Felaket dengesizliği: İmamlar blokunda olağanüstü çatırdama ve çapulculaşma
Fotoğraf: Envato
Fiziğin de, kimyanın, psikolojinin, sosyolojinin, ahlakın, erdemin de en önemli konularından biri herhalde denge ve dengesizlik veya olağan ve olağan dışılık problemidir.
AKP’lilerin de AKP’ye mesafeli olanların da bugünlerde ortaklaştıkları ana kaygı ve tespit, “Türkiye’nin hiç de olağan gitmediğidir”. Memleketimizi cinler, şeytanlar, şeyhler, padişahlar ele geçirmiş, bir imam öbürüne darbe yapmaya kalkışmış, öbür imam işi fırsata çevirip tüm devleti çapulcularla (Osmanlıda çapul yapan akıncılara deniyor), dincilerle, milli görüşçülerle doldurulmaya çalışılıyor. Bir KHK ile tüm dekanlar, bir başka KHK ile 10 binlerce öğretmen işinden gücünden oluyor.
Ortada fena halde olağan dışılıklar, akıl bilim dışılıklar, anomaliler var.
Suriye ve Güneydoğu’daki durum ise işgallere-savaşlara doğru evriliyor.
OHAL’in 19 Ekim itibariyle 1 yıl daha uzatılması teklif edildi (Daha çok uzayacağa da benziyor).
Suriye tezkeresi 13 ay daha uzatılmış durumda.
Irak Türkiye’yi işgalcilikle suçluyor. Erdoğan kendini Yavuz Sultan’a benzetiyor, Sünni Türkmen, Sünni Arap ve Sünni Kürtlerden söz ediyor. Şia olanlar ne olacak? Daha seküler olanlar ne olacak?
Mevcut imamlar bloku, ABD-Gülen-Erdoğan bloku çatırdamış, yerine daha dincisi, padişahçısı yerleştirilmeye çalışılıyor.
Havada fena halde dengesizlik kokusu var, her yana kötü kokular sirayet ediyor.
Gramsci katastrofik dengeden söz ediyordu, burjuvazi sınıfı daha önceden kaybetmiş, işçi sınıfı ise daha bir ülkeyi yönetme yeteneğine erememişti. Fransız Bonapartizmi böyle bir dengenin ürünüydü. Devletin egemen sınıflara karşı göreli özerkliğini temsil eden Sezarizm de var (Poulantzas 1980:61).
Türkiye’deki, mevcut yaşadıklarımız katastrofik bir denge de değil, büyük bir felaket dengesizliği. Böyle bir felaket henüz dengesini bulmadı, onun için karşı darbe, ona bir daha darbe, yeni darbeler tartışılmaya devam ediyor ve kaotik bir durumla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor.
Yine Gramsci’ye göre devlet’ dendiği zaman, yalnız hükümet değil, aynı zamanda ‘özel’ hegemonya aygıtını da anlamak gerekir. “Belirli örf-adet ve tutumları ortadan kaldırmaya ve bunların yerine ötekileri yayıp yerleştirmeye meylederse, bu amaca ulaşmak için hukuk da, okul ve öbür kurumların yanında bir araç olacaktır” (Poulantzas “Faşizm ve Diktatörlük”, 1980:312). Bunlar da ülkeden ülkeye özgüllükler taşımaktadır: Hepsi de “burjuva diktatörlüğü”dür. Ortada bağımlı bir devlet var. Ancak bu devletin aldığı somut görünüm, ister faşist veya askeri diktatörlük, ister demokratik cumhuriyet olsun bu toplumların iç etkenlerine bağlıdır. Ve hangisinin geçerlik kazanacağı önemlidir (Poulantsaz “Portekiz, İspanya ve Yunanistan’da Geçiş Süreci”, 1981:16).
Türkiye’deki eski durum biraz Bonapartizme benzetiliyordu. Eski darbe ve o-hal’ler askeri bürokratik bir otoriteryanizmdi.
