek çok kesimin karamsar olduğu dönemlerde de sabırla umudun kapısını aralamaya çalışan bir isim olmuştur.

Bundan aşağı yukarı 7-8 yıl önce Kürt sorunuyla ilgili yine kritik bir dönemde Ahmet Türk ve beraberindeki birkaç Kürt siyasetçi, bir gazeteci grubuyla görüş alışverişinde bulunmak için İstanbul’da bir araya gelmişti. O toplantıda ben de vardım. Ahmet Türk’e 1994’te DEP’e Mecliste vurulan darbeyi, partilerinin binalarının art arda bombalanmasını, milletvekillerinin öldürülmesini ve Kürt sorunuyla ilgili olarak binlerce kişinin faili meçhul bırakılan cinayetlere kurban gitmesini de hatırlatarak sormuştum: “Tüm bu yaşanmışlıklar çözüm sürecinde yol alınmasıyla birlikte unutulur mu? Sizce bu ağır sürecin travmaları nasıl atlatılır?”

Bana, vurgulu bir biçimde şu yanıtı vermişti: “Unutulur, unutulur”.

Acılarla pişmiş, feleğin çemberinden geçmiş olma halinin bir ifadesi gibi söylemişti bu sözleri. Sesindeki ton ve yüzündeki ifade biçimiyle, şunu da söylemiş oluyordu: “Akan kan durup çözüm olsun da o acılar bir biçimde aşılır.”

Bu hayatın kendisine karşı dervişçe bir duruştu. Ahmet Türk tüm bu nedenlerle benim için siyasette sabrı temsil eden isimlerden biridir. Bu zor dönemleri aşmayı da başaracaktır.

Biz de yanında olacağız!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...