08 Ekim 2016 01:00

Komşulara yayılmak

Komşulara yayılmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yeni kurucu iktidar mevcut anayasaya sığamadığı gibi mevcut siyasal sınırlara da sığmamaya başladı. “Lozan gömleği” dar geliyor. Devlet kurmak her şeyden önce sınır çizmektir, hem ülkesel sınırları hem rejim-içi kurumsal sınırları. Suriye’deki ayaklanmadan bu yana bu tespit Türkiye için belirleyici oldu. Ancak ülke sınırlarını değiştirdikten sonra AKP topluma “İşte yeni bir ülke ve yeni bir devlet” diyebilirdi. Rejim bir emrivaki olurdu. Arap Baharı’nın ertesinde Erdoğanizmin Kemalizmin yerine geçebilmek için devletin sınırlarını genişletmeye yöneleceğini öngörmek zor değildi.
Lakin öngörü başka, görüp geçirmek başka. Ankara’nın Suriye ve Irak’taki hamleleri gibi Kamikaze dalışlarına tanık olunca ister istemez insan ürperiyor. Irak Başbakanı çarşamba günü uyardı: Türkiye’nin Irak’taki askeri varlığı bir bölgesel savaşa neden olabilir (Reuters, 05.10.2016). Perşembe günü Irak hükümeti 2 bine yakın TSK askerinin varlığının ülke bütünlüğünün ihlali ve içişlerine müdahale oluşturduğu iddiasını Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine taşıdı (Reuters, 06.10.2016).
İnsanların üzerine yağan bombaların düşen zar sesi çıkardığı bir kumar masasına yakamızdan tutan bir el tarafından itekleniyoruz: Rest! Yakamıza yapışan bu elin niyetini merak ediyoruz elbette. Basit bir strateji uyguluyor “kurucu”: Elindeki gücü ve sermayesi hedeflerine kifayet etmeyen tüm aktörler gibi sürpriz hamlenin şaşırtıcı etkisini avantaj olarak kullanıyor. Donald Rumsfeld’in Irak işgalinde ifade ettiği gibi: Şoke et ve dehşete düşür!
Blitzkrieg dışında kurucunun seçeneği var mı? Eski rejime dönüş mümkün değil. Bir nehirde iki kez yıkanılmaz. 7 Haziran gösterdi ki iktidarı paylaşmak seçenek menüsünde değil.
HDP’nin kendisinden daha büyük bir parti olmasını hazmedemeyen MHP’yle nikah kıyan AKP’nin zirveye ancak yolsuzluk uçurumunun kenarından ilerlemesi kaçınılmazdı. Yoksa AKP bile daha farklı bir hayat arkadaşı dilerdi herhalde! Sakallının dediği gibi: “İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar, ama kendi keyiflerine göre, kendi seçtikleri koşullar içinde yapmazlar, doğrudan veri olan ve geçmişten kalan koşullar içinde yaparlar”.
Mevcut iktidar ittifakının hakimiyetini sürdürebilmesi için içeride ve dışarıda savaş kaçınılmaz.
Nitekim Başbakan Binali Yıldırım Türkiye dışında 63 ülkenin askeri kuvvetlerinin IŞİD’le mücadele için Irak’ta olduğunu iddia edip Bağdat’ın kafasını takmamasını söylemiş. ABD’nin liderliğindeki IŞİD’le mücadele koalisyonunun sözcüsü Albay John Dorrian ise Bağdat’ta yaptığı basın açıklamasında 1) Koalisyonun 65 ülkeden oluştuğunu; 2) Türkiye’nin koalisyonun bir parçası olmadığını vurgulamış (The New York Times, 06.20.2016). Başika’daki TSK varlığından başından beri rahatsız olan ABD’nin ne kadar ciddi olduğunu Güvenlik Konseyinde göreceğiz. Ancak ilk belirtiler Ankara açısından pek olumlu görünmüyor. Üstelik Suriye’de IŞİD’in kaybettiği köylere geri saldırdığı ve TSK ve ÖSO’nun yerinde saydığı haberleri basına sızmışken.
Ankara Irak’taki varlığını Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin talebine dayandırıyor. Barzani için Bağdat’ın rızasına aykırı bir şekilde yabancı bir devletin askerini topraklarına çağırabilmesi “bağımsız Kürdistan” yolunda bir adım olarak görülüyor kuşkusuz. Yalnız Başkan Barzani Kürdistan’a bağımsızlığı TSK’yle getirmeye çalışmakta bir acayiplik görmüyor mu acaba?
Peki ya bağımsız bir Kürdistan kurulmasını engellemeyi en birincil öncelik olarak belirlemiş Ankara kendi meşruiyetini bağımsızlık vaadine dayandırmış Barzani’yi en yakın bölgesel müttefik belirlemesinde bir acayiplik buluyor mu?
Hedefleri bir biriyle tamamen zıt olan iki gücün belirli bir süre ve şartlar dahilinde mecburen kurduğu bir ittifak Irak’ta ne kadar dayanacak göreceğiz.
Peki Barzani Türkiye’yi Irak’ta tutabilir mi? Barzani’nin amcası Irak Maliye Bakanı Zebari Bağdat’taki parlamento tarafından yeni düşürüldü. Şimdi Dışişleri Bakanı İbrahim el Caferi parlamento önünde hesap veriyor.
Parlamentonun Savunma ve İçişleri Bakanını da geçen yaz düşürdüğü göz önüne alınınca Başbakan el İbadi’nin elinin iyice zayıfladığı ortaya çıkıyor. Evet Irak’ta Başbakan zayıfladı, ancak parlamentonun güçlendiğini de eklemek lazım. Hani Binali Yıldırım’ın TSK’nin Irak’tan çıkmasını talep ettiği için haddini bilmesi gerektiğini söylediği parlamento.
Komşularla sıfır sorundan komşulara yayılmaya böyle geldik: Yeni rejim için savaş.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...