23 Kasım 2016 00:40

Cam misali

Cam misali

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Camın halleri bir anlamda canın halidir. Misal cismin halleri desek bir test çağı çocuğuna ihtimal katı, sıvı, gaz diyecektir. Ya camın hali desek? Cam için neler denmemiştir ki? Benim en hoşuma giden tanıma yetmişli yıllarda basılan bir dergide rastlamıştım: “Donan hareket.” Ama o tanım çoktan değişti.

Camın akışkan olduğunu biliyor muydunuz? Derler ki bilim insanları; akışkan bir madde olmasına karşın camın akış hızını gözlemlemeye insanın yaşam süresi yetmez. Evet, ne sık da yanılırız sosyal olayların akışını gözlemlemeyi bir ömürle sınırladığımızda!

“Kürt açılımı”, “demokrasi açılımı” veya “barış süreci”; işte tüm bu yaşadıklarımız bana camın hallerini hatırlatmıştı. Kürt’ün halleri ile camın halleri ne de benzeşiyor! Daha doğrusu onlardan beklenen ne kadar da camla örtüşüyor.

Cam hem amorf hem de katı ama aynı zamanda yer yer davranış olarak sıvı bir madde. Sanırım bu sıvı hali kısmı ile kafanız karıştı. Öyle ya; sıvı maddeler akışkan olur. Dedik ya akışkan olmasına akışkan ama onu algılamaya ömrümüz yetmiyor. Bilim insanlarının tanımı ile camlar katılar gibi net erime sıcaklığı olmayan, sıvı davranışı gösteren katı bir faz olarak tanımlanıyor.

Ya Kürtler? Karda yürürken çıkan ses nedir desem hekimler atılır ve derler ki “biz ona ‘krepitasyon’ deriz, kimi kalp ve akciğer hastalıklarında bizi tanıya götüren akciğer dinleme bulgularındandır.” Yine hekimlere sorsak nedir kırık cam üzerinde yürürken çıkan ses, yanıt gecikmez: “Karda yürümeye benzer, ona da krepitasyon deriz.” Aynı sorunun yanıtını yıllarca koca bir ülkeye ‘Kürtler’ olarak bellettiler bu ülkede. En ünlüsü darbeci generallerden Kenan Evren olmakla birlikte o ne ilkti ne de tek. Kürtler o inkarla Türk’ün dağda karda yürüyen hali idi. Bir anlamda kırık cam misali onurları üzerinde yürünüyordu onların.

Ve zaman içinde aynen cam gibi hem katı yani sert yani zamana karşı dayanıklı ama bir o kadar da kırılgan, hem sıvı ama fark edilmeyecek kadar az akışkan olması beklenir oldu onlardan. Ve yine erime noktasının muğlak kılınması arzulandı her daim. Belki de camın erime noktası Kürtler için barış noktası, ne dersiniz?

Çağ değişiyor, bir o kadar da değiştiriyor. Örneğin geçmişin üfleme cam üretimi yerini sanayileşmiş cam üretimine bıraktı. Üfleme cam denince verem hastalığını unutmak ne mümkün! Eski cam eşyalarda ve dahi müzelerde ne zaman camın içinde kimi kırmızı noktacıklar görüp hoşlansanız biraz acele etmeyin derim. O size güzel gelen kırmızılıklar kandan başka bir şey değildir. Verem hastası cam işçilerinin kanlı balgamlarının camla zamana akmasıdır gördükleriniz. Dedik ya camın akışkanlığını izlemek bir ömre sığmaz. Ama cam bir verem mikrobunu olmasa da yıkımını yani kanlı akciğer hücrelerini geçmişten bu güne taşırken aynı zamanda sakladığını örtemez de!

Camın hallerini bir kez daha gözden geçirince içimde cam içinde örtülmek istenen bir halk hissi uyandı. Ne dersiniz?”

Demişim 2009 yılında bu köşeden “Camın Halleri” başlıklı yazımda. Sekiz yıl sonra kaldığı yerden devam edecek olursak, denebilir ki Türkler ile Kürtlerin bu coğrafyada göbek bağları da camdan. Şimdi ‘muktedirler’ o bağı kırmakla iştigal. Kapatılan dernek, gazete ve televizyonlar, tutuklanan milletvekilleri, belediye başkanları ve kamudan atılan binler ile giderek Kürtler cam misali bir kırımla ‘biz’ dışında konumlandırılıyor hem de “devlet marifeti” ile.

İlla ki bir şey yapmalı! Ama nasıl?

Sağlıcakla kalın, barışla daim olun!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...