05 Kasım 2016 00:24

Bir vatandaş olarak soruyorum

Bir vatandaş olarak soruyorum

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ne olduğu belli olmayan darbe girişimi ertesinde ilan edilen OHAL yönetiminde, ilan ediliş sebebini aşarcasına binlerce insan görevinden ihraç edildi ve gözaltına alındı. Bu dönemde görevden atılan ve/veya gözaltına alınan herkes için geçerli olmakla beraber, bir eğitimci olarak ben burada üniversitelerde yaşanan kıyımdan söz etmek ve siyasilerden bir davranış ve yanıt talep etmek durumundayım. Başlarken, şu hususu açıkça belirtmeliyim ki, her kim olursa olsun, hangi makamda bulunursa bulunsun yasalar karşısında herkes eşittir ve suç niteliğinde bir eylemde bulunmuş ise mutlaka bunun karşılığını da görmelidir. OHAL gibi yarı sıkıyönetim dönemlerinde hemen hiçbir gerekçe gösterilmeden öğretmen ve öğretim üyelerinin görevden alınmaları da olabilir, bir şartla ki, siyasetçi sorgulanamaz koşuldan yararlanmış olmasın ve azil sebebi de OHAL ilanına uygun olsun. Hukuk eğitimine de ihtiyaç göstermeyen bu mantık kuralının tüm siyasilerin bilgisi dahilinde olduğunu düşünmek fazla yanlış olmasa gerek!

On binlerce öğretmenin görevden alınmasının teker teker suçunun saptanması işlemlerinin bu şartlar altında gerçekleştirilmesi gerekir. OHAL koşullarının bulunmadığı durumda böylesi ihraç işlemlerinin uygulanabilirliği tartışılabilir olmakla beraber, buradaki asıl sorum, böylesi kabarık sayıdaki görevden alınan öğretmenlerin yerine alınacak “sözleşmeli öğretmenler” ile yetiştirilecek neslin kalitesi hakkında siyasilerin endişeli olup olmadığıdır. Öğretmenlik salt bir formasyon kursu ile de kazanılacak bir maharet olmayıp, yıllarca çalışmanın kazandırdığı deneyimle oluşan birikmiş bilgi ve tecrübe ürünüdür. Sözleşmeli öğretmenin geleceği garanti olmadığından mesleğe ne denli sadık olabileceği fevkalade kuşkuludur. Kadrolu öğretmen maaşlarının dahi kalite üzerindeki etkisinin iyice incelenmesi gerekirken, bunun da ötesinde sözleşmeli öğretmen yaklaşımı vahim görülmelidir. Öğretmen inşaat emekçisidir, ama onun yaptığı inşaat betondan değil, nöron ve psikolojik dokudandır. Umarım, siyasiler bu mesele üzerinde bu konudaki ilgili eksperlerin görüşlerine başvurur ve toplumun geleceği üzerinde yıkıcı proje ve eylemlerinden vazgeçer.

Üniversite ise toplumun düşünme ve konulara eleştirel yaklaşım yapma kapasitesidir. Üniversite ve yüksek eğitim araştırma kurumlarında toplumun bilim oluşturma kapasitesi saklıdır. En eski üniversitemizin tarihi dahi henüz yüzyılı bulmamışken, emekleme halindeki kurumların YÖK uygulamasından sonra başlatılan üniversite furyası ile sulandırılarak çökertilmeye çalışılmış iken, son aşamada kanun hükmündeki kararname ile yüzlerce elemanın sistemden ihracı da söz konusu kuruma vurulmuş çok büyük bir darbedir. Bu vahim durum karşısında üniversitelerden ihraç edilen elemanların hangi suçla böyle bir işleme maruz kaldıklarının ve tanımlanan suçun ne denli OHAL kapsamında olduğunun halka genel hatları ile anlatılması gerekir. Üniversite elemanının ihracı ve öğretmenin görevden alınması salt o insanları ilgilendiren basit bir olay olarak görülemez. Bu tür olaylar toplumsaldır ve tüm toplumu ilgilendirir. Çünkü öğretmenin ve öğretim üyesi ya da yardımcısının üretimi topluma uzun dönemli yarar sağlayan nitelikte toplumsaldır. Bu nedenle söz konusu siyasi ya da hukuksal işlemlerle tüm camia ve onun desteklediği tüm toplum ilgilidir. 

İstanbul Üniversitesinde yaşanan görevden alma politikasını protesto etmeye yönelik geçtiğimiz perşembe günü kapı önündeki eylem, toplumun desteğinde siyasileri uyarma işlevi taşıyordu. Bu insanlar FETÖ’cü müdür yoksa acaba kendilerine atfedilen suç, imzasız ihbarda bulunan ve bundan dolayı insani ve ahlaki suç işlemiş onların onlara attığı çamur mudur? Eğer birinci suçlama var ise bu durum açıkça ilan edilmeli ve kanıtlanmalıdır, aksi halde insanların özgür beyanda bulunmasının ya da hak aramasının suç olarak ilan edilmesi siyasetin baskıcı ve dikta eğilimli olması ile mi ilgilidir? Toplumun bunu bilme hakkı vardır, zira yaşananlar bireysel değil, toplumsal sonuç üretme kapasitesindedir.

İsterdim ki, “yetmez ama evet” aymazlığına imza atanların, bugün geçmişteki aydın insan olma cesaretleri ile, arzuladıklarının(!) aksi yönde yaşanan gelişmelerden hesap sorsunlar! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...