04 Kasım 2016 01:00

Üniversite gençliğine çağrı: Aklın gücü ve uzgörüsü özgürlüğündedir, cesur olmayan erişemez

Üniversite gençliğine çağrı: Aklın gücü ve uzgörüsü özgürlüğündedir, cesur olmayan erişemez

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yiğit Bulut ne yapıyor, bilemiyorum ama, Maciavelli bundan 500 yıl kadar önce prense tebaasındakilerin çıkarına dokunursa iktidardan olacağı konusunda öğütte bulunuyordu: “Bunlar babalarının kaybını, paralarının kaybından daha çabuk unuturlar.”
İktidar çıkarlara bağlı da iktidardan kölelikten nasıl kurtulacağız? Var mı bunun bir formülü?
Kaçındığım bir konudur birilerine öğüt vermek, ancak bir eğitimci arkadaşım, zaman zaman ölçüt ve ilkelerin hatırlatılmasında da çok yarar olacağı konusunda uyarılarda bulunuyor. Bu yazı bu arkadaşımın uyarısı üzerine kaleme alındı. Ana sorusu, bir duyarlı kişi veya üniversite öğrencisi olarak kendimi ne kadar geliştirebiliyorum, ne yaparsam daha çok bilgi, beceri, incelik ve duyarlılık sahibi olurum? Günlerimi, aylarımı nasıl geçirdiğimi, verimlilik ve başarımı nasıl ölçebilirim? Ne yaparsam moral ve bilişsel gelişimimi sağlıklı sürdürmüş, kendimi geliştirmiş olurum?
Bilginin klasik bir tanımı “gerekçelendirilmiş doğru inanç” olduğudur. Gerekçelendirme için gözün kafanın açıklığı kadar büyük bir çabaya, çok okumaya, çok sormaya, çok araştırmaya bağlı bulunuyor. Okuduğumuzu hep zihin açıklığı ile, her defasında o yazıldığı gibi olmayabileceğini de dikkate alarak okumak gerekiyor (eleştirel okuma). Okuyup düşündüğümüzü hayata geçirme cesaretinden geçiyor.

GÖZÜNÜZÜ, AKLINIZI KİMSEYE TESLİM ETMEYİN, KAFANIZI KUMA SOKMAYIN

B. Russell’in bundan 100 yıl kadar önceki öğütleri, Maciavelli gibi iktidardakine değil, hepimize yönelik bulunuyor: “Okuyucularıma, üzerinde hoşgörü ile düşünmeleri için, belki de son derece paradoksal ve yıkıcı görünebilecek bir doktrin sunmak istiyorum: Doğru olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmayan bir önermeye inanmak sakıncalıdır.”  “Bütün uzmanlar hemfikir olduklarında bile yanılmış olabilirler. Einstein’in ışığın yer çekimi etkisiyle sapmasının niceliği konusundaki savı bütün uzmanlar tarafından reddedilmişti ama doğru olduğu ortaya çıktı. Yine de, uzman olmayanlar, uzmanların görüş birliği içinde oldukları bir savın doğru olmasını, olmamasından daha olası kabul etmelidirler. Benim savunduğum kuşkuculuk şundan ibarettir: 1) Uzmanlar bir görüşte hemfikir ise, bunun tersinin doğru olduğundan emin olunamaz. 2) Uzmanların hemfikir olmadığı bir görüş uzman olmayanlarca kesin doğru olarak kabul edilemez. 3) Bütün uzmanlar, doğru olması için yeterli neden bulunmadığını kabul ediyorlarsa, sıradan bir kimsenin karar vermekte çekingen davranması akıllıca olur./ Bu öneriler her ne kadar ılımlı görünüyorlarsa da, eğer kabul edilirlerse insan yaşamını kökünden değiştirebilirler.”
Kant “Sorunun Yanıtı: Aydınlanma Nedir?” makalesinde bundan 220 yıl kadar önce insan ne çekiyorsa aklını kullanma cesaretini göstermemekten çekiyor; bu düşkünlüğünden dolayı da hiç kimseyi suçlamasın, sorumlusu kendisidir, artık aklınızı kullanma cesareti gösterin! diyordu.

DEĞİŞİMİN DİNAMOSU: BİLGİ, ÜRETİM, ADALET VE CESARET

“Oku” bir adım daha ilerletilerek okuduğunu süzgeçten geçirmekle, aklını kullanmakla, sorgulamayla, yani “düşünme” ile taçlandırılmak durumunda. Hep aynı şeyi okuyor ve onunla idare ediyorsak, mevcudu kopyalamak ve ikrarla kendimizi hapsediyoruz demektir. Düşünme için bilgi, yeni bilgi üretimi için de düşünme cesareti temel bir şartı oluşturuyor.
Erdemin ortaklaşılan üç asgari özelliği “1) Bilgi, 2) Adalet, ölçü, eşitlik ve 3) Cesaret”ten oluşmaktadır. “Bilgi” olmadan ölçü adalet mümkün olmadığı gibi cahilce cesaret kardeş savaşlarının başlıca kaynağını oluşturuyor.
Bilgi ve akıl, düşünme cesareti ile mümkün oluyor (Görmeden düşünmeden bilgi üretmek imkansız).
Rahmetli dedem, I.Dünya Savaşı’ndan öksüz yetim çıkan dedem bir özdeyişe gönderme yapar, “Göz odur ki dağın ardını görmeli, akıl odur ki başa geleceği bilmeli” derdi. Bu uzgörü; bilgi olmaksızın ve düşünmeksizin mümkün değil. Basiret de (iyiyi kötüyü ayırma yetisi) cehaletle değil bilgi, ölçü ve cesaretle mümkün bulunuyor.
Gözünüzü aklınızı kuma da gömmeyin, kimseye de teslim etmeyin. Özgürlük emek ve cesarettir, birileri tarafından bahşedilmiyor. Her gün farklı okumalar yapmıyorsak, günlük 50-100 sayfa okumuyorsak, okuduğumuzu da sorgulayıp tartışmıyorsak, haklarımıza sahip çıkmıyorsak özgürlüğü hak etmiyoruz demektir. Bakiyesi cehalet, zorbalık ve köleliktir.
Özgürlük ve değişimin dinamosu bilgi üretim, adalet ve cesaretten (irade) geçmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...