27 Ekim 2016 00:59

Yalanın savaşla dostluğu!

Yalanın savaşla dostluğu!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’de en çok hanği konularda yalan söylendiği; hangi sınıftan, hangi meslek grubundan insanların yalan söylemeye daha çok ihtiyaç duyduğunu gösterir bir araştırma yoktur. İnternet ortamında da buna dair yeterli bilgi bulunmuyor. Batı Avrupa ve ABD veri alınarak hazırlanan bazı araştırmalar ve yazılan kimi makalelerde ise, medya yalanları, politikacı yalanları, devlet kurumları ve hükümet yöneticilerinin yalanlarıyla pazar için rekabet halindeki kapitalist işletmelerin yetkililerinin yalanları başı çekiyor. İngiltere’de örneğin yalana en faz başvuranlar, işletmelerin CEO‘larıyla reklamcılar olmuştur. Bir diğer gösterge, tarih boyunca yalanın yöneticiler tarafından en fazla kriz ve savaş durumlarında kullanıldığı yönündedir. Hitlerci savaş propagandasının şefi Goebels’in adıyla simgeleşmiş bu savaş yalancılığı, milliyetçi şovenizm silahıyla halkların vurulmasında tüm ötekilerden etkili olmuştur. Genellik gösteren şudur: Kapitalist sistemden en fazla nemalanan kesimlerin temsilcileri yalan söylemede tüm öteki toplum kesimlerinden insanları binlerce kez geride bırakmaktadırlar. Daha da önemlisi, “sıradan insanlar“ın yalanları toplu zararlara yol açmadığı halde, sistemin politik-askeri temsilcilerinin, devlet yöneticilerinin yalanları kamusal kayıplara, çok yönlü yıkımlara ve düşmanlıklara ya yol açmakta ya da hizmet etmektedir. Tekellerin şefleriyle burjuva sözcüler, sermayenin politik-askeri temsilcileriyle sömürü sisteminin medyadaki silahsörleri açısından yalan ihtiyacı, basitçe “her insan yalan söyleyebilir“ mantığına sığacak safdillik göstermez. Toplumsal ilişkilere ve insan yaşamına ilişkin en önemli konularda kitlelerin davranışlarının kontrolü ve yığınsal yönlendirme için yalan söylenir. İnsan yaşamını doğrudan tehdit altına alan bir tutumla bağlı olarak yalan böylece daha fazla kâr sağlama ve aldatarak yönetmenin aracı haline gelir ve ideolojik-kültürel ve psikolojik savaş unsurlarına eklenir. Katrilyonlarla ifade edilebilir mali-ekonomik güce sahip olmaları, devlet kurumlarını, militarist güçleri, yargı sistemini ve zindanları ellerinde tutmaları, gazeteleri, televizyonları, basım-yayım evlerini denetlemeleri gerçekleri karartmalarını ve kitleleri yönlendirmelerini kolaylaştırır ve aldananlar yıkımlarına yol alırlar.

Günümüzde, psikolojik savaş yöntemleri özellikle ileri teknik desteğinde daha etkili hale gelmiştir. Gerçeklerin karatılarak yığınların kendileri aleyhine politikalara sürüklenmeleri için burjuva yönetimlerin ellerinde daha çok araç bulunuyor. Bu araç ve yöntemler şimdi, hemen tüm belli başlı kapitalist ülkelerin yöneticilerinin üzerine görüş belirttikleri, kimilerinin askeri güçle dahil oldukları, bazılarının paylaşımını kışkırtarak pay almak için provokasyon ve şantaj politikasını ısrarla sürdürdükleri Ortadoğu’daki yıkıcı savaş(lar) dolayımında çok daha etkili kullanılmaya çalışılıyor. Emperaylist büyük güçler ve emperyal amaçlı yayılmacı politikalarla, “pastadan pay kapma“ya soyunanların hepsi, yalanın malzeme olarak kullanılmasında yarış içindedirler: Rollerini, “barışı sağlamak“; “ölümleri ve yıkımları önlemek“; “ülkelerin toprak bütünlüğünü sağlamak“; “mezhep ve milliyet kavgalarını engellemek“ şeklinde gerekçelendirmekte; birinin söylediğini öteki ya da ötekiler yalanlamakta; bu da şovenizme güç vermektedir. Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Yemen’de, Somali, Endonezya, Malezya ve Pakistan’da dini-mezhebi kavgaların tarafı olan ve Türkiye’de Alevi “Cemevleri“ni “Cümbüşevleri“ olarak niteleyerek Alevilere inanç yasağını sürdüren, genç kuşakları ve çocukları kendi yaşlı kuşaklarının dini, politik ve kültürel inançları ve değer yargılarından farklı inançlara ve görüşlere karşı düşmanlığa kışkırtıp eğitim sistemini bunun için kullanan ülke Türkiye’yi yönetenler örneğin, Irak ve Suriye’ye silahlı müdahale istemlerini “toprak bütünlüğünü savunmak ve mezhep savaşlarını önlemek“le gerekçelendirebiliyorlar! Anımsanacaktır, Afganistan ve Irak’ı işgal emri çıkaran J.Walter Bush, “Allah Irak’ı işgal et dedi, ettim; Allah Saddam’ı vur dedi, vurdum“ diye, ABD ve dünya halklarıyla alay etmişti. Bizim ülkemizi yönetenler de şimdi, “Musul eskiden bizimdi! 20 milyon kilometrekareden 780 bin kilometre kareye düştük. 1923 koşullarını kabellenemeyiz!“ açıklamalarıyla daha fazla alan, toprak, kaynak ve nüfuz istemlerini ayaklandırmaya çalışıyorlar. Ama bu propagandanın şovenizmi körükleyip Kürt, Arap, Fars düşmanlığına kan taşıdığı da bir gerçektir. 

Birçok insan, imparatorlukların yıkıldığını ve  geri getirilemeyeceğini elbette bilir. Artık beyaz ya da benekli atların sırtında savaş komutanlığı yapan sultanlar-padişahlar devrinde değiliz. Buna rağmen ama, miliyetci politika ve ajitasyon ve din istismarı hala güçlü etkiye sahip. Ne var ki, savaş koşullarında üstüne en çok oynanan da bunlardır. Coşturucu etki yaratabiliyor ve yığınları, kendileri için yıkım, açlık, yoksulluk, işsizlik, bölünme ve yeni düşmanlıklara yol açan politikalar yönünde sürükleyebiliyor. Ülkemiz yöneticilerinin yürüttükleri “iç ve dış düşman“ söylemi ve politikası, böylesine yıkıcı sonuçlara yol açabilecek potansiyele sahiptir. Sürdürülmesinde ısrar edilirse eğer, ülke, bölge ve tüm bölge halkları için, yıkıcı ve düşmanlaştırıcı etkisi onyıllara yayılacak işlev görecektir. 

Bu yönelişin ve şoven milliyetçi istismarın etkisiz kılınması gerekiyor. Bunun için, gerçeğin yalın açıklanması yoluyla yığınların aydınlatılması daha çok önem kazanmıştır. Psikolojik savaş yöntemlerine bağlanan ve savaşçı-yayılmacı politikaları kaçınılmaz gösteren yalan ve istismarlara karşı gerçeklerin en yaygın açıklanması, demokrasi ve barış için mücadele birliklerinin güçlü şekilde gerçekleştirilmesi için de gereklidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...