07 Ekim 2016 01:00

Felaket dengesizliği: İmamlar blokunda olağanüstü çatırdama ve çapulculaşma

Felaket dengesizliği: İmamlar blokunda olağanüstü çatırdama ve çapulculaşma

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Fiziğin de, kimyanın, psikolojinin, sosyolojinin, ahlakın, erdemin de en önemli konularından biri herhalde denge ve dengesizlik veya olağan ve olağan dışılık problemidir.
AKP’lilerin de AKP’ye mesafeli olanların da bugünlerde ortaklaştıkları ana kaygı ve tespit, “Türkiye’nin hiç de olağan gitmediğidir”. Memleketimizi cinler, şeytanlar, şeyhler, padişahlar ele geçirmiş, bir imam öbürüne darbe yapmaya kalkışmış, öbür imam işi fırsata çevirip tüm devleti çapulcularla (Osmanlıda çapul yapan akıncılara deniyor), dincilerle, milli görüşçülerle doldurulmaya çalışılıyor. Bir KHK ile tüm dekanlar, bir başka KHK ile 10 binlerce öğretmen işinden gücünden oluyor.
Ortada fena halde olağan dışılıklar, akıl bilim dışılıklar, anomaliler var.
Suriye ve Güneydoğu’daki durum ise işgallere-savaşlara doğru evriliyor.
OHAL’in 19 Ekim itibariyle 1 yıl daha uzatılması teklif edildi (Daha çok uzayacağa da benziyor).
Suriye tezkeresi 13 ay daha uzatılmış durumda.
Irak Türkiye’yi işgalcilikle suçluyor. Erdoğan kendini Yavuz Sultan’a benzetiyor, Sünni Türkmen, Sünni Arap ve Sünni Kürtlerden söz ediyor. Şia olanlar ne olacak? Daha seküler olanlar ne olacak?
Mevcut imamlar bloku, ABD-Gülen-Erdoğan bloku çatırdamış, yerine daha dincisi, padişahçısı yerleştirilmeye çalışılıyor.
Havada fena halde dengesizlik kokusu var, her yana kötü kokular sirayet ediyor.
Gramsci katastrofik dengeden söz ediyordu, burjuvazi sınıfı daha önceden kaybetmiş, işçi sınıfı ise daha bir ülkeyi yönetme yeteneğine erememişti. Fransız Bonapartizmi böyle bir dengenin ürünüydü. Devletin egemen sınıflara karşı göreli özerkliğini temsil eden Sezarizm de var (Poulantzas 1980:61).
Türkiye’deki, mevcut yaşadıklarımız katastrofik bir denge de değil, büyük bir felaket dengesizliği. Böyle bir felaket henüz dengesini bulmadı, onun için karşı darbe, ona bir daha darbe, yeni darbeler tartışılmaya devam ediyor ve kaotik bir durumla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor.
Yine Gramsci’ye göre devlet’ dendiği zaman, yalnız hükümet değil, aynı zamanda ‘özel’ hegemonya aygıtını da anlamak gerekir. “Belirli örf-adet ve tutumları ortadan kaldırmaya ve bunların yerine ötekileri yayıp yerleştirmeye meylederse, bu amaca ulaşmak için hukuk da, okul ve öbür kurumların yanında bir araç olacaktır” (Poulantzas “Faşizm ve Diktatörlük”, 1980:312). Bunlar da ülkeden ülkeye özgüllükler taşımaktadır: Hepsi de “burjuva diktatörlüğü”dür. Ortada bağımlı bir devlet var.  Ancak bu devletin aldığı somut görünüm, ister faşist veya askeri diktatörlük, ister demokratik cumhuriyet olsun bu toplumların iç etkenlerine bağlıdır. Ve hangisinin geçerlik kazanacağı önemlidir (Poulantsaz “Portekiz, İspanya ve Yunanistan’da Geçiş Süreci”, 1981:16).
Türkiye’deki eski durum biraz Bonapartizme benzetiliyordu. Eski darbe ve o-hal’ler askeri bürokratik bir otoriteryanizmdi.
Bugünkü durum, Bonapartizm değil de Sezarizme, gücü takati eksik şeriatçılığa benziyor. Sezarizm Hitler’e, okuma yazması üniversiteleri yüksek Almanlara aitti. Onlar bile bu işi bu çağda tutturamadılar. Nürnberg mahkemelerinde yargılandılar. Bugün Almanya hâlâ ABD işgali altında bulunuyor.
Kaotik denge bile değil büyük bir dengesizlik oluşturan, Napolyon ve Bismarck’ın aksine bilim teknolojiden de bihaberdar AKP Milli Görüş İslam Devleti veya padişahlık girişimleri, hepimizin başını sağı sola vurması ile, hem Türkiye hem de Ortadoğu’ya büyük zararlar vererek sonlanacak.
Eşek olduktan sonra o hoca efendi bu CIA efendi, daha çok inen binen olur. Daha pek çok kaotik süreç yaşarız.
Doğru dürüst bir okulu üniversitesi bile olmayan, azcık bir şeyler yapmaya çalışan öğretmenini, öğretim elemanını, yazarını, gazetecisini de tokatlayan, okulunu imama, şehrini belediyesini müteahhitlere, hazinesini çakallara, kurumlarını çapulculara teslim eden bir ülke nasıl bir blok veya denge tutturacak, hangi dünyaya hakim olacak, olsa olsa NATO’ya asker olur, onu da beceremezse daha çok Müslüman bir diğer kardeşine vurdurulur. Musul Sünni, Bağdat Şii olur. Emevi Camiinde, Fatih Camiinde daha çok cenaze namazı kılarız.
Fazla dengesizlik kendi dengesini de bozuyor. Sonuçta Ortadoğu’ya da Türk’üne, Kürt’üne de Arap’ına da yazık oluyor.
Bu dengesizlikler de aşılacak elbet, eğer bilimi sanatı vicdanı öne alabilirsek, hakkı hukuku, eşitliği, özgürlükleri esas alabilirsek. Devrimler yakındır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...