29 Eylül 2016 00:57

Türkiye, Suriye’deki savaştan çekilmelidir!

Türkiye, Suriye’deki savaştan çekilmelidir!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Evrensel’in Arap “çoğrafyası“ndaki gelişmeleri irdeleyen haber-yorum yazılarının sonuncusunda, Ortadoğulu-Arap yazar ve entelektülellerden bazılarının, Türkiye’nin, Suriye’deki savaşa, Suriye topraklarına asker çıkararak dolaysızca katılmasını, krizi “yeni bir aşamasına doğru tetikleyici“ gelişme olarak değerlendirdiklerini okuduk. Bu tespit, Türkiye’yi yönetenlerin, Suriye’deki iç ve bölgesel-uluslararası savaşın tarafı olmak üzere başından beri izledikleri saldırgan-yayılmacı ve savaş kışkırtıcı politikalarının, bölgenin daha kapsamlı çatışma ve savaşların alanı olmasını tetikleyici işlev gördüğü yönündeki bizim tespitimizle birleşmektedir.  

Suriye’deki savaş, “iç savaş“ sınırlarını daha başlarken aşan bir savaş olma özelliği göstermiş ve Erdoğan iktidarının ABD emperyalist şefleriyle birlikte izlediği politika bunda özel bir rol oynamıştır. Suriye’nin bölgedeki konumu Suriye’deki savaşın iç savaş boyutlarını aşarak bölgesel ve uluslararası boyutları da olan bir savaşa genişlemesine neden olmuş; başlıca emperaylist ülkeler derhal müdahaleye yönelmişlerdir. ABD, AB’nin çeşitli ülkeleri, Türkiye, Suudi Arabistan, Körfez Emirlikleri, Katar, İran, Rusya, daha geriden ve arkadan dolanarak İsrail, bu savaşın tarafı olmuşlar; bu ülkenin ve bu ülkeyle birlikte bölgenin bugünü ve geleceği üzerinde etkide bulunmak; enerji kaynaklarının, ulaşım yollarının, değerli madenlerin kontrolünde söz sahibi olmak ya da rakipleri geriye atarak  asıl belirleyici güç olmak üzere harekete geçmişlerdir. Bu durum, Suriye’deki savaşı, tüm bu güçler arası çıkar dalaşıyla bağlı hale getirmiş; savaşın seyrini, “iç çatışmaların seyri“ ile bağlı olmaktan çıkarmıştır. 

Suriye’de ABD ile Rusya‘nın birbirlerine karşı açık bir askeri savaş içinde olmadıkları, ancak bölgedeki asıl belirleyen olmak için giderek sertleşen çıkar dalaşı içinde oldukları; sadece politik-diplomatik ataklarla değil, destekledikleri güçlerin askeri üstünlüğü için gösterdikleri doğrudan çabayla da, ülkede ve bölgede sürmekte olan savaş(lar)ın belirleyici asıl güçlerini oluşturdukları biliniyor. İran, Suudi Krallığı, Katar ve Emirlikler de, destekledikleri örgütlerle, silah ve para trensferiyle, “Eğit donat“larla(örgütle-sahaya sür-takviye et) fiili olarak “sahada“ bulunuyorlar. İsrail ise, IŞİD’in Arabi ve İslami fanatizminin oluşturduğu Yahudi düşmanı büyük tehlikenin farkında olarak, Golan’da hazır bekliyor! 

Türkiye’yi yönetenler, Suriye’de ve bölgede yaşananlar bakımından, Amerikan emperyalistleriyle işbirliği içinde, Suriye’de bir iç savaş kışkırtma ve Şam yönetimine karşı savaşın dolaysızca tarafı olma rolü üstlenmeleriyle, denebilir ki başından beri tüm diğer müdahaleci güçlerden daha büyük sorumluluk taşıyorlar. “Suriye ata toprağımızdır“ açıklamaları eşliğinde ve hatta Şam’da Cuma namazı kılmak üzere bu ülkeye askeri müdahalede bulunma hesapları başından beri yapılageldi. Çok sayıdaki diğer ülkelerden gelenlerle birlikte Türkiye‘deki Selefist, Kaideci ve diğer terör çetelerinin mensupları İstanbul, Konya, Antep, Kilis, Hatay gibi kentlerde kurulan merkezlerde koordine edilerek Suriye‘de yönetime karşı savaşa sürülerek elde edilemeyenin doğrudan saldırıyla sağlanması hedefi, başta Rusya ve İran olmak üzere, ABD ve Arap Kral ve Sultanları dahil tüm diğer tarafların barikatlarına çarparak geri püskürdü. 

