02 Kasım 2016 23:53

Ha kayyım, ha darbe

Ha kayyım, ha darbe

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın tutuklanmasının ardından beklendiği gibi belediyeye kayyım da atandı. Lafı dolandırmadan söylemek gerekir ki, gerek belediye eş başkanlarını tutuklama ve gerekse belediyeye kayyım atama kararları ‘hukuki’ değil, iktidarın kullanmayı sevdiği o sözcüklerle söylersek bir ‘üst akıl’ tarafından planlanmış siyasi kararlardır. 

Diyarbakır, Kürt siyasi hareketini temsil eden partilerin aday gösterdiği/gösterebildiği 1999 yerel seçimlerinden bu yana bu siyasi çizgiyi temsil eden adayların belediye başkanı seçildiği bir kent. Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakan olduğu 2004 Yerel Seçimleri döneminden bu yana Diyarbakır Büyükşehir Belediyesini kazanmaya özel önem verdiği de biliniyor. Çünkü Kürtler ve Kürt siyaseti için özel/sembolik bir değeri olan Diyarbakır’ı kazanmak, aynı zamanda Kürt hareketinin kalbini ve Bölge’de siyasi inisiyatifi ele geçirmek anlamına geliyordu.  
Peki, şimdi eş başkanlar tutuklanarak ve belediyeye kayyım atanarak bu hedef gerçekleşmiş mi oldu?

Elbette hayır.
Çünkü halkın iradesini yok sayarak belediyeyi ele geçirmiş olmak, iktidarın burayı siyaseten kazanması anlamına gelmez. Ayrıca ülkenin huzuruna da, birliğine de hizmet etmez; aksine siyasi kırılganlığı arttırmaktan başka bir işe yaramaz.  
Bu kararı alanların ve destekleyenlerin yanıtlaması gereken soru şudur: Merkezi ya da yerel, bir iktidarı siyaseten kazanmadan/kazanamadan gasbetmeye ne ad verilir?
15 Temmuz’dan bu yana bütün ülke bu sorunun yanıtını biliyor. Evet, siyaseten kazanamadığın bir yeri ele geçirmek/geçirmeye çalışmak darbeciliktir. 15 Temmuz’da bir grup cuntacı asker siyasi iktidarı gasbetmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Fakat bu darbe girişimi başarılı olsaydı, yani darbeciler iktidarı ele geçirselerdi, bu girişim haklı ve meşru bir girişim mi olacaktı? 

Elbette hayır.
Peki, o zaman Diyarbakır’da yapılana ne ad vereceğiz?
İktidarın sadece Diyarbakır için değil, daha önce kayyım atanan 24 belediye ve diğer DBP’li belediyeler için bu belediyelerin “halka hizmet götürmediği”, “terörü desteklediği” iddiasıyla kayyımı gündeme getirdiği günden bu yana DBP, aynı şeyi söyledi: 
“Bu iddiaları halka soralım. İktidarda olduğumuz bütün yerel yönetimlerde seçime gitmeye hazırız.” 
Ancak siyasi iktidar, bu çağrıya yanıt verip seçime gitmek yerine darbe girişimini bir fırsata çevirmek amacıyla ilan edilen OHAL’den sonra bu yerel yönetimlere zorla el koyma yöntemini seçti. Fakat bu politikanın ne ülkeye, ne de iktidara bir şey kazandırmayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok.

Çünkü kayyımla yönetimi ele geçirerek iradesi yok sayılan halkın desteğini almayı beklemek hayalcilikten başka bir şey değildir.
Çünkü tutuklamalar ve kayyım, demokratik siyasetin ve Kürt sorununa siyasi çözümün yolunu kapamaktan başka işe yaramaz.  
Çünkü kayyım, demokrasiyi değil, darbeciliği güçlendirir.
Bu nedenle siyasi iktidar bu yanlıştan dönmeli, bu ülkede darbeciliğe karşı olduğunu söyleyen herkes kayyıma da karşı çıkmalıdır.
Çünkü burada da halkın iradesi yok sayılarak siyaseten kazanılamamış bir yere zorla el koyma durumu söz konusudur.

Bu nedenle buradan baktığımızda biz kayyım ile darbecilik arasında bir fark göremiyoruz.
Ya siz?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...