18 Kasım 2016 01:00

Endişe yaratan kafalar

Endişe yaratan kafalar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kulüp yöneticileri, abuk sabuk açıklamalar yaparak insanları kışkırtmayı öncelikli görevleri arasında sayıyorlar. Sorsanız her şey, kulüp çıkarlarını savunmak adına... Tabii gönül kazanmak da cabası... Ne de olsa, tehdit, şantaj, meydan okuma içeren coşkulu söylemlerle rakiplere, federasyona, hakemlere posta koyup nefret ve düşmanlık tohumu ekenler, fanatik taraftarların gözünde en muteber, en çok sevilen yönetici tipidir... Bu tip yöneticiler özellikle işler kötü gitmeye başladığında ortalığa çıkıp türlü bahaneler dile getirerek dikkatleri kendi yanlışlarından, hatalarından, yetersizliklerinden, eksiklerinden başka yerlere çekmeye ve sorumluluklarından sıyrılmaya çalışırlar. Öz eleştiri kültüründen yoksunluk, onları sürekli olarak kendileri dışında suçlu/sorumlu bulma ve bahane yaratma arayışına iter.

Yarattıkları bahaneler inandırıcı bulunup işe yararsa hem sorumluluklarından sıyrılmış, hem de en büyük kozları olan taraftarları sonraki karşılaşmalar için daha da kışkırtmış/ateşlemiş olurlar!..

Levent Nazifoğlu bu anlamda dönem itibarıyla Galatasaray’ın yıldızı parlayan(!) yöneticilerinden. Son haftalarda Galatasaray tökezledikçe, medyaya yaptığı birbirinden etkileyici(!) açıklamalarla durumu kurtarmaya/idare etmeye çalışıyor. Kendi takımının ortaya koyduğu berbat oyuna bakmadan, Beşiktaş’ın hakemler tarafından korunduğunu, kollandığını öne sürüyor mesela. Bu tezine dayanak olarak da geride kalan haftalarda Beşiktaş’a 5 penaltı verilmesine karşın, kendilerine sadece 1 kez penaltı düdüğü çalınmasını gösteriyor. Sanki her kulübe ait belli bir penaltı kotası varmış gibi... Sanki hakemler ne olursa olsun bazı takımlara belli sayıda penaltı vermek zorundaymış gibi... Oyuncular gol pozisyonu yaratmak bir yana rakip ceza sahasına girmekte bile zorlanırken hakemlerden penaltı vermelerini beklemek nasıl bir mantıktır?

Ayrıcalıklı muameleye ve avantaya fena alış(tırıl)mış “büyükler”. İşler umdukları gibi gitmeyince, ahlak ve mantık sınırlarının dışına savrulmayı dahi göze alarak zırlamaya başlıyorlar.

Tabii bu tür açıklamalardaki asıl amaç, sonraki maçlar için hakemleri baskı altına almak. Öyle ya, Levent Nazifoğlu’nun açıklamalarını duyan/okuyan bir hakem tam anlamıyla süzemediği, kararsız kaldığı pozisyonlarda yorum hakkını Galatasaray lehine kullanabilir...  

Ama ne olursa olsun gerginlik yaratmakta Aziz Yıldırım’ın üzerine yok. Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan son basketbol maçında sahaya yabancı madde yağar, küfürler koro halinde havada uçuşur ve zıvanadan çıkmış bazı yaratıkların sahaya inmesine polisler güç bela engel olurken o, ortamı sakinleştirmek adına mikrofonu eline alıp taraftarlarına, “Sizi kışkırtıyorlar, tuzağa düşmeyin” şeklinde seslenecek kadar bayağılaşabiliyor. Bu laflar, gözü dönmüş insanlar üzerinde sakinleştirici etki yaratabilir mi? Sakinleştirmek bir yana tam tersine adeta ateşe benzin döküyor.

Taraftarları kışkırtmaya, amigoluk yapmaya hevesli yöneticiler var oldukça spor alanlarının huzura kavuşması mümkün değil.

Pazar günkü Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde, sarı-kırmızılı taraftarlar da yıllar sonra tribünde yer alacak.

Stadyumlardaki izleyici sayısının düşmesi, endüstrinin çıkarları gereği, yetkilileri deplasman yasağını kaldırmaya zorlamış olabilir. Deplasman yasağının kaldırılmasıyla birlikte, şiddete eğilim gibi çok ciddi bir arıza barındıran spor kültürümüzde kışkırtmalara karşı çok daha dikkatli olmak ve ödünsüz tepki vermek gerekiyor. Aksi takdirde üzücü ve utanç verici olayların ardı arkası kesilmez.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...