13 Ekim 2016 00:03

OHAL ve emekçiler

OHAL ve emekçiler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hükümetin halkın çeşitli kesimlerinin ekonomik, toplumsal ve demokratik taleplerini az çok karşılayabilecek, emekçilerin yaşadığı ağır sorunları hafifletecek olanakları büyük ölçüde yitirdiğinin ilk işaretleri ortaya çıkmaya başladı. 
15 Temmuz’da yaşanan başarısız darbe girişimi sonrasında 3 ay süreyle ilan edilen OHAL, 19 Ekim’den geçerli olmak üzere 3 ay daha uzatıldı. Emekçi aileleri her geçen gün zorlaşan çalışma ve yaşam koşulları içinde hayatta kalma mücadelesi verirken, OHAL’in de etkisiyle ekonomik ve sosyal hayatta yaşanan ya da yaşanacak olumsuzlukların halkın günlük yaşamı üzerindeki etkilerinin artması kaçınılmaz. 
Ekonominin çarklarının belirgin bir şekilde yavaşlaması ve ekonomideki durgunluk geçtiğimiz hafta açıklanan orta vadeli program ile resmi olarak teyit edildi. Hane halkı borçlarının istikrarlı bir şekilde artması, işsizliğin yüzde 10’un üzerine oturması ve daha da artma eğilimi göstermesi, TL’de yaşanan değer kaybına bağlı olarak halkın satın alım gücünde yaşanan azalma vb. gibi temel veriler ortadayken, hükümet temsilcileri “hayal tacirliği” yapmayı, hamasi nutuklar atarak sorunları küçümsemeyi sürdürüyor.  
Kamuda darbe soruşturması iddiasıyla yaşanan ihraçlar ve açığa almalar gündemdeki yerini korurken, kayyım atanan ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredilen şirketler bünyesinde çalışan on binlerce işçi büyük bir endişe içinde bekliyorlar. OHAL sonrasında çok sayıda işletmeye devlet tarafından el konulurken bu işletmeler bünyesinde bulunan bazı fabrikalarda çalışan işçiler, yaşanan belirsizlik nedeniyle aylarca ücretlerini alamadıkları için eylemler yapmaya başladılar. OHAL süresince toplu işçi çıkarmak yasak olmasına rağmen “küçülme” bahanesiyle işçilerin toplu halde işten çıkarılmasını engelleyen herhangi bir “hukuk” emaresine rastlanmadı. 
Hükümetin darbe tehdidinden etkilenerek içinde bulunduğu durumu kabullenenler, işler kötü gidiyor diye zam istemeyen ya da ücretinde kesintiye gidilmesine razı olan işçilerin bu durumu daha fazla sürdürmeleri mümkün değil. Nitekim emekçilerin krizi derinleşirken, patronların hükümeti daha fazla sömürü için yasal düzenleme yapmaya zorlama girişimleri sürüyor. Hükümet ise, OHAL sürecini bu anlamda da fırsat olarak kullanıp, ikinci 3 aylık OHAL sürecinde ekonomik, toplumsal ilişkileri kendi çıkarları doğrultusunda düzenlemek, emekçilerin günlük yaşamını daha da zorlaştıracak adımlar atmak için hazırlık yapıyor. 
Önümüzdeki dönemde OHAL’i arkasına alan ve attığı her adımda patronların çıkarlarını gözeten bir hükümetin toplumsal yaşamın tüm alanlarında baskıcı yöntemleri ve otoriter uygulamaları daha da yaygınlaşması şaşırtıcı olmayacaktır. Çünkü OHAL koşullarında “rıza” mekanizmasının işletilmesi mümkün olmadığından “zor mekanizması”nın devreye girmesi kaçınılmazdır. Bunun anlamı, içinde bulunduğumuz olağanüstü dönemin ihtiyaçlarına uygun düşen önemli değişikliklerin (kamu personel rejimi, kıdem tazminatı fonu vb.) daha kararlı ve hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi sürpriz olmaz. 
Geride bıraktığımız dönemde işçilerin birikimlerinin hükümet tarafından patronlara nasıl aktarıldığını, işçilerle patronlar arasında anlaşmazlık olan konuların tamamının patronların lehine nasıl “çözüldüğünü” hep birlikte gördük. Seçim sürecinde AKP’nin en büyük propagandası olan 700 bini aşkın taşeron işçisine “kadro yalanı” bile, tek başına hükümetin ve destekçilerinin bugüne kadar az çok kendisine inandırdığı kitleleri yüzüstü bırakmaktan çekinmediğini gösteriyor. 
Yaşananlar ve yaşanması muhtemel gelişmeler, sistemin karanlık yüzünü bizzat kendi yaşam deneyimleri ile öğrenen geniş emekçi kitlelerin iktidarın ekonomiden iç ve dış politikaya kadar çeşitli alanlarda attığı tehlikeli adımları sorgulama eğiliminin artacağını gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...