15 Ekim 2016 00:31

'Birlik’ çok daha önemli ve acil bir sorun 

'Birlik’ çok daha önemli ve acil bir sorun 

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sanayi üretiminde azalma, ihracatın düzenli bir biçimde düşüş eğilimini sürdürmesi, petrol fiyatlarının artış yönündeki seyri, turizm gelirindeki gerilemenin sürmesi, dünya ekonomisindeki göstergelerin yakın bir gelecekte düzelme değil kötüye gidişi işaret etmesi gibi ekonomideki gelişmelere; 
- Hükümetin barış değil savaş politikalarında ısrarı, sınırın ötesinde ve içindeki askeri operasyonların ardı arkasının kesilmemesinin sonucu olarak, askeri harcamaların görülmemiş biçimde artması ve daha artacağının ortaya çıkması,
- 15 Temmuz darbe girişimi sonarsında ilan edilen OHAL, Hükümetin ülkeyi KHK’ler, OHAL Yasası ve Terörle Mücadele Yasası’yla yönetmede ısrarının anlaşılması, belediyelere kayyım atamaları, on binlerce kamu görevlisinin açığa alınması, haksız, hukuksuz tutuklamalar, Hayatın Sesi, İMC, Özgür Radyo gibi pek çok kanal ve radyonun bir kalemde kapatılmasına varan baskılar,  
- Hükümetin bölgede izlediği politikaların “Musul krizi”yle Irak’la ilişkileri hızla “Suriyelileşme” yoluna sokarak, “üçüncü bir savaş cephesi” açılma ihtimali gibi gelişmelere “başkanlık sistemi” tartışmaları da eklenince, dolar en tarihi zirvesini yaptı; 3.11 TL’yi aştı. Oysa dolar 15 Temmuz darbe girişiminin arkasından bile 3.10 TL’nin altında kalmıştı.
Ülkeyi yönetenlerin çizdiği pembe tablolara karşın siyasi sorunlar daha büyüyen bir eğilme girerken ekonomi artık daha kırılgan!
Ama bu genel tablo içinde bugün, ekonomideki tartışmaları bir yana bırakıp, Hükümetin bu gidişatı nasıl değerlendirdiği ve demokrasi güçlerinin önündeki “birlik sorunu” üstünde duracağız. 

NE KADAR ÇATIŞMA VARSA O KADAR RANT VAR!

Bahçeli’nin AKPye, “Başkanlık sisteminizi de kapsayan Anayasa taslağınızı Meclise getirin de bu tartışma bitisin”, çağrısı karşısında AKP’deki hareketlenmeyi kimi ekonomi çevreleri, “Yok canım, bu ortamda bu kadar sorun varken Cumhurbaşkanı ve Hükümet bir de ‘başkanlık sitemi’ tartışması açtırmazlar” gibi yaklaşıyorlarsa da bunun aşırı bir “iyimserlik” olduğu da ortada. Çünkü Erdoğan-AKP Hükümeti, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinden çıkardığı “dersler”e uygun olarak, “Ne kadar kriz varsa, ne kadar çatışma varsa o kadar rantımız yüksek olur” çizgisinden hareket etmektedir. Bu yüzden de, “Memlekette siyasi gerilim artarsa iyi olmaz, ekonomi bundan zarar görür” gibi bir “normal mantığın” mevcut hükümet için pek geçerliliği yoktur. Onu içindir ki Hükümet, PKK ve Kürt güçlerine karşı yürütülen ve öyle kolayca da bitmeyeceği belli olan operasyonlara “Fırat Kalkanı” operasyonu eklenmekten geri durmamıştır. Bununla da kalınmamış, Rakka ya da Halep’e yapılacak bir operasyonda, şartlı olarak da olsa, yer almak için ABD’ye sözler verilmiştir. Şimdi de Musul’un IŞİD’ten kurtarılması için yapılacak bir savaşta yer almak için Irak’la, İran’la çatıma göze alınarak “üçüncü bir cephe” olabilecek tutumda ısrar edilmektedir.
Bu tablo içinde açıkça anlaşılmaktadır ki AKP Hükümeti, barış içinde, ülke sorunlarının demokratik biçimde tartışılıp çözüldüğü bir Türkiye değil, sorunların silahla çözüldüğü bir Türkiye’yi tercih etmekte; kendi amaçladıkları “muhafazkar toplum”u da bu çatışmalı, savaşlı, altüst oluşların yaşandığı ortamlardan geçerek, şoven-milliyetçi, mezhepçi duygu ve düşünceleri yükselterek çıkabileceğini düşünmektedir. 
“Başkanlık sitemi”ni de içeren bir “AKP Anayasası” için bu ortam çok uygundur! Bu yüzden de “üç cephede savaş var. Ekonimide büyük güçlükler yaşanıyor. AKP Anayasası ve başkanlık sistemi dayatması bu güçlükleri bir krize dönüştürür!” gibi gerekçeler AKP’yi, “muhafazakar toplum” düzenine yasallık kazandıracak bir anayasa fırsatından geri durduramaz. 

DÖNEMİN KOŞULLARI ‘BİRLİK’İN ÖNEMİ VE ACİLİYETİNİ ARTIRDI

Gerek “OHAL’in kaldırılması ve KHK’lerin geri çekilmesi” gibi güncel, gerekse laik ve demokratik bir Türkiye talebi etrafında sürdürülen dönemsel mücadelenin nasıl ve hangi güçlerle yapılacağı gündemine, son birkaç günde “AKP Anayasası” ve “başkanlık sistemi” dayatmasının nasıl önleneceği tartışması da eklenmiştir.
Burada dün Fatih Polat arkadaşımızın, 12 Ekim’de İstanbul Tabip Odasında gerçekleşen, “Demokrasi için Birlik”in girişimleri çerçevesinde yapılan “hazırlık toplantısı”ndan aktardığı izlenimler ve bilgiler, önem kazanıyor.
“Demokrasi için Birlik”in ilk girişimlerini gazetemiz hep yakından izledi. 23 Ekim’de bu “birlik” İbtanbul’da yapacağı bir kurultayla mücadele hattını netleştirecek. Ki, şu ana kadar yapılan girimler dikkate alındığında, bugüne kadar yapılan girişimlerden daha geniş bir katılımla toplanması beklenen 23 Ekim Kurultay’ının önümüzdeki dönem demokrasi mücadelesi açısından çok önemli olduğunu söyleyebiliriz 
Ülkenin içinden geçtiği koşullar dikkate alındığında “Demokrasi için Birlik” adı altında yapılan girişimin, ülkemizin demokrasi güçleri ve emek güçleri için, laik ve demokratik Türkiye mücadelesi için son derece önemli bir birlik ve ortak mücadele zemini sunduğu apaçıktır.
Türkiye’nin demokrasi güçleri, işçilerin, emekçilerin ileri kesimleri ve onların örgütleri, aydınları, demokratları, ülke ve halkın çıkarını kendi çıkarlarının önüne koyan akademisyenleri, önlerindeki bu fırsatı iyi değerlendirmek, atılan adımları küçümsemeden, her söylenende, yazılanda kıl-çöp aramadan, birleştirilebilecek tüm güçleri birleştirmek için seferber olarak, üstlerine düşeni yapmakla yükümlüdürler. 
Unutmayalım ki, ülkenin büyüyen sorunları, içinde geçtiğimiz koşullar, demokrasi güçlerinin ortak bir mücadele hattında birleşmeleri ihtiyacını her zamankinden daha daha önemli kıldığı gibi acilleştirmiştir de.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...