14 Ekim 2016 00:29

Başka bir çözüm yok mu?

Başka bir çözüm yok mu?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ülkeyi yönetenler bizzat kendilerinin uyguladıkları politikalarla ülkeyi getirdikleri ve içine soktukları durumu artık şöyle ifade ediyorlar: “Ya ileri hamlelerle atılım yapıp kazanacağız, ya da küçülmeye mahkum olacağız.” (Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda yaptığı konuşma) Bu söylenilenler büyümek ya da küçülmek ikilemi ile de ifade edilebilir. Fiili başkandan Başbakan’a, havuz medyasından, tüm destekçilere kadar uzanan geniş bir cephe     artık sorunu böyle koyuyor. Bu ikilemle konulan gerici politikaların uygulanmaya başlandıklarının kanıtları ise  Cerablus harekatı, Musul, Başika hamleleri olarak sıralanıyor.
Bu gerici ve yayılmacı politikaları uygulamak için ileri sürülen temel gerekçenin ise bölgedeki Kürt Sorunu olduğunu, bu ülkede yaşayan, az çok olup bitenlerle ilgilenen hemen herkes biliyor. Daha önceleri farklı hesaplar yapılıyordu. Ancak Suriye’deki gelişmelerden ve özellikle kurulan Rojava’dan sonra bütün bu hesaplar yeniden yapılmaya başlandı. Ama bu arada bölgede farklı gelişmeler oldu. Dünyanın belli başlı tüm büyük güçleri bölgede ve her birisinin sözde ilan edilen “ortak hedef” dışında –IŞİD’in bitirilmesi- kendi hesabı ve kitabı var. Durum böyle olduğu içindir ki bölge halkları büyük bir tehlikeye itilmiş durumdalar.
Oysa ülkeyi yönetenlerin ileri sürdükleri “büyüme ya da küçülme” ikilemi dışında daha gerçekçi ve ülke halklarını bölgedeki kan banyosundan uzak tutacak çözümlerde bulunuyor. Bu çözüm ülke sınırları içerisinde demokrasi temeline dayanan barış ve kardeşlik çözümüdür. Saray’ın ve onun hükümetinin, etraflarına topladıkları egemen sınıf kliklerinin ağızlarına almadıkları çözüm de budur. Onlar bölünme, küçülme korkusu yaratarak, mezhepçiliği kışkırtarak bu demagojilerden etkilenmiş halk kesimlerini kendi etraflarında toparlamak ve Ortadoğu’da maceraya atmak peşinde koşuyorlar. Ama “çözüm” olarak gördükleri bu politika sonuçta gelip ülkeyi vuracak bir bumerang gibi. Büyüme isteği ile atılan her adımın küçülme ile sonuçlanacağı bir süreçtir bu. Bir halk deyişinde olduğu gibi, Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak diye de özetlenebilir.
Ama ilan edilen bu politika aynı zamanda eski geleneksel politikalar uygulanarak artık ülkenin yönetilemeyeceğinin de açık bir itirafıdır. Bu farklı ifadelerle itiraf ediliyor ancak “çözüm” daha fazla saldırganlıkta, demokrasisizlikte, mezhepçilikte, baskı ve terrör de bulunuyor. Bunun da “çözüm” değil çözümsüzlük olduğunu tüm bir tarih kanıtlamış durumdadır. Bu gerici politika, şimdi bölgede “farklı durumların ortaya çıkmış olduğu” gerekçesiyle yeniden temellendirilerek, bölge çapına genişletilerek uygulanmak isteniyor. 
Kürt halkının ne istediği bellidir. Onlar eşit haklara dayanan bir demokrasi temelinde barış ve kardeşlik içinde yaşamak, kendi kendileri yönetmek istemektedirler. Onlar aynı zamanda bölgede değişen koşullar nedeniyle Irak, Suriye gibi ülkelerde yaşayan Kürt kardeşlerinin kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesine müdahale edilmesini istememektedirler. Bu talepler ne aşırıdır, ne de ayakları yere basmayan gerçekçi olmayan taleplerdir. 
Bugün bölge halkları geçmişten daha büyük tehlikelerle karşı karşıyadırlar. Ulusal, dinsel, mezhepsel bölünmeler üzerinden bölge halkları üzerinde kanlı planlar uygulanmaktadır. Emperyalist güçler ve bölge gericilikleri, bölgenin Türk, Kürt, arap, Acem vb. halklarının zararına bu kanlı politikaları uygulamakta, bölgeyi tam bir ateş çemberine çevirmektedirler. Bu durum bölge halklarını barış ve kardeşlik için dayanışmayı, ortak çıkarlar için mücadele etmeyi daha zorunlu hale getirmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...