18 Kasım 2016 01:00

AB-Türkiye ilişkileri kopar mı?

AB-Türkiye ilişkileri kopar mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Erdoğan ve hükümetin, kendisinden olmayan bütün kesimlere yönelik yaptığı baskı, sindirme, tutuklama, kayyım atama... politikaları her geçen gün biraz daha “tek adam” rejimine doğru yol alıyor. Yol aldıkça baskının dozajı artıyor. “Tek adam” rejimi için atılan her kolay adım, Erdoğan’ın iştahı kabarıyor, bundan daha fazla güç alıyor ve adeta “gün bugündür” diyerek yapılması gerekenleri sıralıyor.

Bu tablo sadece Türkiye içinden değil, yurtdışından bakınca da korkunç görünüyor. Dahası rejimin otoriterleşme yönünde attığı adımlarının kontrolden çıktığı algısı gün geçtikçe perçinleşiyor. Bu nedenle Avrupa AB kurumları ve tek tek ülkelerin yöneticiler, yeri geldikçe Erdoğan’a sağduyulu davranması, temel hak ve özgürlüklerde ölçüyü kaçırılmaması yönünde uyarılar, çağrılar yapıyorlar.

Temel gayeleri “ölçünün kaçırılmaması” olan AB temsilcileri ve ülkelerinin yöneticilerinin yaptıkları açıklamalara, Erdoğan ve hükümetin ölçüyü kaçırarak, hiddetli yanıtlar vermesi ise ilişkileri iyice germiş durumda.

Erdoğan’ın Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’un uyarılarına verdiği yanıt, eleştiriye tahammülsüzlüğün zirve yaptığının en çarpıcı örneği. Erdoğan eleştiriye yanıtta ölçüyü kaçırınca, onu taklit eden başbakandan dışıişleri bakanına kadar pek çok aktör ve bürokrat, aynı hızla önüne gelene bodoslama dalıyorlar.

Erdoğan’ın çıkışından sonra Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da Almanya’yı, Dışişleri Bakanı Steinmeier ile yaptığı görüşmede, kameraların karşısında açıkça “teröre destek” vermekle suçlandı. Ardından, AP Türkiye Raportörü Kati Piri, adı konulmasa da “istenmeyen kişi” ilan edildi.

Türkiye tarafından yapılanlar yenilir yutulur cinsten değil ve daha önce hiçbir üyeliğe aday ülkeyle bu tarz ve bu denli bir gerilim yaşanmamıştı. Erdoğan’ın AB ile ipleri, gerektiğinde işi referanduma götürecek kadar, koparma niyetinde olduğu artık iyice anlaşılmıştır. Zira Erdoğan, AB’yi “tek adam” rejimine karşı duran bir güç merkezi olarak gördüğü sürece bunu yapmaktan çekinmeyecektir.

Peki otoriter rejim anlamına gelen başkanlık için herşeyi göze alan Erdoğan’a karşı AB ve Avrupa ülkeleri ne yapabilir?

Avrupa’da şu günlerin en önemli sorusu bu.

Örneğin önceki gün Die Zeit gazetesinden Lenz Jacobsen şunları soruyor: “Artık bir şeyler yapmalı mı? AB nihayet tepkisini ortaya koyup sınırları göstermek, iş birliğini bitirmek ve yanlış anlaşılmamak için, hem de Türkçe, bazı şeyleri yüksek sesle dile getirip gerektiğinde geri adım atarak geri adım attıramaz mı? (...) Piri olayında olduğu gibi Avrupa Parlamentosu’nun delegasyonuna izin vermeyen bir ülke daha ne kadar Avrupa kapısında tutulabilir? AB’nin iç çelişkileri bunu ne kadar sürdürebilir?”(zeit.de)Frankfurter Allgemeine Zeitung ise “Erdoğan’la nereye kadar?” (14.11.2016) diye soruyor.

Artık sıradan açıklamaların, tepkilerin Erdoğan’ı durdurmayacağı anlaşılmış bulunuyor. Sonuç alıcı tarzda bazı adımları hayata geçirmenin zamanı çoktan gelip geçtiğini söyleyenlerin sayısı hiç de az değil.

Ama görünen o ki, Avrupa ülkeleri siyaseten dile gerdiklerini sadece bir duruş olmayla sınırlı tutacaklar. Erdoğan’a gittiği yolun yanlış olduğunu söylemekle yetinecekler. Schulz’un ve bazı politikacıların gündeme getirdiği “ekonomik ambargo”nun ciddi şekilde gündeme gelmesi durumunda, bir çok ülkenin, yaptığı yatırımlar ve alış-veriş nedeniyle buna yanaşmayacağı bugünden görülüyor.

Brüksel’de yapılan AB dışişleri bakanları toplantısındaki hava asıl olarak bu yöndeydi. Örneğin, yakında AB’yi terk edecek olan İngiltere, Türkiye’deki gelişmelere AB’nin bulaşmamasını savunurken, Avusturya üyelik müzakerelerinin derhal durdurulmasını istedi. Bu farklı yaklaşımların sonunda bazı yaptırım kararlarının alınmasını beklemek hayalci olur.

Bunu Erdoğan da biliyor.

Bu nedenle AB kurumlarının ve Türkiye ile yakın ekonomik, siyasi ve askeri işbirliği içinde olan Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler üzerinde baskıyı artırıp açıktan tutum almalarını sağlamak bugün çok daha önemli. Asıl belirleyici olan bu adımdır.

AB de daha açık tutum alacaksa bu temelde verilecek mücadelenin zorlamasıyla alabilir.
Bunun için de Avrupa ülkelerinde bulunan Türkiye kökenli ilerici-demokrat güçlerinin söz konusu ülkelerin kamuoyunun ve halklarının desteğini alacak bir çalışma içinde olması, “Erdoğan rejimi”nin durdurulması için büyük bir önem taşıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...