09 Kasım 2016 00:50

Suskunluk suç, ya sessizlik?

Suskunluk suç, ya sessizlik?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bundan yaklaşık 1500 yıl önce İstanbul’da Bizans İmparatoru Jüstinyen’in sarayında işi ‘Sessizliği korumak’ olan görevliler vardı. Ve o İstanbul’da bugün hâlâ suskunluğu reddetmenin bedeli ağır.

İmparatorlar, diktatörler, totaliter rejimler ve illa ki faşizm için sessizlik, suskunluk vazgeçilmez hedef.

Bizanslı Şair Paulos Slintiarius sarayın sessizlik koruyucularından birisiydi ve yaptığı iş şiirine şu dize ile yansımıştı: “Gerisi sessizlik: Asla kapanmayan ağızdan nefret ederim.”

Ve bugün bir milletvekilinin, Hüda Kaya’nın oğlu susmayı reddedip antidemokratik uygulamalara karşı yurttaş olarak basın açıklamasında yer aldığı için gözaltında, yetmedi “Karakolda işkenceyle omurgası kırıldı”, yetmedi kırık omurga ile acılar içinde “Hastane yatağına ellerinden zincirlendi”. Sıcacık yataklarında uyuyan suskunlar ve susmayı reddetmenin bedelini “işkence” ve yatağa zincirlenme ile ödetilmeye zorlanan onurlu insanlar.

Yüzlerce günü aşan sokağa çıkma yasakları, tutuklanmış yüzlerce gazeteci yazar, kapatılmış onlarca televizyon /gazete / dergi, sosyal medya engellemeleri ile ülke giderek Vietnam’da işlenmiş savaş suçlarına karşı kurulan Russel  Mahkemesi günlerine evriliyor. Yazık!

“Bu mahkemenin sessizlik suçuna mani olmasını” ve “En acımasızca ve utanmazca faaliyetlerin birikmiş kanıtlarını gün ışığına çıkarmasını” dilerim demişti ya o mahkemenin açılış konuşmasında Bernart Russell; soru şu: Ya şimdi?

Her şeye karşın umutsuz olmamak gerekiyor. Yapabileceklerimiz yapabildiklerinizden çok daha fazlası.

Misal dün Dünya Radyoloji Günü’nde İzmir’de radyoloji çalışanları Alsancak Devlet Hastanesindeki özelleştirmeye karşı susmadılar ve dediler ki “Radyasyon vitamin değildir”.

Bundan yaklaşık 120 yıl önce W. Conrad Röntgen, tıp alanında çok önemli bir buluşa imza atmıştı: X ışınları. Bu sayede insan bedeninin röntgeni çekilmeye başlandı. Denebilir ki bu buluş olmasaydı dün “Bir karakolda işkenceyle omurgası kırılan” milletvekili Hüda Kaya’nın oğluna erken tanı konamamış olacaktı.

Bu zor zamanlarda susmamak kolay değil. İlgili / ilgisiz on binlerce kamu çalışanının sorgusuz / sualsiz işten atıldığı bugünlerde, eğer İzmir Alsancak Devlet Hastanesi radyoloji çalışanları özelleştirmeye bir itirazda bulunuyorlarsa demek ki durum çok vahim. Haklı olarak soruyorlar: “Hasta ve radyoloji çalışanlarına bu özelleştirmenin yararı nedir? Kamu yararı nedir? Bu özelleştirmenin amacı nedir?” Ve bu hastanede “Röntgende çalışan sayısı yeterli ve çalışma disiplinleri ile sürekli takdir alıyorlarsa, cihaz sayısı yeterli ise, en kalabalık günde dahi hastalara randevusuz çekim yapılabiliyor” ise biz de soruyoruz: “Mevcuttan daha geri cihazlar için” bu ihale telaşı neden?

İşte bu ahvalde dün İstanbul Tabip Odasında insan hakları örgütleri, meslek odaları ve sendikalar susmadılar ve birlikte “Adalet ve Özgürlük İçin Uluslararası Forum” düzenlediler. Program özgürlük ve adalet nöbeti ile başlıyor, İstanbul Adliyesindeki duruşma ile devam ediyordu. Öyle ya, gazetelerin zorla susturulmasına karşı ötekinin susmama hakkını nöbetleşe devralan üç onurlu insan, TİHV Başkanı Prof Dr Şebnem Korur Fincancı, Gazeteci - Yazar Ahmet Nesin ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu dün bir kez daha yargılandılar. Gelişmeleri sizinle birlikte bugün ben de gazetelerden okumuş olacağım.

 Susmayalım, “Ötekinin iyi hali: Barış” için umudumuzu daim eyleyelim.

 Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa