24 Ekim 2016 01:00

Müfredattan 'proje okullar'a laik-bilimsel eğitim mücadelesi

Müfredattan 'proje okullar'a laik-bilimsel eğitim mücadelesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Önce dışla, sonra bütün sorunları daha da büyüt, yozlaşmayı teşvik et, kaos yarat, itibarsızlaştır,...“Bundan beteri olmaz, bu gitsin de yerine ne gelirse gelsin!” duygusunu kışkırt; sonra da kendi seçeneğini “tek iyi seçenek” diye dayat! Üstelik de “eski olana karşı mücadele ediyorum”, “eskiyi bütün kötülükleriyle tasfiye ediyorum  “...reformu”, “...devrimi yapıyorum” propagandası eşliğinde yap bunu!

Erdoğan-AKP iktidarının, devleti ve kurumlarını “AKP’lileştirme”, devleti “yeniden inşa etme” planında en genel geçer yöntem bu.
KİT’lerde bunu yaparak özelleştirmeleri büyük ölçüde gerçekleştirdiler, sağlıkta, eğitimde, yargıda, emniyette, yerel yönetimlerde, TSK’de, cumhurbaşkanlığından “fiili başkanlık”la, Meclisi “bekleme odasına alma” operasyonlarıyla,...bunu yapıyorlar. Ki, bu yönetimin hedefi olmayan hiçbir kurum yok. Belki aralarındaki fark sadece operasyonların yürütüldüğü aşamalar.

EN ESKİYE DÖNÜYOR, İLERİ OLANI TASFİYE EDİYORLAR

Eski sistemin matah olmaması, çürümüşlük, yozlaşmayla malül olması, burjuva devletin halk üstünde baskı ve şiddet aracı olması gibi özellikleri, AKP’nin işini kolaylaştırmış, ona karşı mücadele eden güçlerin işini zorlaştırmıştır. Ama bütün bu zorluklara karşın, tüm hizmetlerin halka parasız, kaliteli ulaşmasını isteyenler için, iktidarın eleştirilerinin sahteliğini bunların “geriye doğru reform”, “karşı reform” amacıyla yapıldığının gösterilmesini de kolaylaştırmıştır. Eğitim, sağlık, yerel hizmetler gibi halkı doğrudan etkileyen alanlarda iktidarın amaçlarını teşhir etmek için daha çok imkan çıktığı da geçen süre içinde görülmüştür. Çünkü AKP Hükümeti, eskiyeni eleştirirken yeniye değil “en eski”ye dönüyor ve az çok ileri olan, halktan yana olan ne varsa onu tasfiye ediyor.  

Özellikle de eğitimin neredeyse bütün halk kesimlerinin sorunu olması ve geniş halk kesimlerinin bu sorunla her gün yüz yüze gelmesi, iktidarın eğitim politikası ve bu alandaki girişimlerinin; parasız, laik, bilimsel, kaliteli, anadilinde ve ulaşılabilir bir eğitim talebi arasındaki çelişki daha anlaşılır hale gelmiştir. Bu nedenle de eğitimdeki “gericileştirme” ve “AKP’lileştirme” girişimlerine karşı uzunca bir zamandan beri “laik ve bilimsel eğitim mücadelesi” başlığı altında toplayabileceğimiz bir mücadele sürmektedir.

Öğrencileri, velileri, laik ve bilimsel eğitimden yana olan eğitimcileri, Eğitim Sen’i, ilerici demokrat çevreleri de kapsayan bu mücadele, kısmi talepler ve yerel düzeyde de olsa kesintisiz bir biçimde sürmektedir.

