29 Ekim 2016 00:58

Demokrasi için Birlik

Demokrasi için Birlik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çok açık ki, içinden geçtiğimiz dünya ahvali ne denli olumsuzsa, şu anda ülkeyi yönetme durumunda olan siyasi erk de o denli ülke ve demokrasi aleyhine kararlar almakta ve ısrarla icraatını sürdürmektedir. Bu durumda, halkın çok doğal hakkı, demokratik yetkilerini kullanarak, olağan duruma tepki koymak ve ülkenin geleceğini kurtarmaktır. Öyle anlaşılıyor ki, ilk hedef anayasa oylamasını engellemek ve böylece, artık bizzat AKP sıralarından da yükselen “Başkanlık eşittir diktatörlük” oluşumunu engellemektir. Bu amaçla 23 Ekim Cumartesi günü yapılmış olan “Demokrasi İçin Birlik” toplantısının açılışında Binnaz Hoca’nın çok isabetle belirttiği gibi, konuşmalarda durumun ne olduğu değil, bu gidişatı önlemek için ne tür önlemler alınabileceğinin tartışılması gerekirken, üzüntü ile gördüm ki, sonuç bildirgesi bildiğimiz ifadelerden öteye geçememiş. İzninizle bu konularda ne düşündüğümü özetlemek istiyorum. 
Bir defa, tartışma ve ikna çabaları partiye değil, halka yönelik olmalıdır, çünkü bu iktidarı bu halk iktidara taşıdı ve son kertede, maalesef CHP’nin de katkılarıyla, Yenikapı’da kutsadı. Hal böyle olunca başlıca üç açıdan çok ciddi çalışma yapıp, strateji belirlenmelidir. Önce bir slogan geliştirilmelidir. Kullanılacak slogan kesinlikle “demokrasi”, ya da “gericilikle mücadele” ya da “başkanlığa hayır” şeklinde, halkı tedirgin edecek ifadeler içermemelidir. Tam tersine “özgürlük”, “diktatörlüğe hayır” ya da “kardeşlik” gibi, halkın etrafında birleşebileceği yumuşak ifadeler içermelidir. Örneğin, demokrasi dendiğinde, gericiler de kendilerinin AKP yönetimi ile demokrasiye kavuştuğunu ileri sürmekte, bu düşüncelerinde samimi de olabilirler. 
İkincisi, AKP’nin yaptığı gibi, doğrudan halka inilmelidir. Salon toplantılarının, hele de  “yetmez, ama evet” aymazlarının utanmadan katıldıkları toplantılar halka yansıyamayacağı gibi, bizzat katılanların da bir süre sonra midesini bulandıracaktır. Geçmişte solcu grupların, şimdilerde de AKP guruplarının yaptığı gibi mahalle toplantıları ya da, örneğin CHP, EMEP ve HPP örgütleri yurdun her yerinde bilgilendirme ya da “vatandaşla paylaşma” gibi yumuşak adlandırmalarla toplantılar yapmalıdır.
Üçüncüsü, gerek sloganda gerek toplantı başlıklarında, gerekse bizzat halkla temas ve konuşmalarda dil yumuşak, metinler ise çok net ve gerçek bulgularla vurucu olmalıdır. Örneğin, hapisteki gazeteciler ya da üniversite üyelerinin ve öğretmenlerin işten atılmaları gündeme taşınabilir. Son garip darbe de haksız yere FETÖ’cü diye adlandırılanların acı hikayelerinden, hatta varsa, darbeyi deşifre edecek bilgilerden örülmüş konuşmalarla halkın gerçeği görmesi sağlanabilir. Sağ kesimin ve AKP’yi şuursuzca savunanların samimi olarak sığındıkları en önemli nokta, AKP giderse, ya da cumhurbaşkanının “Ben yoksam, huzur ve istikrar da yok” mealindeki yönlendirmelerinin çürütülmesi yoluna gidilebilir. Örneğin bu işler böyle giderse ülkemiz uzun yıllar ve nesiller sürecek kin ve kan çamuruna gömülecektir vb. gibi ifadelerle AKP ve sözcülerinin ileri sürdükleri savlar çürütülebilir. Bu işler için kamil, halkın seveceği ve ön safta olan insanlar görev almalıdır. 
Tabiatıyla çok daha mükemmel örülebilecek mücadele yöntem ve araçları üzerinde düşünüp, çok akılcı ve stratejik bir programla yola çıkılmalıdır. En önemlisi mutlaka halka gidilmelidir. Burada en büyük iş partilere düşmektedir. CHP, EMEP, HDP ve iş birliği yapmaya hazır tüm partiler ve sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, odalar vs. tüm illerdeki teşkilatları ile çok çabuk ve çok güçlü bir seferberliğe yönelmelidir. Tabii, savaş ve çatışma işleyebileceğimiz en güçlü, ancak bir o kadar da tehlikeli bir konudur. Barışçılarla şahinleri çatıştırmadan böyle bir konunun işlenmesi hem siyasi hem de askeri bilgi ve stratejiyi gerektirir. İlgili kişiler bu toplantılarda söz alabilirler. Aynı şekilde parlamento içi tartışmaların halka yansıtılması da çok önemlidir. Burada da iş doğrudan parlamenterlere düşmektedir. Bu konuda parlamentoda AKP’yi yalnız bırakacak tüm stratejiler hiç çekinmeden masaya taşınmalıdır. 
Böylesi karanlık ortama rağmen, ulusumuzun 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı, ilelebet yaşayacağına inanarak, kutluyorum. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...