Haber alma özgürlüğüne sahip çık ki, dünya sesini duysun!
Fotoğraf: Envato
İçinde Hayatın Sesi’nin de olduğu 12 TV kanalı ve 11 radyonun TÜRKSAT üstünden yaptıkları yayın, önceki geceden itibaren durduruldu.
Ama TÜRKSAT, yıllardır TÜRKSAT’la yapılan sözleşme kapsamında sürdürülen yayınları kesmeyi, “Yayınınızı şu şu nedenlerle kestik!” demeye bile zahmet etmedi, etmiyor.
Siz başvuruyorsunuz; “Yayınımızı neden kestiniz?” diye soruyorsunuz; ama bu soruya bile verilen yanıt; itiraz etmeniz için resmi bir gerekçe olamayacak biçimde belirsiz; “Başbakanlıktan gelen emirle!”, “KHK gereğince!” gibi yanıtlarla geçiştiriliyor!
Ancak şu bir kez daha kanıtlandı ki, Erdoğan-AKP yönetimi, “tek bayrak, tek vatan, tek millet...” tekçiliğine “tek ses, tek kanal”ı da eklemeye kararlıdır.
Oysa ülkenin en tanımış, en büyük olanaklarla yayın yapan kanalları (sayıları 100’ü bile çok geçmiştir) ya doğrudan “havuz medyasının malı ya da ona “eklemlenmiş”, “bağımsız yayıncılık” adına iktidara her gün “rapor vermeyi” “ana yayın ilkesi” edinmiş kanallar olarak iktidarın emrindedirler!
YASAKLADIKÇA İŞTAHLARI ARTIYOR!
Ne var ki, Hükümet yasaklamaya doymuyor; “daha az aykırı ses, daha az muhalefet, daha fazla biat” istiyor.
İstek böyle olunca da iktidar gücünü elinde tutanlar, “Daha çok yasak” diye haykırıyor. Ki, bu yasakçılık iştahının sonu yoktur.
Tıpkı kapitalistin kazandıkça, kazanma hırsının daha çok artması gibi!
Kapitalistin daha çok sömürü güdüsü için, “Ne var canım, bu adamın malı mülkü, yan gelip yatsalar bile, yedi sülalesini bin yıl besler”, “Kefenin cebi yok” gibi eleştiriler, eğer aşırı saflıktan yapılmıyorsa, halkın, işçilerin kafasını karıştırma amaçlı söylemlerdir.
Nasıl kapitaliste “Daha çok kazanarak ne yapacaksın bu kadar parayı malı mülkü?” demek abesse, “Tek parti tek adam rejimi” yoluna girmiş bir hükümete de emrinde yatıp kalkan onca kanal varken bir kaç kanalın muhalif bir yayın yapmasından, halkın, işçi sınıfının sorunlarını kamuoyuna taşımasından ne çıkar?” sorusu da aynı derece abestir. Çünkü gücünü kara propagandadan, yalandan alan hükümetler için gerçeklerin küçük bir bölümünün bile balonunu patlatacağı korkusu en büyük korkudur; bir kabustur!
YASAKLAR HAYATIN HER ALANINDA!
Çünkü; yasakçılık “doğasında” olan hükümetler kendi seslerinden başka bir sese tahammül etmez.
Sadece televizyon ve radyo kanalları değil, sadece gazete ve kültür hayatı değil, sosyal yaşamın bütün alanlarında yasakçılık, yaşamın dini vecibeler doğrultusunda sürdürülmesini dayatma bu “doğa”nın, “içgüdü”nün bir gereğidir.
Yaşamın bir kesitine bakıp, “Yok canım bakın herkes istediği gibi yaşıyor” denebilir ama bu henüz oraya gelinmediği içindir. Tıpkı dün muhalif seslere “tahammül ediliyor” olması gibi.
