25 Eylül 2016 00:27

Korka korka yaşamak ne...

Korka korka yaşamak ne...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son aylarda bir Selda Bağcan rüzgarı esiyor. Yurt dışında festivallerde sahneye çıkıyor, sözlerini anlamasalar da insanlar onun şarkılarıyla coşuyor, hüzünleniyor. En son konseri 24 Eylül’de (yani dün akşam) Barcelona’da Primavera Sound 2016’da birlikte sahneye çıktığı Boom Pam ile Babylon’da olacaktı, bu satırları yazarken baktım biletler tükenmişti. Ne güzel Bağcan artık yalnızca solcuların birlikteyken dinleyip eşlik ettiği bir sanatçı değil, çok daha geniş kesim özellikle de gençler tarafından dinleniyor ve seviliyor.  
Sevinmemin bir sebebi de dinleyenlerin şarkılarının, türkülerinin sözlerine de kulak verecek olması. Bu sayede belki Hürriyet’in “ortak değerlerimiz” yazı dizisinde bile kendine yer bulur. Başlığı Hasan Hüseyin’in yazdığı Acıyı Bal Eyledik şiirinin Bağcan tarafından enfes yorumunu dinlerken seçtim. Bu sıralar sık sık dilime düşüyor:
“…kırdık mı kanadını serçenin 
vurduk mu karacanın yavrulusunu 
ya nasıl kıyarız insana”

Nicedir serçenin kanadını da kırıyoruz, karacanın yavrusunu da vuruyoruz. Misal geçen hafta kuş bilimcilerin takip ettiği leylek Mersin’de vuruldu, bir insan neden leyleği vurur ki? İnsana kıyarken de hiç gözünün yaşına bakmıyoruz artık. 2008’de 8 Martta Milano’daki evinden Barış Gelini olarak çıkan Pippa Bacca dört ülke dolaştıktan sonra Gebze’de tecavüz edilip öldürülmüştü. Ne büyük utançtı, hâlâ öyle ama artık yadırgamıyoruz böyle şeyleri. Tecavüz edilip öldürülen, saldırıya uğrayan kadınların haberlerine çok alıştık. Ayşegül Terzi’nin şort giydiği için saldırıya uğramasının şoku daha bitmeden Başbakan açıklama yaptı “Hoşuna gitmeyebilir, mırıldanırsın” İlk kez sanırım taciz bir başbakan tarafından meşrulaştırılıyor.

Kıyılanlar yalnızca kadınlar değil. Nicedir gazetecilere, akademisyenlere, öğretmenlere, aktivistlere bir bir kıyılıyor. Cezaevlerinden işkence haberleri geliyor, deniyor ki eski aletler saklandıkları yerlerden çıkartılmış. Özgür Gündem Genel Yayın Yönetmeni İnan Kızılkaya geçen hafta mahkemeye getirilirken darbedildiğini, çıplak aramaya maruz bırakıldığını anlattı nöbetçi genel yayın yönetmenleri davasında birlikte yargılandığı Ayşe Düzkan’a. Cezaevlerinde tecridin sürdüğünü, avukatlarıyla görüştürülmediğini, mektuplarının engellendiğini öğrendik. Sizin çevrenizde yok mu haksızlığa uğrayan, seslerini duyuramayan? Bütün bunlara rağmen genel bir sessizlik hakim, herkes durumdan rahatsız, korkuyor, büyük çoğunluk “Artık bu ülkede yaşanmaz oldu” diye mırıldanıyor. Hatırlar mısınız Hayatın Sesi Televizyonuna bir ceza da haberinde bu temayı işlediği için verilmişti. 

Bütün bu haksızlıklar karşısında sessiz kalınması belki korkuyla açıklanabilir ama örneğin Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın tutuklanmasına sosyal medyada sevinenleri nereye koyacağız? Yazdıklarını eleştirebilir, geçmişte Taraf gazetesinin yayın politikasının mağduriyetlere yol açtığını düşünüyor olabilirsiniz ama bugün 107 gazeteciyi tutuklayan, binlerce insanı işsiz bırakan OHAL uygulamalarının sizin intikamınızı aldığına nasıl ikna oldunuz da içiniz soğudu? Mehmet Altan’ın tutuklanma gerekçesinde “Cumhurbaşkanının “diktatör olduğu, hukuk tanımadığı” algısını yaygınlaştırmak suretiyle her ne yolla olursa olsun iktidarı bırakması gerektiği propagandası yaparak toplumu askeri darbeye karşı çıkmamak üzere yönlendirmek amaçlamışlardır” (anlatım bozukluğu bana ait değil) diye bir ifade var. Hakim Altan’ın yazdıklarıyla kendilerine “Yurtta Sulh Konseyi” adı veren darbecilerin 15 Temmuz gecesi okuduğu bildiri arasında benzerlik olduğunu düşünmüş ve tutuklanmasına karar vermiş. İfade özgürlüğünün sınırlarının bu kadar geriye çekildiği bir ortamda sıradaki siz de olabilirsiniz. Korku anlaşılabilir elbette ama korka korka yaşanmaz. Selda Bağcan’la bitirelim:

“gün gün ile barışmalı 
kardeş kardeş duruşmalı 
koklaşmalı söyleşmeli 
korka korka yaşamak ne”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa