13 Ekim 2016 00:05

‘Musul Savaşı’ arifesinde amaçlar ve saflar netleşiyor

‘Musul Savaşı’ arifesinde amaçlar ve saflar netleşiyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye ve Irak hükümetleri arasındaki kriz, hızla büyüyor.
Öyle görünüyor ki, Başika ve Irak topraklarındaki TSK’ye bağlı askeri güçlerin çekilmesinin istenmesiyle bir yıl kadar önce başlayan tartışma, “Musul’un IŞİD’den nasıl kurtarılacağı” konusundaki karşıtlaşmayla hızla bir krize dönüştü.
Musul’a yönelik askeri harekatın bu ayın sonuna kadar başlatılacağı dikkate alındığında (Irak hükümeti ve koalisyon güçleri bu tarihi veriyor), bu krizin daha da şiddetlenerek laf düellosunu aşarak askeri bakımdan karşı karşıya gelişe doğru hızla ilerlediğini söyleyebiliriz.
Türkiye Irak ilişkilerinin geldiği yeri herhalde önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “İşgalci Türk askeri Başika’dan çekilsin. Musul’u öz gücümüzle kurtaracağız” diyen Irak Başbakanı İbadi’yi hedefe koyarak söylediği, “Nasıl Cerablus’ta katıldıysak, Rai’de katıldıysak, Musul’da yapılacak operasyonlara da katılacağız. Sen benim kalitemde, kıratımda, seviyemde değilsin, haddini bil. Musul’da biz bildiğimizi okuyacağız” biçimindeki sözleri çok açık bir biçimde göstermiştir. 

MUSUL HAREKATI ÖNCESİNDE KİM HANGİ MEVZİDE? 
Musul’un askeri olarak kuşatılmasına paralel olarak Irak ve Türkiye arasındaki tartışma ve karşılıklı açıklamalar artık diplomasinin sınırlarını çok aşan bir üslupla ve gürültülü biçimde sürerken, bölgedeki diğer güçler de kendi mevzilerini netleştiriyorlar.
Musul etrafındaki kamplaşma şöyle oluşuyor: 

1- Barzani yönetimi ve Sünni Arap ve Türkmenler Türkiye’yi destekliyor: Irak Kürt Federe devleti yönetimi, Türkiye’nin Başika’daki üssünün varlığını savunuyor, Üssün Irak hükümetinin bilgisi dahilinde kurulduğunu söyleyerek, Türkiye’nin tezine destek veriyor. Musul civarındaki Sünni Arap ve Sünni Türkmen’lerin de Türkiye’nin Başika’da kalmasından yana olduğu kuşkusuz. Ancak KDP dışındaki Güney Kürdistan’da örgütlü beş Kürt partisi ortak bir açıklamayla Türkiye’nin Başika’dan çekilmesini istediler. 

2- ABD: TSK güçleri Irak hükümetinin emrine girmeli: ABD ve Irak’taki batılı koalisyon güçleri, Türkiye’nin Irak’taki koalisyon güçlerinin bir parçası olmadığını, dolayısıyla bu güçlerin “illegal olarak Irak’ta bulunduğu, eğer Musul’un alınmasına katılmak istiyorsa TSK güçlerinin de Irak hükümetinin komutasına girmesi gerektiğini” belirtiyorlar.

3- İran sesiz ama Irak’ın stratejik müttefiki: Daha önce TSK birliklerinin Başika’dan çekilmesi konusunda Irak hükümetine tam desteğini açıklayan İran, son tartışmalarda  “sessiz” kalmayı tercih etmiş görünüyor. Ama aynı İran İstanbul’da toplanan Dünya Enerji Zirvesine son anda katılmaktan vazgeçerek (Irak da zirveye İran’ın gerekçesiyle son anda katılmayacağını bildirdi) çok net biçimde Türkiye’nin Musul politikasına da bölgedeki girişimlerine de açıkça karşı olduğunu gösterdi. Burada İran’ın Musul’u kuşatan ve kenti alması en muhtemel Şii milis gücü içinde en önemli aktör oluğunu da unutmamak gerekir. Bu yüzden İran’ın sessizliğini Türkiye’nin lehine yorumlamak olarak görmemeliyiz. Tersine Türkiye’yi engellemeyi ABD’ye, sözcülüğü de Irak hükümetine bıraktığını söyleyebiliriz.
4- Rusya Türkiye’yi engellemeyi ABD’ye bırakmış görünüyor: Bölgeye müdahale eden güçlerin en etkini olan Rusya ise, kısa bir süre öncesine kadar Irak, İran ve Suriye ile birlikte tavır alıyordu ve bu tavrını açıkça ifade ediyordu. Ancak son günlerde Türkiye ile ilişkileri hayli gelişti. Enerji Zirvesinde de Putin’le Erdoğan sıcak mesajlar vermek için her gayreti gösterdiler. Ancak bütün bu sıcak görüntüler, Rusya’nın Musul’un kurtarılmasında Türkiye’nin tezini desteklediğini göstermiyor. Tersine Rusya’nın da İran gibi “sessiz” kalırken, “Türkiye’yi Musul harekatına katılmaktan ABD alıkoyar, ben neden müdahil olayım” diyen bir çizgide duruyor. Elbette ki, Türkiye ile ABD’nin gerilimi nereye kadar götüreceğini de izleyerek, bundan yararlanmak istiyor. Yani Rusya’nın sessizliği Irak lehine bir sessizliktir!

MUSUL’DA YENİ BİR MEZHEP SAVAŞINA DOĞRU
Dış tablo yukarıdaki gibi, içeride ise MHP ve üslup eleştirisi olsa da CHP, Hükümetin Musul politikasını desteklediklerini açıkladılar.
Türkiye Musul’un kurtuluşu sonrasındaki yönetiminin Sünni Arap aşiretler (Ki bu aşiretler Musul’un IŞİD’e teslim edilmesinde baş rolü oynamışlardır), Sünni Türkmenler ve Sünni Kürtlerden  oluşan bir yönetim olmasını istiyor. Bu planın, Telafer’le birlikte bir Musul “federasyonu” tarif ederek, Irak hükümetinin bölgedeki egemenliğini en aza indirirken, Türkiye’nin himayesinde, bir yönetim amaçladığı anlaşılıyor.
Lozan tartışmalarının yeniden açıldığı dikkate alındığında bu plan daha da anlamlanıyor.
Musul eğer Şii milislerin de içinde olduğu Irak hükümet güçleri tarafından kurtarılırsa (Şu anda tek seçenek bu), Musul’un ve Telafer’in eskiden olduğu gibi merkezi hükümete bağlı vilayetler olarak örgütlenmesi kesin görünüyor. Sünni Arap aşiretler,  Kürtler ve Türkmenlerin de bu yönetimde yer almaları her halde merkezi hükümetle “uzlaştıkları” ölçüde olanaklı olacaktır.
Bu koşullarda Türkiye’nin tanımladığı gibi bir yönetim ancak bu Şii milis gücü ve Irak ordusunun Başika’da eğitilen güçler tarafından yenilmesiyle mümkün olacaktır!
Bu ise açıkça Musul için verilecek yeni bir “mezhep savaşı” demektir.
Tartışılan Irak hükümeti ile Türkiye hükümeti arasındaki bir laf dalaşı gibi görünse de aslında bu tartışma Türkiye’nin Irak’taki mezhep savaşına hangi boyutlarda müdahil olacağı tartışmasıdır.
Hükümetin bu konudaki hevesi ile MHP ve CHP’nin de Hükümete destek verdiği dikkate alındığında, girilen yol; Türkiye’nin Suriye’den bile hızlı bir biçimde mezhep çatışması batağına çekilmesinin yoludur.
Eğer Şii milis güçler ve Irak Ordusu, Musul’u IŞİD’den kurtaran güç olarak yeni yönetim kurarsa, bu Türkiye’nin bölge politikaları için Suriye’den bile ağır bir darbe olacaktır.
Bu yüzden de bu politikaları işçiler, emekçiler arasında tartışmaya açmak, “İçeride ve dışarıda savaşa, savaş politikalarına hayır” demede ısrar etmek bugün izlenecek yurtsever olan tek politik tutumdur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...