Yozgat Valisinin, bir kalemde ildeki bütün içkili mekanları kapatması Valinin “münferit” bir girişimi değil, bu “doğa”nın belki biraz “erken” tezahürüdür. Hükümetin istediği eğitim anlayışına karşı çıkabilecek eğitimcilerin milli eğitimden tasfiyesi gibi, “İslam’a uygun giyinmedi” diye tekmelenen genç hemşire ya da İzmir’de saldırıya uğrayan öğretmen de bu yasakçı zihniyetin hedefi olmuşlardır.
Bütün bu gelişmelerin birbirinden ilgisiz gibi ortaya çıkmasına aldanmamalı, gidişatın doğasından geldiği görülerek ciddiye alınması önemlidir.
Bu “doğa”, bu “içgüdü” elbette, yasakçılığın kötülüğüne dair bilimsel açıklamalarla ya da demokrasinin gerekleri hatırlatılarak bastırılamaz. Bu tür yasakçılığı önlemenin, hiç olmazsa en aza indirmenin yolu mücadeleden geçmektedir. Sınıflar mücadelesinin her aşaması bunun açık kanıtlarını sunmaktadır.
HALKIN HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜNE DARBE VURULDU!
Konumuz, “TÜRKSAT üstünden yayın yasağı” olduğuna göre, bu “yasak”, yayıncı kuruluşlara verilen bir ceza değil, halkın haber alma özgürlüğüne getirilen bir yasaktır! Çünkü böylece iktidarı elinde tutanlar, kendilerinin egemen sınıflar lehine ama halkın aleyhine yaptıkları işleri, halkın bilmesini, duymasını istemedikleri için gerçekleri yazan ve söyleyen medyayı yasaklamaktadırlar. Bu yüzden de yapılan, halkın haber alma özgürlüğünü ayaklar altına almadır. Bütün bu nedenlerden dolayıdır ki halk, işçi sınıfı, emekçiler Hayatın Sesi’ne ve öteki, gerçekleri yansıtan kanallara ve gazetelere sahip çıktıkları ölçüde kendi haber alma özgürlüklerine de sahip çıkabileceklerdir. Aksi halde hak, hukuk, yasa üstünden yapılacak açıklamalar “yasak iştahı” kabarmış olan iktidarın bir kulağından girip ötekinden çıkacaktır. Bugün böyle olmaktadır.Bu yüzden de;
* İşçi sınıfı, halklar, kendi haber alma özgürlüklerine sahip çıktıkları ölçüde seslerini dünyaya duyurabilecekler, talepleri etrafında birleşebileceklerdir.
* “Hayatın Sesi ve hayatımızdan haber veren bütün kanallara, bütün medyaya özgürlük!” mücadelesi bugün demokrasi ve özgürlükleri savunmamızın da merkezine oturmuştur.
*Hayat oldukça Hayatın Sesi de olacaktır!
*Hayatın Sesi susmayacak!
*Hayatın sesi susturulamayacak!
- Bahçeli siyasete ayar çıtasını Erdoğan’ın en yakınına kadar çıkardı! 24 Nisan 2024 05:00
- Tek adam rejiminin fıtratında 'gönüllü ikna', özgürlük, adalet ve barış yoktur! 21 Nisan 2024 04:58
- İsrail’in İran’a ‘meşru müdafaa’ saldırısını açıkça ilan etmesi ne anlama geliyor? 18 Nisan 2024 04:58
- Cumhur İttifakının enkazını kaldırmayı Erdoğan'a bırakan Bahçeli siyasete ayar verme peşinde! 15 Nisan 2024 06:35
- Ekmek, barış, özgürlük ve adalet için 1 Mayıs'ın kitlesel ve yaygın örgütlenmesi zamanı 12 Nisan 2024 05:00
- Halk iradesine yönelik girişimlere karşı ortak mücadele ihtiyacı 04 Nisan 2024 05:00
- Ülkenin siyasi haritasını değiştirecek önemde bir yerel seçim! 02 Nisan 2024 04:50
- Yalan, dezenformasyon, tehdit… Her yolun mübah olduğu bir seçim sürecinin sonuna gelirken 30 Mart 2024 05:00
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00