30 Eylül 2016 01:00

İki darbe: Türkiye Kapitalist Milli İslam Devleti

İki darbe: Türkiye Kapitalist Milli İslam Devleti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Üçüncüsünü bilmem ama ikinci darbeyi zaten yedik. ABD destekli küresel kapitalist darbe kapitalist dinci İslamcı darbeye evrildi.
Haftanın birinci gündemi değilse de birincil gündemlerin bir uzantısı, 16 Temmuz darbesinin ana ajandası muhalifleri-aydınları tasfiye, bu kapsamda özgürlükçü öğretmenlerin, Hayatın Sesi’nin (Hayat TV) susturulmasıdır. Kapitalist vesayet dinci vesayetle tamamına erdirilmektedir. Sansür ve yok etme, kapitalizmin, faşizmin, teokrasinin, dinciliğin ayrılmaz bir mekanizması ve sonucudur.
İran İslam Cumhuriyeti’nin yanı başında yeni bir şeriat devleti daha yükseliyor.
Adına ister “Türkiye Şeriat Devleti” ister “Türkiye Milli Görüş İslam Devleti” isterse “Türkiye İslam Cumhuriyeti” diyelim sonuç aynı yere çıkmaktadır: Devlet rejimi içsel anlamda Sünni İslam’a dayalı, hatta onun selefi fıkhına yakın şeriat rejimine dönüştürülmektedir.
İslam, şeriat, din devleti, devletin dini İslam gibi adlandırmalara da gerek yoktur. Rejimin tipi ve içeriği, içten içe dönüştürülüyor. Medresenin Kur’an, siyer (Peygamberin hayatı) ve ilmihal (temel dini bilgiler) dersleri tüm okullara koyuluyor (Osmanlı ortaokul ve liselerinde, rüştiyeleri ve idadilerinde bu dersler yoktu, üç yıl boyunca bir kez 1-2 saatlik bir din dersi vardı, siyer ve ilmihal dersleri medresenin dersleri idi). Yani bugün Abdülhamit’ten de Osmanlıdan da daha geri bir dincilikle karşı karşıyayız.
İslami jargonda Aldava “devlet kurma”, devleti “İslam devletine dönüştürme, Allah’ın hükümlerini, İslam’ı hayata geçirme davasıdır” ki İslami rejim kurulmadan cihat farzı veya vacibi yerine getirilmiş sayılmamaktadır. “Allah’ın koyduğu prensipleri onun adına bildirme” en üst düzeyde “hükümranlıkla (devletle) sağlanabildiği için “devlet” (din devleti) İslamcıların temel amellerinden (dava, cihat) biridir. Erbakan’ın, MTTB’nin, Kahraman’ın, Erdoğan’ın şiarları ile, İslam dışında ne varsa batıldır, batıl gidecek din devleti (şeriat) kurulacaktır.
Cihadın küfre karşı mücadele anlamına da geldiği, Hanefi fıkhında da Şafii fıkhında da ifade edilmektedir. Yani cihat sadece dış düşmana karşı değildir, dıştan bir saldırı (savaş) zaten açık bir durumdur ki böyle bir durumda savunma yapılacaktır. Önemli olan “küfür diyarının” neresi olduğudur, laik cumhuriyet rejiminin de bu tanımlamaya girip girmediği konusudur.
Daha önce de yazmıştım. Türkiye ve dünya, iki büyük sorunla yüzleşmek durumunda. Bunlardan birincisi ve hemen bütün dünyada (küresel ölçekte) bir ve benzer görünümlüsü kapitalizmdir, onun zorunlu parçası olan emperyalist yayılmacılıktır. Kapitalizm, emperyalizm strateji ve mekanizmaları içinde birinci yol “piyasa” ise bunun garantisi militarizmdir, işgaller, soykırımlar, darbelerdir (I. ve II. Cihan Harpleri, Vietnam, Uganda, Irak, en yakın darbe Brezilya’da yapıldı).
İkincisine gelirsek dincilik, mezhepçilik Ortadoğu’nun, İslam toplumlarının en az kapitalizm kadar ağır bir sorunudur, belki de ondan da daha temel bir sorunudur.
Öyle ki aklın özgürleşmesi, kadının özgürleşmesi olmadan diğer özgürlüklerin, demokrasinin, insan haklarının, bilimin, çağdaşlaşmanın, büyük buluşlar yapmanın, teknoloji yaratma yollarının sağlanması mümkün değildir (ABD’de olanın, Fransız İhtilalinin ana mücadelesi de benzerdi).
Türkiye ise aydınlanmayı, hümanizmi, 1770’lerden 1940’lara kadar bir miktar mesafe katetse de hiçbir zaman zihni kodlarının ana parçası haline getiremedi. Bunun en önemli göstergeleri mimarı ve felsefe olurdu ki Türkiye’yi, hele de Menderes-Özal-Erdoğan’ı tümden teğet geçtiği rahatlıkla söylenebilir. Gecekondu kültürüne, TOKİ kültürüne, arabesk kültürüne bakılırsa daha çok yol alınması gerekiyor ki, ileriye değil daha kötüye doğru bir transformasyon yaşanıyor.
15 Temmuz’dan çok daha eskiye gitmekle birlikte 15 Temmuz’da Türkiye iki darbe birden yedi. Erdoğan bütün süreci ideolojik olarak, rejim tipini dönüştürmek üzere, son kadroları da dönüştürmek üzere kendine yontuyor. Artık “Türkiye Kapitalist Sünni Milli Görüş İslam Devleti” haline getiriliyor.
Kapitalist olduktan sonra İslamcı da olsun, ne fark eder diyenler çıkar mı, bilmem amma bence çok şey fark ediyor. Biri topraklarımızı, bedenimizi, diğeri aklımızı zihnimizi yiyor. Dahası ikisi neokonzervatif blok oluşturuyor.
Darbeler zaten yaşanıyor, öğretmenlerin sesi, “Hayatın Sesi” sansürün ötesinde tümden kesilmek isteniyor, devrimler yakındır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...