Amerikan karşıtı Avrasyacılık...

“Yandaş medya”ya, Yeni Şafak’a, Star’a, Akşam’a… bakarsanız, “moda”, müthiş bir Amerikan karşıtlığıdır!
Tabii ki 15 Temmuz’da hayal görmemiştik.Darbede belirleyici rol oynamıştı. Bazı “taşların altında” tabii ki vardı. Ve söylendiği gibi oralara “sızmamış”, “ne istediyse veren” AKP tarafından yerleştirilerek düpedüz iktidara ortak edilmiş, işe gelmeyince de “paralel devlet yapılanması” denmişti. Oysa başlangıçta “paralellik” falan yoktu, ne yapıldıysa birlikte yapılmış, gül gibi geçinilmişti. Sonra her ticaret ortağının da başına gelen hal başa gelmiş, kazançlar paylaşılamamış, hır çıkıp birbirine düşülmüş ve “taşların altına” bakılmaya başlanmıştı. Hemen her yerde varlardı ve görevden alınıp tutuklanmaya başlanmışlardı. Ama ya birlikte olunan zamanlar? Ya birlikte kotarılanlar? Ortaklık bozulunca suçu bir ortağa yıkarak, diğer ortak, kendisini temize çıkarmaya girişti. Her “taşın altında” “FETÖ” bulunmaya başlandı. Ne kadar kötülük varsa “FETÖ” yapmıştı: Hrant’ı onlar öldürmüş, Roboski’yi onlar bombalamış, Zirve Katliamını onlar yapmıştı… Bir de “bölücü terör örgütü”.. “FETÖ” dense inandırıcı olmayacaklarıysa “PKK” yapmış ve yapıyordu. Zaten “ha o ha o”ydu! IŞİD mi? Eh, arada onun da lafı ediliyordu!
Tümü “üst akıl” tarafından sevk idare ediliyordu. ABD’ydi tabii. Darbe de onun işiydi, “FETÖ” sadece “tetikçi”ydi. Sanki içeride çıkarılan savaş başta AKP’nin düğmeye basmasıyla yeniden başlamamış gibi, “FETÖ iç savaş çıkaracaktı” denmektedir. “Amerika’nın ülkeyi bölme planı” uyarınca, darbenin, iktidarı ele geçirmeyi bile değil, iç savaşı amaçladığı söylenmekte, üstelik mahkeme kararına filan gerek duymadan Gülen’i vermediği için Amerika’nın Türkiye’ye düşmanlık güttüğü anlatılmaktadır. ABD, bir de, “PKK terör örgütüdür” dese bile, PYD aracılığıyla Türkiye’yi güneyinden kuşatmaya çalışmak ve PYD’ye açıktan silah vermekle suçlanmaktadır. Yani, ABD, hem içeride hem de dışarıda Türkiye’nin önünü kestiği için, “yandaş”ların salvo atışlarının hedefindedir.
Yalnız değiller. Eskiden yanlarında “yetmez ama evet”çiler varken, şimdi “Aydınlıkçılar” var. “Türkiye, Avrasya’da vatan bütünlüğünü koruyacağı ve üretim ekonomisini inşa edeceği konuma yönelmiş durumda” diyen D. Perinçek, AKP’yle Türkiye’nin kurtuluş yoluna girdiği iddiasında ve dinciliği eleştirerek AKP’yi destekliyor: “Laiklik, Abdülhamit, Musul konularındaki söylemlerin, Asya kapılarının Türkiye’ye kapanmasına yol açabilecek süreçleri tahrik ettiğini görmemiz gerekiyor. O nedenle Türkiye, Avrasya’daki yerini alırken, İslamcılık örtüsü altındaki yobaz teröründen de kurtulmak durumundadır.” (8 Ekim) Yoksa Amerika’dan kurtulamazmışız!
Rusya’ya dayanarak Amerikan tasallutundan kurtulmak olanaksızdır! Oysa Perinçek’in de desteklediği Rusya’yla ilişkiler iyileştirilirken, ABD’ye atılıp tutulmaktadır.
Pek el üstünde tutulan Osmanlı tarihi ibret vericidir. I. Meşrutiyet ilanında Abdülhamit’le birlikte iktidar olan Mithat Paşa’dan önceki sadrazam Mahmut Nedim Paşa Rus yanlısıydı ve yerine geldiği Batı ve özellikle İngiliz yanlısı E. Ali Paşa’yla çekişir, Sultanları Abdülaziz ise onlar aracılığıyla büyük emperyalist devletler arasında tahterevalli (“denge”) siyaseti izlerdi: Bir öyle bir böyle idare edip gider, “gemisini yürüten kaptan”lık yapardı! Sonra Abdülhamid de, bir o yöne bir bu yöne yalpa vuran “dengeleme”yi şahsen elinde toplayarak, aynı işi sürdürdü, “büyük adam” oldu! Ama asıl olan Osmanlı tebaasına oldu. Helak olan Osmanlı’da aç açıkta kaldı; sınır boylarında çoğu “şehit” azı “gazi” oldu.
Şimdi yine Osmanlıya özeniliyor! Ancak hayıflanılır. Arada “denge” tutturup manevra alanını genişleterek kendi payını artırma düşünün gerçekleşmesi ihtimali sıfıra yakın, memleketi batırma ihtimali ise büyüktür. Ve üstelik gelişmeler göstermektedir ki, Rusya’yla ABD’nin bölgede de sertleşip gerginleşen ilişkileri kapsamında, Türkiye, yine Amerikan tarafında kalmakta ve “ileri karakolluk”tan başka işlev üstlenemeyecek pozisyonda bulunmaktadır.