Türkiye'ye neden ve nasıl bir 'oyun' oynanıyor?

C.Bşk. Bursa’da tekrarladı, “Musul bizimdi”. Biz kimiz? Osmanlı mı? Musul Osmanlı’nındı, bir hanedanın yani. “Biz” Türksek Türk, Kürtsek Kürdüz. Ya da Arap. Veya Çerkes. Ama ne hanedanız ne de hanedandan! Osmanlı’nın torunları falan da değiliz, hanedanın soyundan gelmiyoruz!
Yine C.Bşk., Lozan’ın yine “tozu”nu alarak “bu devletin sınırlarını gönüllü olarak kabul etmiş değiliz” dedi ve ekledi: “Misak-ı Milli dedim diye rahatsız oldular”. Bu doğru; Misak-ı Milli Osmanlı tarafından gündeme getirilmemiş, kurulacak ve sonradan Türkiye Cumhuriyeti adını alacak ulusal devletin çerçevesini belirlemek üzere “milli kuvvetler” tarafından benimsenmişti. Ama olmamış, buna güç yetirilememiş ve daha azına razı olunmuştu. Eleştirilemez değildi, ama Lozan barışını milli dava uğruna savaşanlar imzalamıştı.
Şimdi başta Sn. C.Bşk ve AKP ileri gelenleriyle “yandaş medya”, örneğin Lozan’da Türkiye’nin “oyuna getirildiği”ni söylüyorlar. “Yabancı oyunu”! Kimin? İngilizlerin oyunu. Eskiden oyunları onlar oynardı, “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” onlarındı.
“Oyun”duysa bile, başında, sonradan bir İngiliz zırhlısına binip kaçma onursuzluğu yapan son padişahla Sevr’i tartışıp onaylayan Osmanlı Kabinesi, çanak tuttukları bu oyunu benimseyip kabullenmişlerdi. “Oyun”un yerli işbirlikçileri vardı yani! En başta Vahdettin’in sırtını dayadığı İngilizler gelip İstanbul’u işgal etmişler, İtalyanlarla Fransızlar da güney ve güneydoğuya çöreklenmişlerdi. Niyetleri düpedüz ilhaktı ya da manda.
Sykes Picot da Sevr de bu amaçla dayatılmıştı. Yapılması gereken hem Osmanlı deyip hem Lozan’ı eleştirmek değil, o zaman bu iki anlaşmayı da kabul etmemekti ki, Türkiye halkı ve dönemin Kemalist önderliği bu kölelik anlaşmalarını kabul etmeyip kurtuluş için savaş başlatmışlardı.
Şimdi yine Türkiye’ye “yabancı oyunu” oynandığı ileri sürülüyor. C.Bşk, Bursa’da “artık bu ahlaksız, riyakar oyuna müsaade etmeyeceğiz” dedi. Önce “üst akıl” deniyordu, şimdi açıkça Amerika’nın adı veriliyor. Güzel! Gerçek olsa pek sevinirdik! Ama “kazın ayağı” başka. Rusya peki? O “oyun” oynamıyor mu?
Oyunsa, evet oyun, bir emperyalist oyun. Bölgeyi, tüm dünyayı paylaşmaya yönelik bir oyun. Geçmişte çok sayıda benzerlerine tanık olunan kanlı bir oyun! I. Dünya Savaşı’nda başlıca Almanya ile İngiltere arasında oynanıyordu ve Osmanlı topraklarını korumak ve Ortaasyaya falan yaymak için Almanlara taşeronluk yapıyordu.
Şimdi kanlı “oyun” başlıca ABD ile Rusya arasında oynanıyor. Tezgah bölge halklarına karşı kurulmuş durumda. Türkiye ise, Suriye ve Irak’a “binlerce km öteden müdahil olan” Amerika’yı ve başkalarını gösterip, tıpkı onların yaptığı gibi yapmak, Suriye ve Irak’a girerek “oyun”a katılmak niyetini ortaya koyuyor. Bu, ne anti-emperyalizmdir ne de anti-Amerikancılık! Üstelik “bizim topraklarımızdı” gerekçesi, örneğin Avrupa’da fazlasıyla “başkalarının topraklarında gözü olan” ilhakçı, yayılmacı bir tutum olarak algılanmaktadır. Tıpkı tüm emperyalistlerin yaptığı gibi, hem ürünleri hem müdahale gerekçeleri olan IŞİD’i ileri sürüp Carablus’tan Bab’a yürümenin, istenmediği halde Irak’ta üs kurmanın başka ne açıklaması olabilir ki? Amerika, Rusya ve İran’dan farklısını yapmayan, yalnızca “milli” olarak tanımlanan “özel çıkarları” farklı olan Türkiye, izlediği politikalarla, “oyun”un bir parçasıdır. Yoksa, tartışmasızdır ki, emperyalist oyuna karşı olan, ona karşı bir politika izler, aynı politikaların benzerini uygulamaz. Irak’a, Suriye’ye tüm yabancı müdahalelere, ilhakçılığa karşı tutum alır; bir cephe de kendisi açmaz, tersine emperyalizm ve işbirlikçi bölge gericiliklerinden zarar gören, ülkelerinden sürülen, öldürülen, sakat bırakılan halkların, dinine, mezhebine, milliyetine bakmadan esenliklerini, birliklerini ve egemenliklerini savunur. Böyle yapılmayıp Enver’in yolu izlendiğinde “oyun” başarıya ulaşacak, diğer halklarla birlikte Türkiye halkı da “oyun”dan zarar görecektir.