26 Eylül 2016 01:00

SoL'a ulusal sorunu anlama kılavuzu -II

SoL'a ulusal sorunu anlama kılavuzu -II

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İlker Belek, 19 Eylül tarihli “Rojava’da Özgürlük: Amerikan Bayrağı” yazısında ulusal soruna dair çarpık görüşlerini-ki bu görüşler Kürt ulusal hareketini demokrasi mücadelesinin dışında tarif edip mücadele birlikteliğinin reddine dayanak yapılıyor- sürdürüyor.  Belek, Tel Abyad’da dalgalanan Amerikan bayrağının Rojava’da Kürtlerin demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürüttüğü tartışmalarını nihayete erdirdiğini söyleyerek şu tespiti yapıyor: “Emperyalizmin yazdığı oyunda, onun verdiği silahlarla, onun verdiği rolü yerine getirirken, özgürlük mücadelesinden söz etmek trajediydi ve yalnızca özgürlük kavramının içinin boşaltılmasına hizmet etti.”
Belek yazısını “Amerikan bayrağıyla devrim ?” sorusuyla bitirerek aslında tartışmaya noktayı koyduğunu düşünüyor. Rojava’da/Suriye’de Kürtlerin rolü “emperyalist senaryonun/oyunun bir parçası olmak”tan ibarettir!
Yazarımız öyle diyor.
Rojava’da bir devrim olup olmadığı tartışması, yeni bir tartışma değil. ‘SoL’ yazarları daha önce “Rojava’da üretim araçları işçi sınıfının iradesine geçme”diği için devrim olmadığını söylüyorlardı. Şimdi bir de ABD bayrağı dalgalandığına göre tartışacak bir şey kalmamış diyorlar.
Arkadaşlarımız geçen yazıda da belirttiğimiz gibi aslında burjuva demokratik bir sorun olma özelliği taşıyan ulusal sorunun nasıl “sosyalist çözüm”ü dışında bir çözüm düşünemiyorlarsa, ‘devrim’ deyince de ‘sosyalist devrim’ dışında bir devrim düşünemiyorlar. Başka bir deyişle iktidarın ele geçirilmesi anlamına gelen ‘politik devrim’ ile üretim-sınıf ilişkilerinin değişmesine dayanan ‘sosyal/toplumsal devrim’i birbirine karıştırıyorlar.
Rojava’da Kürtler, 2012’de yönetimi ele geçirip kanton sistemini kurdular ve bu kantonlarda  başka halklar-inançlarla birlikte yaşamaya dayalı anayasal yönetimler oluşturdular. O yüzden eğer Rojava’da Kürlerin iktidarı ele aldığını dolayısıyla bir ‘siyasal devrim’ olduğunu kabul etmiyorsanız, o zaman “Kürt kantonlarında niye ABD bayrağı dalgalanıyor?” eleştiriniz daha en başından anlamsız bir eleştiri haline gelir.
Yazarımızın Kürlerin “özgürlük mücadelesinden söz etmenin trajedi” olduğunu ve “özgürlük kavramının içinin boşaltıldığı” eleştirisine gelince…
Bir politik hareket düşünün: Hem ‘Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi’ni kurup laikliği en önemli mücadele talebi olarak öne sürecek, hem de IŞİD’e ve Türkiye, S. Arabistan, Katar destekli el Kaide türevi bütün çetelere karşı demokrasi ve laiklik mücadelesini 5 yıl boyunca kesintisiz ve en tutarlı biçimde yürüten hareketin mücadelesine “trajedi” diyecek!
Şimdi tek tek ilerleyelim.
Bugün Suriye’de Kürtlerin ABD ile işbirliğinin çerçevesini “IŞİD ile mücadele” belirliyor.
Kürtler, IŞİD ve diğer çetelere karşı zaman zaman Rusya ile de işbirliği yapıyor.
YPG’nin “sahada Rusya ve ABD için en güvenilir aktör” olduğunu Belek de söylüyor.
Öyleyse bugün Türkiye’den gelen tehdide karşı Tel Abyad’da ABD bayrağının dalgalanması, Kürtlerin Suriye’de kamplaşma halindeki iki güçten -ABD ve Rusya- birine doğrudan bağlandığı anlamına gelmiyor.
Peki, Tel Abyad’da ABD bayrağının dalgalanması bir sorun değil mi?
Bu konuda Belek’e katılıyoruz. Kürtlerin ABD ve Rusya’nın başını çektiği iki kamp arasındaki çelişkileri kullanma çabalarının bir sınırlılığının olması kaçınılmazdır. Bu bakımdan ABD emperyalizmi ile işbirliğinin Kürtler için bir sorun, devrimin geleceği için bir açmaz olduğu kesindir.
Ancak Suriye üzerinden sürdürülen Bölgesel kamplaşmanın ve bu kamplaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkan IŞİD sorununun yarattığı özgünlükler içinde şekillenen Rojava devriminin önüne çıkan ilk açmazda bu devrimin üstünü çizmek, bir niyet beyanından başka bir şey değildir.
Çünkü Rojava devriminin önündeki sorunlara, açmazlara dikkat çekmek Kürt ulusal hareketini bu konuda dostca eleştirmek/uyarmak başka bir şeydir; ilk fırsatta devrimin üstünü çizmeye çalışmak başka.
Ve maalesef 90 yıldır Kürt ulusal mücadelesinin sürdüğü her yerde bir “emperyalist senaryo/oyun” gören bir geleneğin temsilcisi olan yazarımız ikincisini yapıyor.
Oysa emperyalizm koşullarında ulusal hareketin ve burjuva demokratik taleplerinin bir sınırlılığının olması da kaçınılmazdır. Fakat Lenin ‘Sosyalist Devrim ve Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’ makalesinde söz konusu durumun Marksistlerin bu talepler için mücadele etmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağını tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık biçimde ortaya koyuyor: “Emperyalizm koşullarında yalnızca ulusların kendi kaderini tayin hakkı değil, siyasi demokrasinin bütün temel talepleri ancak kısmen uygulanabilir, üstelik çarpıtılmış ve istisnai olarak. (...) Fakat bundan, hiç de sosyal demokratların bütün bu talepler için acil ve kararlı bir mücadeleden vazgeçmeleri gerektiği sonucu çıkmaz. (Lenin-Stalin, Marksizm ve Ulusal Sorun, Evrensel Basım Yayın)
Ya Lenin yanlış söylüyor, ya da Belek ve SoL’daki dostlarımız Kürt hareketini emperyalizm işbirlikçiliği ile damgalayıp mücadele birlikteliğinden kaçmak için “sosyalist” görünümlü ulusalcı-şoven görüşler öne sürüyorlar!
Acaba hangisi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...