‘Savaşa evet’ tezkeresi Meclise geliyor!
Fotoğraf: Envato
Hükümetin Suriye ve Irak’a asker gönderebilmesi için, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükümete yetki verilmesi”ne ilişkin Başbakanlık Tezkeresi’nin süresi 2 Ekim’de doluyor.
Hükümet, bu tezkerenin (bu iki ülkeye asker gönderme yetkisini) süresini uzatma talebini 1 Ekim günü yeni yasama yılına başlayacak olan, TBMM’nin gündemine getirecek.
Türkiye’nin yakın tarihine “1 Mart Tezkeresi” olarak geçen ve kamuoyunda büyük tepki gören, zamanın AKP Hükümeti tarafından getirildiği halde Mecliste reddedilen tezkere bir yana bırakılırsa bu tür, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükümet'e yetki verilmesi” kapsamındaki tezkereler, kamuoyunda ciddi bir tartışma yapılmadan Meclisten geçirilmişlerdir. Nitekim önceki yıllarda da “Suriye ve Irak’a asker gönderebilmek,...için Hükümete yetki veren” tezkereler, kamuoyunda çok tartışılamadığı gibi, Meclisten kolayca geçmiştir.
Bugün ise bu tezkere kapsamında gelişmeler dikkate alındığında tezkere, “muhtemel bir güvenlik tehdidi” ötesinde Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta oluşmuş bataklığa çekilmesi ve bu ülkelerde süren çatışmaların, iç savaşların bir “tarafı” haline gelmesine ilişkin politikaları sürdürmesi için “yetki verilmesi” anlamına gelmektedir.
Onun içindir ki, Cumartesi günü Binali Yıldırım Hükümeti’nin Meclise getireceği “tezkereye” evet demek;
1-) İncirlik’te üslenmiş olan ABD ve batılı emperyalist ülkelerin askerleri ve savaş uçaklarıyla bölgenin yeniden paylaşım mücadelesine katılmasına ve bu amaçla bölgedeki çatışma ve savaşların daha da derinleştirilmesine,
2-) Türkiye’nin ÖSO üstünden, Özel Kuvvetler, tank ve topçularıyla Suriye iç savaşına müdahalesine, dahası yakın bir gelecekte TSK’nın piyade birlikleriyle bu savaşa dolaysız biçimde müdahil olmasına, böylece Irak ve Suriye bataklığına boylu boyunca girmesine,
3-) Bölgenin siyasi haritasının, yeni bir Sykes-Picot benzeri, bölge halklarının talepleri değil, bölgede çıkar peşinde koşan emperyalistlerin ve yerli gericiliklerin istekleri doğrultusunda yeniden çizmek isteyen güçlerin bölgeyi sürükledikleri savaşın büyümesine onay ve destek vermek anlamına gelmektedir.
Bu yüzden de 1 Ekim’de Meclis gündemine gelecek tezkereye “hayır” demek, bölgedeki halkların kardeşleşmesine, çatışmalara ve savaşa son vermeye, barış mücadelesine “Evet” demek, bu mücadeleye güç vermektir.
Elbette Türkiye’nin demokrasiden, özgürlüklerden, barıştan yana güçleri bunu başarabilecek bir güçtedir. Daha önce 2003 yılında çıkarılmak istenen “1 Mart Tezkeresi”ni engellemeyi başararak bunu göstermişlerdir.
Elbette bugün 2003’teki kadar bir tepki birikimi yoktur. Ama bugün bölgede 2003’tekinden bile çok ciddi tehditler vardır ve Hükümet bu tezkereyle “bölgesel tehditleri” doğrudan “Türkiye’nin tehditleri” haline getirecek politikaları için kullanmak istemektedir.
Belki Meclisteki aritmetik (MHP ve AKP çoğunluğu) tezkerenin kolayca geçirileceğini göstermektedir. Ama bir yandan savaş tehdidinin Türkiye için çok “yakın ve somut bir tehdit” haline gelmiş olması öte yandan ülkeyi yönetenlerin bu savaş batağına girmek için heveslerini gizlemedikleri dikkate alındığında, tezkerenin Meclisten geçecek olması ya da geçmesi mücadelenin önemini, sürmesi gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Bu yüzden tezkere Meclisten geçer mi geçmez mi tartışması ötesine geçerek, bu vesileyle;
- Emperyalistlerin ve yerli gericiliklerin bölge haritasını kendi çıkarına göre çizmesine “Hayır” demek,
- Bölgenin halklarının kendi kaderlerini tayin esasına dayanan laik ve demokratik bir düzenin kurulmasında,
- Bölgede ve Türkiye’de barışın, halkların eşit hak ve kardeşliğinin egemen olması için her tür çatışmaya, savaşa son vermek için mücadeleye güç vermek, demokrasi ve barış güçlerini ortak bir mücadele etrafında birleştirmek için inisiyatif almak Türkiye’nin demokrasi güçlerinin, aydınlarının, özgürlük ve barış talebinde bulunan herkesin, her çevrenin görevidir.
Tezkere tartışması ve Mecliste gündeme gelmesi, bu görevlerin yerine getirilmesinin bir dayanağı olduğu ölçüde, Meclisteki oylama ne olursa olsun, son derece önemli olacaktır.
- İsrail’in İran’a ‘meşru müdafaa’ saldırısını açıkça ilan etmesi ne anlama geliyor? 18 Nisan 2024 04:58
- Cumhur İttifakının enkazını kaldırmayı Erdoğan'a bırakan Bahçeli siyasete ayar verme peşinde! 15 Nisan 2024 06:35
- Ekmek, barış, özgürlük ve adalet için 1 Mayıs'ın kitlesel ve yaygın örgütlenmesi zamanı 12 Nisan 2024 05:00
- Halk iradesine yönelik girişimlere karşı ortak mücadele ihtiyacı 04 Nisan 2024 05:00
- Ülkenin siyasi haritasını değiştirecek önemde bir yerel seçim! 02 Nisan 2024 04:50
- Yalan, dezenformasyon, tehdit… Her yolun mübah olduğu bir seçim sürecinin sonuna gelirken 30 Mart 2024 05:00
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05
- İşçi gazetesi, sınıflar mücadelesinin en ön cephesindedir 13 Mart 2024 05:15