26 Ekim 2016 01:00

Karman çorman muhabbet

Karman çorman muhabbet

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Rahmetli Özal lükse alıştırdı milleti. Kontörü yok ama iki bin liralık telefon var cebinde. Kürt müteahhitler yüzünden oldu bu. Müteahhitlerin yüzde 90’ı Kürt, İstanbul’u mahvettiler. Eskiden telefon yoktu, yaşamıyor muyduk sanki.” Bu, içinde telefon, Kürt, kontör, Özal, müteahhit geçen üç cümlelik konuşmayı mahalle bakkalı yapıyor müşterisine. Geçmiş, gelecek ve nesnelerin anlamsız bir biçimde, ama anlamlı bir hoşnutsuzluk göstergesi olarak bir arada kullanıldığı sohbetleri sokakta her yerde duyabilirsiniz aslında. Eninde sonunda geçmişe dönük bir nostaljiye açılan memnuniyetsizlik kendisine güncel her şeyden bir kanıt bulabilir. Bu, kontörsüz telefonlarla lüks tüketim, betonarme kentleşmenin Kürt sorumlusu, Özal liberalizminin bölük pörçük anıları olabilir.Dağınık bir avadanlıktan devşirilen kavramlar ve nesnelerleinşa edilen zihinden, hiçbir şeyi açıklamayan fikir üretilir. Sonra nokta. Sonra hayat devam ediyor.
Sade yurttaş bu düşünce biçimini kuşkusuz durup durduk yerde edinmiyor. Olguları açıklamakta zorlandığı, kendisine açık, şeffaf bir bilginin verilmediği; gerçekle yalanın birbirine karıştığı bir toplu muhabbet ortamı var. İktidarın bir mesajdan diğerine hızlıca geçerken kurduğu bağlantısız cümlelerin, işaret ettiği değişken sorumluların, geçmiş ile güncelin ziyadesiyle karıştırılmasından ayaküstü konuşmaların etkilenmemesi mümkün değil. Çünkü bu ülkede farklı ve sistemli bir düşünmenin mümkün olduğunu gösteren onlarca yayın organı kapatıldı; yurttaş matbu havuzun sığ sularında yüzmeye mecbur bırakıldı.O halde Kürt müteahhitlerden cep telefonlarına anlamsız bilinç akışı halinde geçebiliriz.
Binali Yıldırım “FETÖ’yü AKP palazlandırmadı” dedi en son. Zaten darbecilerin ne zaman darbeci olmaya başladığı konusunda bir anlaşmazlık varken; başlangıç tarihinin 17 Aralık mı, Hakan Fidan’a operasyon niyeti ortaya çıktığı zaman mı, 15 Temmuz mu olduğu konusunda rivayet muhtelifken o küçük bakkal dükkanında “ne istediler de vermedik” vecizesinin bir çırpıda hatırlanmaması çok normal.Torbadaki her kirli çamaşırı arkaya ata ata yürüyen bir parti iktidarı var. Ne var ki 15 yıldır, neredeyse İnönü kadar iktidarda kalmışlığı olan bir partinin bu çamaşırları fırlatabileceği bir kendisinden önceki tarih giderek daralıyor. Göz var izan var sonuçta. Ama 15 yılın bilançosunun havale edileceği bir FETÖ kuyusu bunları alabilecek kapasitede iyi ki! Yeter ki siyasi iktidar hiçbir şeyden sorumlu olmasın. Yurttaş ise bu kadar hızlı manevra yapamadığı için o hala Özallı yıllardan Kürtlere oradan cep telefonu takıntısına atlayabilir. Tutamaklar farklı olsa da, yine de, dikkat ediniz bu seyahat, yönetici zihniyetin anlamlandırma haritasını takip etmektedir.  
Hadi o duyduklarından, nasıl sorumlu icat edileceğini öğrenen sıradan bir esnaf. Lakin bu memleketin mektep-medrese görmüşlerinin de farklı olduğu söylenemez. Geçen Pazar Baro seçimleri yapılırken bir grup hukukçu, mehter marşları söyleyerek, rakipleriyle kavgaya tutuştu. 40 kere “Osmanlıyız” denilince Osmanlı ruhunun arzı endam edeceğini zanneden iktidar yandaşlığı bir parodiyle gösterilirken şanlı bir geçmişin şanlı bir geleceğe projeksiyon tutacağına inanılıyordu belli ki. Zamanın bu iki uzak uçları arasında,bugünkü, üzerinde hak iddia edilen Musul’a dair hezimet ufak bir meseleydi o anda. Mesele büyüdüğünde ise gelecekte nasılsa yeni bir sorumlu bulunacaktı. Bu belki Binali Yıldırım’ın kendisi bile olabilir aslında. Aynı yollarda beraber yürümek genellikle mezara değil pazara kadar sürer bu alemde.
Siyasi iktidarın kafası bu kadar karışık, muhalefet bu kadar yasaklıyken vatandaşın kafası nasıl karışık olmasın. Geçmişin bulanıklaştığı, geleceğin cin aleminin kehanetlerine şimdinin boş atıp tutmaya endekslendiği koşullarda bulduğu ilk kelimelerle bir fikir oluşturmaya çalışanlar nasıl zorlanmasın.
Bu dili anlayacağız artık. Nostaljinin, şikayetin, memnuniyetsizliğin nasıl ifade edildiğini yeni bir alfabe öğrenir gibi öğreneceğiz. Siyaseti bu dili anlayarak yapacağız; o dilin içinde tersine dönmüş sözcükleri, mesajları ve cümleleri ayakları üstüne dikmeyi, halkın kayıp cümlelerini yeniden kurmak için bu karmakarışık zihni kat etmeyi öğreneceğiz. Yoksa birbirini anlamayan, birbirine anlatamayan bölünmüş bir toplum, iktidara daimi bir lütuf olacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...