28 Ekim 2016 01:00

Demokrasi yoksa sansür vardır

Demokrasi yoksa sansür vardır

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Haftalardır parmaklarım bilgisayarın tuşlarına gitmiyor. Oysa yazacak o kadar konu var ki. Özellikle İstanbul’da fotoğraf festivalleri, Almanya ve İzmir’de katıldığım 10 Ekim anKARA katliamının yıldönümü, faşist-ırkçı bir grubun hacklemeleri...
Tam yazıya başlayacağım sosyal medyaya (malum haberlere tv’den erişmek mümkün değil) Antalya’nın Kaş ilçesinde genç bir kadının Fulya Özdemir’in, bıçaklanarak öldürülmesi haberi düşüyor.  Daha sonra İstanbul’daki evine gitmek üzere otobüse binen Ayşegül Terzi’yi şort giydiği gerekçesiyle tekmeleyen Abdullah Çakıroğlu’nun ilk duruşmada tahliye edildiği haberi geliyor. Bunlarla bitmiyor: Bir sapığın çocukları tacizi, Ortadoğu bataklığı, hapishanelerdeki baskı ve işkencelerin 12 Eylül’ü aratması, FETÖ çökertilecek diyerek OHAL ve KHK’lerle hızını alamayan siyasi iktidarın gitgide çemberi daraltarak tek sese, tek adama biat düzenini getirmeye çalışması, Osmanlı ocakları denen guruhun silahlanma çağrısı... Derken Diyarbakır/Amed Belediyesine baskınlar, belediye eş başkanları olan Kışanak ve Anlı’nın  gözaltı haberleri... Aylardır süren Kürt illerindeki ablukalar, göçmenlerin mağduriyeti yaz yaz bitmez sorunlar... Üstüne muhtarlarla saray toplantıları ( Tüm tv’lerden canlı yayın) ... Gel de yaz...
Muhalif Tv’ler, gazeteler, dergiler kapatılmış (2-3 tane numunelik kalmış). Yüzlerce gazeteci işsiz veya tutuklanmış, iş cinayetleri almış başını gidiyor...
Kısaca, adaletsizlik, hukuksuzluk ve sansür iktidarın markası olmuş. Diğer yandan hiç bir sorun yokmuş gibi her türlü mecra, siyasi iktidarın reklam alanı olmuş. Sanat kültür ve bilim adına yeni Osmanlıcılık ile Batı tipi ticarileştirilmiş imaj çalışmalarının birer parçası haline getirilmiş durumda. (Yaşasın dekoratif sanatlar demek kalıyor geriye...) Son söz, demokrasinin olmadığı yerde sanat, kültür ve bilim olmaz. Oluyormuş gibi yapılır ki bu iktidarın kendi muhalefeti pozisyonuna düşmek olur. Hergün insanların öldüğü, katliamların yaşandığı yerde sanat festivalleri özellikle fotoğraf alanındaki iyi niyetli çabalar hakettikleri ilgi ve içeriği bulamaz. Bu manada sansür varmış, (İnsanlar ölüyor, ülke doğudan ateşe verilmiş...) sanata gereken değer verilmiyormuş, (insanlar çadırlarda bile barındırılmıyor) böyle anti demokratik ortamda ne yapılmalı? Bence bu soruyu sormalıyız.
Muhalif medyaların susturulması, akademisyenlerin ve sanatçıların uğradığı saldırılar...OHAL ve KHK’lerin tek adama biat düzeninin hakimiyeti altında bir ülkede, festivalde karşılaşılan sansür şaşırtıcı olmamalı, sanatın özgür bir ortamda demokratik koşullarda yapılabileceği bir gerçek. İnsanların can güvenliğinin kalmadığı, sansürün hayatın her alanına yayıldığı antidemokratik bir ortamda açıkcası bu festivallerdeki sansür olayları detay olarak kalıyor ve içim acıyor. Ankara katliamının yıldönümü olan 10 Ekim’de Almanya’da bir dizi etkinliğe katıldım. Irkçı faşistler tarafından hem kendi sosyal medya hesaplarım hem de redfotoğraf twiter hesabı hacklendi. Mesele hacklenmek değildi. Bu insanlıktan nasiplenmemiş guruhun gayet açık olarak face vs medyada boy gösteriyor olması, yaptıkları paylaşımları 14 bin kişi gibi bir beğeni ve açık kimlikli nefret söylemli kişilerin olması ve devletin engelleyememesi(!) Yaşadığımız gerçekliğin bir boyutu diye düşünüyorum.
Ne yapmalıyı oturup tartışalım. Bence fotoğrafçıların birer aktivist olarak toplumsal muhalefette aldıkları ve alacakları tavır/rol çok önemli. Bu da dayanışma ve birlikte mücadeleden geçiyor...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa