20 Ekim 2016 00:30

Kadın işsizliği arşa vardı, peki şimdi ne olacak?

Kadın işsizliği arşa vardı, peki şimdi ne olacak?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kadın işsizliği rekor kırıyor. İşsizlik oranı, şubat ayından bu yana en yüksek rakama ulaştı, temmuz ayında yüzde 10.7’ye çıktı. Kadınlarda işsizlik oranı yüzde 14 oldu. Bunlar resmi rakamlar. Bir de “gerçek” olanları var. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR), temmuzda geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 18.9 olduğunu, kadın işsizliğinin de yüzde 19’a yükseldiğini ortaya koyuyor.  
Hürriyet gazetesinden Şebnem Turhan’ın TÜİK verilerini analiz ettiği haberi ilk işten çıkarılanların kadınlar olduğunu gösterdi. Temmuz ayında 145 bin kadın işsiz kaldı. Dikkat çekici olan; sanayi sektöründe işten çıkarılan 76 bin işçinin 69 bininin kadın olması. Kadınlar aslında her sektörde darbe yemiş görünüyor. Eğitimde 83 bin, sağlıkta 21 bin, ulaştırmada 9 bin, kamu yönetiminde 15 bin, finansta 3 bin, turizmdeyse 3 bin kadın işsiz kaldı. 
Yapılan değerlendirmeler işsizliğin artacağı yönünde; ekonomideki durgunluk ve sanayi üretim verilerindeki yavaşlama bu değerlendirmenin en önemli nedenleri. Yani bugünün çalışan kadınlarının yarının işsiz adayı olduğu çok açık.
Türkiye’de kadınların işsizlik oranları hep dünya ortalamasının üstündeydi. Bunun iki temel nedeni, istihdam yaratmayan büyüme ile bakım yükümlülükleri. Kadınların iş gücüne dahil olmama gerekçeleri arasında birinci sırayı “ev işleri” alıyor. Bakım yükümlülüklerini istihdam önünde engel olmaktan çıkaracak kreş, etüt merkezi vb. olanaklar yok. Devlet bu konuda üzerine düşeni yerine getirmediği gibi patronu zorlayacak düzenlemeler de son 10 yıl içinde ortadan kaldırıldı. Kamu ve patronca paylaşılmayan bakım yükümlülüklerinin aile içinde erkeklerle eşit paylaşılmasını sağlamaya yönelik bir niyet ve pratik de yok. Hatta tam tersi, aile bakım işlerini “kadınların görevi” olarak ortaya koyan cümlelerin faş ettiği muhafazakar-ataerkil zihniyeti her gün görüyoruz. Eğitim, çalışma yaşamındaki eşitsizliği aşmaya yetmiyor. Kadınlar genel olarak daha güvencesiz işlerde, düşük statülerle ve çoğunlukla kayıt dışı çalışıyorlar. 20-30 yıl öncesine kadar ağırlıklı olarak tarımda ve ücretsiz aile işçisi statüsünde çalışıyorlardı. Tamamına yakını kayıt dışıydı. Günümüzde tarımın yerini hizmetler aldı. Artık kadınların çoğunluğu hizmet sektöründe çalışıyor. Sanayi ise yine üçüncü sırada. 
Bu tablo, kadın istihdamının artırılması için, bakım yükümlülüklerini engel olmaktan çıkaracak düzenlemeler yapılması, ücretsiz veya en azından düşük ücretli kreşlerin çoğaltılması gibi adımların atılması ve kadınlar için insana yaraşır işlerin çoğaltılması gerektiğini gösteriyor. 
Peki, hükümet ne yapıyor? 
DİSK Araştırma Dairesi bu yılın başında yayımladığı Kadın İstihdamı ve Güvencesizlik raporunda “Kayıt dışı çalışan kadınların toplam çalışan kadınlara oranının yüzde 52 seviyesinde” olduğunu ortaya koymuştu. Yani kadınlar uzun süredir kayıt dışına itiliyor; sömürünün ve geleceksizliğin daha yoğun olduğu alanlara... 
Hükümetin “Kadın istihdamını artırıyoruz” söylemiyle yürürlüğe koyduğu uygulamalar kadınların güvenceli işlerde çalışmasının engellerini arttırdı. Yarı zamanlı esnek çalışmanın iş ve aile yaşamının uyumlulaştırılmasına hizmet edeceği, bunun da kadın istihdamını artırıcı etkide bulunacağı öne sürüldü. Oysa yapılan her düzenlemenin amacı, çalışan kadınları doğurmaya teşvik etmek ve çalışma yaşamının tamamını esnek hale getirerek ucuz ve güvencesiz emek havuzunu genişletmek. “Kadınlara doğum izni müjdesi” filan gibi sözlerle önü açılan özel istihdam bürolarıyla kiralık işçiliği kadın istihdamının esası haline getirmek. 
Bunlarla birlikte işsizlik baskısı, geçici çalışmayı bir tercih olmaktan çıkarıp zorunluluk haline getiriyor. Hükümet, “Kadınlar zaten yarı zamanlı çalışmak istiyor, kadınların talebi geçici süreli işlerde çalışmak” diyerek, yarattığı yoksulluk ve işsizlik ortamında kadınların mecbur bırakıldığı koşulların üstünü kapatıyor. 
Hükümetin izlediği ekonomi politikaları ve çalışma yaşamını düzenleyen yasalar kadınları çalışma yaşamının merkezinden ve çalışmayı da kadınların yaşamının merkezinden uzaklaştırıyor. Kadını aile içinde tanımlayan ve yerleşik toplumsal cinsiyet rollerine hapseden normlar pekişiyor, çocuk/ yaşlı/ hasta bakımının kadınların görevi olduğu tescilleniyor. 
Bütün bunlara rağmen kadınlar çalışma yaşamından çekilecekler mi peki? Çekilmeyecekler! Hayatın olağan akışı, yoksulluk veya kadınların kendi yaşamları üzerinde söz sahibi olma istemleri gibi etkenler, aksini imkansız kılıyor. 
Kadınlar çalışma yaşamında yer almaya devam edecekler. Ama daha eşitsiz koşullarda, daha güvencesiz, daha düşük ücretlerle, daha alt statülerde.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...