ABD ve Rusya’nın şartlı yol vermesi koşullarında girişilen son “atılım“ ise, IŞİD-Nusra çetelerini koordine eden güç olmakla suçlanmanın ağır yükünü kaldıramamakla bağlı olup, “DAEŞ’le etkili mücadele“ açıklamaları eşliğinde, ve fakat “Kürt koridoru oluşturulmasını engelleme“ amaçlı olarak başlatılmıştır. “Fırat Kalkanı operasyonu“nun, başından beri “pastadan pay alma“ hedefiyle de kuşkusuz bağı bulunuyor. Türkiye’yi yönetenler ve yandaş-yalaka medya yazarları, bu askeri harekâtla “Türkiye’nin DAEŞ’e destek veren ülke olduğu tezinin çöktüğünü“ propaganda ededursunlar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye topraklarındaki operasyonu ve “ilerleyişi“(1200 km² alan alındığı açıklandı), savaşta, savaşı daha da tetikleyecek  yeni bir durumun oluşmasına ve Türkiye’nin “işgalci güç“ olarak nitelenmesine yol açmış bulunuyor. Rusya ve İran Türk askeri harekâtına karşı açıklamalar yaptılar. Şam yönetimi, Türk askeri güçlerinin Suriye topraklarına girişini işgal olarak niteledi ve derhal çekilmelerini istedi. 

Erdoğan yönetimi ise, içeride devletin en temel ve en önemli kurumlarının tümünü kapsayan iç çatışma, bölünme ve bununla bağlı büyük korku ve kuşkuların da üstünü örtmek, ve halk kitlelerinin ekonomik-siyasal taleplerle mücadeleye atılmalarının önünü kesmek için, “yeni darbe tehlikesi“,“CIA planları“, “ABD destekli Kürt savaşı“ söylemi eşliğinde dikkatleri “iç ve dış düşmanlar“ a yönelterek, Suriye’deki olmayan “zafer“ini bunun için kullanmaya çalışıyor. Öyleki, Amerikan emperyalistlerinin izniyle başlatılan bir askeri harekât bile, ABD’nin planlarına karşı gösterilerek, şovenizm ve milliyetçilik çizgisinde iktidar desteği pekiştirilmeye çalışılıyor. ABD’nin politikalarına karşı olduklarını söyleyenler, El Bab’a, Rakka’ya “operasyon ortaklığı“ için Kürt karşıtlığını tek koşul olarak sunacak denli de ırkçı bir tutum içindedirler. Cerablus’ta mizansenlerle oluşturulan manzaralar gösterilerek Suriye topraklarında “Güvenli Bölge’, ‘Uçuşa Yasak Bölge“ adı altında işgal bölgeleri oluşturmanın “yararları“  kanıtlanmak isteniyor. 

Ancak, başvurulan askeri harekât karmaşıklığı ve tehlikeyi daha da artırmıştır. Çatışmaların ve savaşın farklı boyutlar alarak daha kıyıcı biçimleriyle daha geniş sahaya yayılması şimdi daha fazla olasıdır. 

Suriye’deki savaşın -Iraktakiyle birlikte- daha büyük kırımlara genişlemeksizin Suriye ve bölge halklarının yararına bir an önce sona ermesi ve halkın haklarını esas alan demokratik irade belirlemesiyle ülke yönetiminin oluşturulması, mevcut durumda tüm yabancı askeri güçlerin müdahalesinin son bulması ve onların terörist fanatik İslamcı çeteleri desteklemekten vazgeçmelerini gerektirmektedir. Türkiye‘nin Suriye topraklarından çekilmesi, Türkiye halkının da yararına olacaktır.  Daha büyük yıkımlarla karşılaşmamak için bu gerekli olandır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...