17 Ekim 2016 01:00

Musul'da Türkiye ile İran-Irak karşı karşıya

Musul'da Türkiye ile İran-Irak karşı karşıya

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Musul’un IŞİD’den kurtarılması” adı altında girişilmesi beklenen askeri harekatın, önceki gün itibariyle başladığı belirtiliyor.
ABD’den yapılan açıklamalar “Büyük Musul Savaşı”nın henüz başlamadığı biçiminde. Ama ABD ve Fransız savaş uçaklarının ve topçularının, Cumartesi gününden itibaren Musul’un doğusundaki IŞİD mevzilerini vurduğu da bir gerçek. Buna karşılık IŞİD’in de Musul’un etrafında kazıp petrol doldurduğu hendekleri ateşe verdiği belirtiliyor.

“Büyük Musul Savaşı” henüz başlamamış olsa da Musul etrafındaki “askeri yığınağın artırılması” ve kuşatmanın ilerletilmesiyle ilgili askeri girişimlerin artık doğrudan silahlarla yapıldığı bir aşamaya gelindiği de kesin.

SAVAŞIN AĞIRLIK MERKEZİ HALA DİPLOMASİ ALANINDA

Askeri kaynakların, “Musul’u IŞİD’den alacak askeri harekat  aylara yayılacak”; “Musul’un çevresinden IŞİD’in temizlenmesi”, “Dış mahallelerin ele geçirilmesi” ve nihayet kenti tümüyle ele geçirmek için yapılacak bir “şehir savaşı” gibi aşamalardan geçeceğine dair söyledikleri dikkate alındığında, Musul harekatının “tedricen” bir “savaşa” dönüşeceği bir aşamaya ulaştığını söylemek yanlış olmaz. Bu yüzden de bugün “Musul Savaşı”nda, “Savaş henüz başlamadı; bunlar ısınma hareketleri!”  diyenler kadar “Savaş başlamıştır; bu bombardımanlar da savaşın ilk aşamasıdır!” diyenleri de haklı gösterecek bir aşamaya gelindiği açık.

Savaş uçaklarının, topçuların gürültülü bombardımanları her yanı kaplamasına karşın savaşın ağırlık merkezinin hala asıl olarak diplomatik alanda, bölgeye müdahale eden güçler arasında sürdüğünü söylemek gerçeği ifade etmek olur. Çünkü “Musul’u IŞİD’den kurtarma savaşı” olduğu belirtilen savaşın aktörlerinin aslında IŞİD’i, Musul’u ve Musullulara ne olduğu ya da olacağını umursamadığı, ama bölgenin haritasının yeniden çizilmesinde kendilerinin en kârlı çıkacağı bir yer edinmek için mücadele ettikleri apaçıktır. Bu yüzden de “Musul Savaşı, Musul’u kurtarma savaşı değil, bölgenin yeniden paylaşımında mevzi tutma savaşıdır.”

YENİDEN PAYLAŞIMDA MEVZİ TUTMA SAVAŞI!

Musul Savaşı’nı kendi politikalarının önünü açmak için çok önemli bir fırsat olarak gören Erdoğan-AKP yönetimi, bu savaşta yer alma “hevesi”ni  ve “ciddiyeti”ni göstermek için Genelkurmay Başkanını apar topar ABD’ye göndermiştir. Aksi halde “Fırat Kalkanı Operasyonu”nun Musul’daki dışlanmayı dengeleyemeyeceğini bilmektedir.

Genelkurmay Başkanı ABD’de “Musul’a müdahale eden ülkelerin askeri temsilcileriyle masaya oturmadan Cumhurbaşkanı Erdoğan Konya’dan, Türkiye’nin bu savaşa mutlaka katılacağını, eğer buna izin verilmezse B, hatta C planları olduğunu ilan ederek Genelkurmay Başkanı Akar’ın elini rahatlatmak istemiştir. Ama bu tür açıklamaların “eli” ne kadar güçlendirdiği de çok tartışmalıdır!

ABD ise, “Musul harekatına kimlerin, nasıl katılacağını ABD değil Irak Hükümeti belirlemektedir. Doğrusu Türkiye’nin birliklerinin de Irak Hükümeti’nin komutasında bu savaş katılmasıdır” diyerek kendisini kenara çekmiştir.

Rusya bu konuda hiç konuşmayıp, Türkiye’nin ABD ile muhatap olması, hatta kapışmasını memnuniyetle izleyen bir tutum alarak kendisini kenara çekmiştir.

Türkiye’nin Musul etrafındaki güçler içinde en yakın müttefiki Barzani de Irak Hükümeti’yle bir anlaşmaya vardıklarını ve Peşmergelerin harekata Irak Hükümet güçleri komutasında katılacaklarını açıklamıştır.

Irak Başbakanı İbadi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydan okumasından sonra, Türkiye’ye yönelik açıklamalarının sertlik dozunu daha da artırarak, Telafer’de Şii Türkmenleri ziyaret etmiş ve Türkiye’nin Musul Savaşı’nda yer almasını istemediklerini yinelemiştir.

ADIM ADIM TÜRKİYE VE İRAN-IRAK ÇATIŞMASINA DOĞRU!

Elbette Irak Başbakanı İbadi’nin her söylediğine İran’ın da tam desteği vardır ve hatta “İbadi İran adına konuşmaktadır” demek doğru olur.

Türkiye’nin Genelkurmay Başkanına koalisyon güçleri, ABD ne söylemiştir, nasıl bir yol göstermiştir henüz bilmiyoruz. Ama, ABD, Rusya bir kenara çekilerek Tükiye’yi İran ve Irak’la karşı karşıya bırakmış, kendilerini çok “rahatlatacak” bir manevra yapmışlardır. Aslında aylardır da bu manevra için uğraşarak, bölgede kendileri için “çıban başı” olan iki güçlü ülkeyi karşı karşıya getirmeye çalışıyorlardı. Ki, böylece diplomasi masasında, herkes anlaşmış, ama birbiriyle “uzlaşamayan” iki güç kalmıştır görüntüsü ortaya çıkmıştır. Karşı karşıya kalan bu iki güç, Sünni İslam’ın liderliğine oynayan Türkiye ile Şii İslam’ın lideri İran’dır! Ki, İran’ın hemen arkasında Irak ve Suriye de vardır. Üstelik bu karşı karşıya geliş, diplomatik bir platformda görünse de gerçekte, Musul gibi Şii ve Sünni çatışmasının “fay kırığı”nda ve Türkiye’nin ırkçı şoven odaklarının kışkırtmalarının merkezinde, IŞİD’in Ortaçağ cehenneminden getirdiği ateşle tutuşturulan bir yangının ortasında, sahada da karşı karşıya geliştir.

Bu karşı karşıya gelişin bölgesel bir Türkiye-İran (ve Irak) savaşına kadar varması artık dünkü kadar “ihtimal dışı” değildir. Hatta “yakın” ve sıcak bir tehdit” olmaya aday bir gelişmedir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...