17 Kasım 2016 00:23

Duvarların ötesi!

Duvarların ötesi!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Evet, dünya işçi ve emekçilerinin can bedeli kazanılmış demokratik-sosyal ve kültürel değerler ABD, Almanya, Fransa, Türkiye, Macaristan, İsrail, ve say sayabildiğin kapitalist ülkelerde herbiri “bir ucube” oluşturan figurlerin şahsında simgeleşmiş gericilik tarafından  ayaklar altına alınıp çiğnenirken, “hepsi orada”-oralarda, biraradadırlar! Irkçılığın, dinciliğin, mezhepçiliğin ve milliyetçiliğin devlet düzeyinde ve devlet yönetimleri eliyle popüler “değerler” haline getirilerek, halkların, işçi sınıfı ve tüm ezilenlerin lime lime edilmesinin aracı olarak kullanılmasında, herbiri ve hepsi, kendi ülkelerinde “en önde” ve başkalarına karşı ördükleri duvarların ardında bezirgândırlar!
Dünyanın global bir köy” haline geldiğini; kapitalizmin herkes için yeni bir refah ve huzur dönemine girdiğini; “tarihin sonu” gibi gülünç ve akıldışı bir iddia eşliğinde “müjdeleyen”lerin dünyasına bakın! En gelişmiş olanlarından en geri düzeyde olanına tüm kapitalist ülkelerin aşırı silahlanması, militaristleşme,  birbirleriyle keskin rekabet içinde senaryoları pratiğe geçirilen savaş hazırlıkları, bu dünyanın en kaba, ve fakat tortulaşmış resmini veriyor. Sermayenin yoğunlaşmasında ve merkezileşmesinde görülen devasa gelişmeyle bağlı olarak artan tehditler, kapitalizmin bırakalım herkes için refah ve huzur sağlamasını, gerginlik, çatışma, savaş ve yıkım sistemi olduğunu yeniden gösteriyor. 
2000’li yılların en önemli gerçekliklerinden biri de, gericiliğin bu yoğunlaşmasının belli başlı tüm kapitalist ülkelerin ortak özelliklerinden biri olmasıdır. ABD, Fransa, Almanya, Avusturya, Mcaristan, Danimarka, Türkiye, Polonya, Hollanda ve daha birçok ülkede sağ gericiliğin, faşist hareketin ve faşist partilerin güç kazanması bunun göstergelerinden bir diğeridir. 11 Eylül saldırılarını yeni işgal ve savaşların işaret fişeği haline getirerek Ortadoğu’da, Afrika ve Asya’nın çeşitli bölgelerinde askeri eylemlere girişen ABD’nin politikaları, “önleyici savaş stratejisi” olarak ilan edilen askeri-politik strateji, “dünyaya yeniden şekil vermek” iddiasıyla kapitalist pazarda boy gösteren güçlerin tümü tarafından benimsendi. İçeride muhaliflere ve dışarıda rakip görülenlere karşı uygulamaya geçirildi. “Barış, demokrasi, özgürlük, hak eşitliği” üzerine söylevler riyakarlığın örtüsüydü. Birbirlerine ağza alınması arsızlık gerektiren en kaba sözlerle saldıranların birbirleriyle gerdeğe girdiklerini gösterir binlerce örnek var. Bir dönemler, “Demir Perde” çığırtkanlığıyla “Berlin Duvarı” üzerine söylevler eşliğinde sosyalizm düşmanlığını yaygınlaştıranlar, duvarcılığa soyundular. Berlin Duvarının yıkılmasını törenlerle kutlayanlar Filistinlilere, Meksikalılara, Kürtlere, mültecilere karşı duvarlar inşaasına giriştiler. Sınırlara yüzlerce-binlerce kilometre uzunluğunda duvarlar örülmesini, sistemlerinin gücü olarak reklam ediyorlar. Ülkelerini işgal ederek din, mezhep ve milliyet çatışmalarıyla birbirlerine kırdırdıkları halkların sosyal-kültürel birikimlerini onlarca-yüzlerce yıl geriye attılar.  Bu halkların yollara düşürülmüş milyonlarca yurttaşının kanı- canını ticari- askeri pazarlık malzemesi haline getirdiler. Yerli-yabancı ayrımı, mültecilere karşı ırkçı söylem ve uygulamalar, Avrupa ve ABD’nin siyasal yönetim mekanizmalarının oluşumunda, kitle yönlendiriciliğinin manivelasına dönüştürüldü. ABD‘nin Trump‘ı, Fransa‘nın Le Pen‘i, Macar ve Avusturya yönetimleri, Türkiye’nin Erdoğan’ı, başka etkenlerle birlikte bu politikanın ürünü ve uygulayıcıları olarak işbaşındalar, ve dünya şimdi daha tekin değil daha tehlikeli! 