EĞİTİMİN İLERİ KAZANIMLARI MÜCADELESİNİN DAYANAKLARI

Bugün bu mücadelenin başlıca dayanakları şöyledir:
-    Müfredat: Hükümet uzun yıllardan beri müfredatı değiştirmek, eğitimdeki, modern, laik, bilimsel birikimin bütün unsurlarını temizlemek, bunun yerine idealist, dini bir içerik kazandırmak, sermayeye ve düzenine biat eden ucuz işçiler ordusu olacak kuşaklar yetiştiren bir eğitim için girişimlerini kesintisiz sürdürmektedir. Bugün laik, bilimsel, demokratik, anadilinde eğitim talebini, mücadelenin genelleşmesi ve demokrasi mücadelesinin bir paçası haline getiren de Hükümetin bu alandaki girişimleridir.
-    Proje okullar: Ülkenin eğitimdeki olumlu birikiminin en öndeki  temsilcileri olan okulların “proje okulları” ilan edilip, tasfiyesine karşı mücadele, geçtiğimiz eğitim yılı sonundan beri, laik, bilimsel, kaliteli eğitim mücadelesinin ön saflarından birisidir. Özellikle son günlerde bu okullardaki “kaliteli” eğitimin taşıyıcısı olan öğretmen kadrosunun toptan sürgün edilmesi, ülke eğitiminin yüzakı okulların tasfiye edilmesi kadar laik bilimsel eğitime vurulan en ağır darbelerden birisi olarak iktidarın “koçbaşı” bir hamlesidir. Velilerin, öğrencilerin ve mezunların okullarına ve eğitimcilerine sahip çıkma tutumu, elbette eğitim mücadelesinin sürdüğü ve sürmesi gereken tüm alanlar için örnek alınması gereken bir tutumdur.
-    Yaygın AKP kadrolaşması: Okullardaki müfredat değişimi, “ileri” okullardaki birikim, bu birikimin temsilcisi kadroların tasfiyesiyle eğitimi “en kötüde eşitleme” girişimleri, on binlerce öğretmenin açığa alınması, meslekten ihracı, fişleme, toplu sürgünler yoluyla eğitimcilerin sindirilerek eğitimdeki kadrolaşma tüm okulların zapturapt altına alınmasıyla tamamlanmak istenmektedir. Pek çok okulda derslerin boş geçmesi, bölge illerindeki pek çok okulda hiç eğitime başlanamamış olmasını umursamayan MEB büyük kentlerde de Eğitim Sen üyeleri başta olmak üzere “hoşa gitmeyen” eğitimcileri uzak ilçelere sürmekte bir sakınca görmemektedir. Böylece müfredattaki “İmam Hatipleştirme”, “kadrolaşma”da da geriye doğru “ilerletilmek” istemektedir.

YEREL MÜCADELELERİN BİRLEŞTİRİLMESİ İHTİYACI

Elbette ki mücadelenin bu aşamasında, hatta her aşamasında yerel mücadeleler, “yerel ve kısmi taleplerle” öne çıkan mücadele hep olacaktır. Yerel mücadeleler mücadelenin kitleselleşmesi bakımından da çok önemlidir. Ama mücadele sadece “kısmi taleplerle” ya da “yerelle” sınırlı kalırsa, ortak bir mücadele etrafında birleştirilemezse, yereldeki kazanımlar bile sadece “geçici kazanımlar” olurlar. Bu yüzden de artık, “açığa almaların” da “sürgünler”in de “proje okullar üstünden yapılan operasyonlar”ın da, “ucu sonu olmayan müfredat değişiklikleri”nin de, “mülakatla sözleşmeli öğretmen atamaları”nın da... Ancak bu güçlerin ortak talepler etrafında birleştiği bir “laik, demokratik, bilimsel, anadilinde eğitim” mücadelesiyle önünün kesilebileceği artık açıkça anlaşılmaktadır. Bunu “proje okulları” etrafındaki mücadelede yer alan velilerin söylemlerinden, öğrencilerin öne sürdükleri isteklerden, açığa alınan, sürgün edilen eğitimcilerin açıklamalarından, Eğitim Sen’in kamuoyuna açıkladığı “bilgi ve belgelerden...”  açıkça görüyoruz.

Bu yüzdendir ki, mücadelenin yerel düzeyde birleşmesi ve ülke sathında birliğinin zeminini genişletmek için Eğitim Sen üyeleri başta olmak üzere laik ve bilimsel eğitimden yana tüm eğitimcilerin, öğrenci velilerinin ve öğrencilerin ortak mücadelesinin yerelde koordine edilmesi, bu doğrultuda adımlar atmak artık bir ihtiyaç olarak gündemdedir. Aksi halde OHAL’i ve KHK’ları da arkasına alan AKP Hükümeti’nin hak-hukuk, tüzük-yönetmelik-yasa-Anayasa tanımayan, eğitim alanını kendi planlarının bir aracı haline getirmek için attığı pervasız adımları püskürtmek olanaksız olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...