Bugünkü durum, Bonapartizm değil de Sezarizme, gücü takati eksik şeriatçılığa benziyor. Sezarizm Hitler’e, okuma yazması üniversiteleri yüksek Almanlara aitti. Onlar bile bu işi bu çağda tutturamadılar. Nürnberg mahkemelerinde yargılandılar. Bugün Almanya hâlâ ABD işgali altında bulunuyor.
Kaotik denge bile değil büyük bir dengesizlik oluşturan, Napolyon ve Bismarck’ın aksine bilim teknolojiden de bihaberdar AKP Milli Görüş İslam Devleti veya padişahlık girişimleri, hepimizin başını sağı sola vurması ile, hem Türkiye hem de Ortadoğu’ya büyük zararlar vererek sonlanacak.
Eşek olduktan sonra o hoca efendi bu CIA efendi, daha çok inen binen olur. Daha pek çok kaotik süreç yaşarız.
Doğru dürüst bir okulu üniversitesi bile olmayan, azcık bir şeyler yapmaya çalışan öğretmenini, öğretim elemanını, yazarını, gazetecisini de tokatlayan, okulunu imama, şehrini belediyesini müteahhitlere, hazinesini çakallara, kurumlarını çapulculara teslim eden bir ülke nasıl bir blok veya denge tutturacak, hangi dünyaya hakim olacak, olsa olsa NATO’ya asker olur, onu da beceremezse daha çok Müslüman bir diğer kardeşine vurdurulur. Musul Sünni, Bağdat Şii olur. Emevi Camiinde, Fatih Camiinde daha çok cenaze namazı kılarız.
Fazla dengesizlik kendi dengesini de bozuyor. Sonuçta Ortadoğu’ya da Türk’üne, Kürt’üne de Arap’ına da yazık oluyor.
Bu dengesizlikler de aşılacak elbet, eğer bilimi sanatı vicdanı öne alabilirsek, hakkı hukuku, eşitliği, özgürlükleri esas alabilirsek. Devrimler yakındır.
- Köy Enstitüsü farkı, şehre ve geleneğe uymazlığı: Hümanist, yararcı, bütüncül köy rehberi 19 Nisan 2024 04:47
- 31 Mart Yerel Seçimleri: AKP'nin dinci eğitimine karşı bilgi ve özgürleşme talebi 05 Nisan 2024 04:47
- İmtiyaz/kapitülasyon, rantiye veya mütaşerik otoriterlik: Peker, Ağar, Erdoğan, Altınok, Kurum, İmamoğlu… 29 Mart 2024 04:46
- Fütüvvet teşkilatı: Meslek lisesi değil dinci fedailik ocağı 22 Mart 2024 04:57
- AKP ve MEB mesleki eğitimin sırrını çözdü: Fütüvvetnameler ve baş ahilik dönemi 15 Mart 2024 04:43
- Patriyarka ve öğrenci açlığı sorunu: Niteliksiz okullar, meteliksiz veliler, kadınlar, çocuklar 08 Mart 2024 05:05
- Türkiye'de felaketlerin faktörlerinden öte aktörleri kimler? 01 Mart 2024 04:46
- Felaketler çağı ve Türkiye'nin felaketler dönemi 23 Şubat 2024 04:46
- Depremde Hatay’da ölüm sayısı ne kadar? Hatay’a, Adıyaman’a, Malatya’ya resmen ayrımcılık mı yapılıyor? 16 Şubat 2024 04:39
- Afetin, nemacılığın, timokrasinin ‘utp-usta öğreticilik’ hali: 890.920 09 Şubat 2024 04:53
- Deprem ve ülke yönetimi: Mütaşerik yönetimin ağır sonuçları 02 Şubat 2024 04:48
- "Karakter eğitimi" nedir: MEB, Bakan Tekin 1.3 milyon işçi çocuğu unuttu, "Çocukları bari tatilde çalıştırmayın" 26 Ocak 2024 04:45