Emperyalistlerle işbirlikçilerinin birlikte ya da birbirleriyle rekabet ve hatta çatışma içinde uyguladıkları politika dünya işçi ve emekçilerine artan yoksullaşma, büyüyen işsizlik, sosyal hak yoksunluğu, ağırlaşan çalışma koşulları ve ezilen halklara karşı artan ayrımcılık ve baskı olarak yansımakla kalmıyor. Herbir kapitalist ülkenin kendi içinde de savaşçı politikalar, iktidar etmenin, iktidarı sürdürmenin koşulu olarak dayatılıyor; ekonomik baskı, siyasal şiddet yoğunluk kazanıyor. Yığınlar, baskı, hedef şaşırtma, aldatılma,  ulusal kültürel kimlikleri dolayımında yedekleme girişimlerinin yoğunlaştırılmasıyla içinde çekildikleri girdapta boğulmaya çalışıIıyor. “Neoliberal” ekonomipolitikaların sağ-popülist söylem eşliğinde “eşitlik ve özgürlük” taleplerini boğduğu ve gerici-faşist ve ırkçı politikaları beslediği bir dönemin “son etap koşuşu”nun ortalarında bir yerdeyiz. Türkiye’de bütün bunlar mutlakıyetçi “zihniyet”e sahip zorba bir yönetim altında katlanarak, ve liberalleşme beklentisinde olanları da cesetleştirerek yaşanıyor.
Böylesi bir dünyada, dünya işçi ve emekçileri bu çelik cendereyi kıracak bir seçeneği henüz yaratamamış olmanın zorluklarını yaşıyor; ceremesini çekiyorlar.  Büyükçe kesimlerinin bu ırkçı, ayrımcı, özgürlük ve eşitlik karşıtı politikaların bölücü, ayrıştırıcı ve etkisizleştirici işlevinin yeterince farkında olmayışı, tekelci dayatmaların ve kapitalist rekabetin temellendirdiği militarizm, ırkçılık ve faşist politikaların “pirim yapması”na alan açıyor. Siyasal özgürlüklerin, hak eşitliğinin, insanca yaşam ve çalışma istemlerinin milliyetçi şoven ve ırkçı politikalarla bastırılması; Trump türünden sistem enkazı politikacıların başka uluslara, azınlıklara, mültecilere, farklı dini inanç kesimlerine karşı “at oynatmaları”nın önemli etkeni olabiliyor. Şantaj, tehdit ve demagojik popülizmin bombardımanı altındaki yığınlar, “anti-terör” söylemiyle “yılana sarılma”ya ikna edilmek istenirken, umutsuzluklarından, bölünmüşlüklerinden, kendi sınıfsal seçeneklerini yaratamamışlıklarından yararlanılıyor.  
Bu böyle gidebilir mi? Kapitalist gericiliğin hiçbir temsilcisi ve sözcüsü bunu garanti edemez. Bu kaos ve zulüm düzeni ve dünyası, çıkışın anahtarını da vermiştir. Burjuva gericiliğinin oluşturduğu duvarların yıkılmasına, o duvarların ötesine geçilerek sömürülen sınıfın ve ezilen halkların birliğinin sağlanmasına ebedi engel yoktur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa