23 Eylül 2016 00:03

Neden bir Küba kadar olamıyoruz?

Neden bir Küba kadar olamıyoruz?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Küba’da geliştirilen kanser aşısının kabul görmesi ve ABD’de FDA (Gıda ve İlaç Dairesi) onayı alınması için başvuruda bulunulması üzerine dünya kamuoyunda ve ülkemizde bu ufak ada ülkesinin sağlık alanındaki başarısı yeniden tartışılmaya başlandı. Kuşkusuz tartışmanın bu denli hararetli sürmesinin nedeni işin ideolojik boyutu. Küba gibi iktisadi olanakları oldukça sınırlı bir ülkenin tıp alanında kaydettiği ilerlemeler sadece sosyalizmin sağlık alanındaki üstünlüğünü değil, aynı zamanda teknolojik ilerleme için elzem görülen özel mülkiyet ve maddi teşvik mekanizmalarının rolünü de yeniden tartışmaya açıyor. İşin bu boyutunu geç de olsa fark eden ülkemizdeki havuz medyası da tartışmalara kendi gazetecilik tarzının elverdiği ölçüde katkıda bulunmaya başladı. Gelin isterseniz biz de göstergeler ışığında iki ülkenin sağlık alanındaki karşılaştırmalı durumuna kısaca bir göz atalım. 
Sağlık alanına dair temel göstergelerden biri olan bebek ölümü oranı bir yaşın altındaki bebek ölümlerinin aynı yıl doğan bebek sayısına oranı olarak tanımlanıyor. Türkiye yıllardır bebek ölümü oranında OECD ülkelerinin en üstünde yer almakta. Dünya geneli açısından bakıldığında ise CIA World Factbook verilerine göre 224 ülke arasında binde 18.87’lik ölüm oranı ile 90. sırada yer alıyor. Küba ise binde 4.63 ölüm oranı ile 180. sırada. Bu alanda Küba’nın 167. sıradaki ABD’nin altında yer alması da elbette önemli bir ayrıntı. Listenin en altında ise binde 1.82 ile kişi başına düşen gelirin en yüksek olduğu ülkelerden Monako bulunuyor. Beklenen yaşam süresi açısından bakıldığında ise Küba 78.39 ile 59. sırada iken, Türkiye 74.57 ile 115. sırada yer alıyor. 
Yıllardır dikkat çeken Türkiye’nin temel kalkınma göstergelerindeki sıralamasının kişi başına düşen gelir sıralamasındaki yerinin altında seyretmesi. Bu durum sağlık göstergeleri için de geçerli. Küba için ise tam tersi söz konusu. Ülkenin kişi başına düşen gelir açısından dünya sıralamasındaki yeri oldukça gerilerde olmasına rağmen sağlık ve eğitim başta olmak üzere kalkınma göstergelerindeki yeri geliriyle kıyaslanmayacak ölçüde yukarıda. Satın alma gücü paritesine göre kişi başına düşen milli gelir sıralamasında Türkiye 86. sırada iken, Küba ise 136. sırada yer alıyor. 
Küba sağlık sisteminin başarısının temelinde ise yaygın ve sistematik önleyici hekimlik uygulaması yatıyor. Mahallelerde her bloktan sorumlu bir aile hekimi bulunuyor. Periyodik olarak kapı kapı dolaşıyor, mahalle sakinlerinin kayıtlarını tutuyor, sağlık kontrollerini gerçekleştiriyor, süresi gelen aşılarını yapıyor. Böylece, hastalıkların sonradan tedavisi yerine ortaya çıkmasının önlenmesi amaçlanıyor. “Testi kırılmadan” diye özetleyebileceğimiz bu uygulama her hastanın para kapısı olduğu kâr odaklı özel sağlık sisteminin aktörleri açısından çok da tercih edilir bir seçenek değil. Keza, Küba’da kişi başına sağlık harcamaları yıllık 431 dolar seviyesinde iken daha yüksek bebek ölüm oranına ve aynı seviyede ortalama yaşam süresine sahip ABD’de ise 8 bin 553 doları buluyor. 
Elbette önleyici hekimlik uygulaması büyük sayıda bir doktor mevcudiyetini gerektiriyor.  Bugün Küba’da 11 milyon nüfuslu bir ülkeye hizmet veren 90 bin doktor bulunuyor. Yani her 1000 kişiye 8 doktor düşüyor. Bu oran ABD’de 2.5, İngiltere’de 2.7, Türkiye’de ise 1.8. Biz önleyici sağlık tedbirlerine daha ziyade iman boyutuyla yaklaşıyoruz. Zira 60 bin kişiye bir hastane düşerken, 350 kişiye bir cami düşüyor ülkemizde. Bu uygulama sağlık açısından çok olumlu bir sonuç vermiyor belki ama en azından cenaze ve defin işlemlerini kolaylaştırıyor.  
Elbette sağlık alanındaki gelişmelerin eğitim sisteminden bağımsız açıklanması mümkün değil. 2014 yılında yayımlanan bir Dünya Bankası raporu Küba’nın eğitim sitemini Latin Amerika için bir istisna olarak belirtiyor ve bütçesinden eğitime (GSYH’nin yüzde 13’ü) dünyada en fazla pay ayıran ülke olan Küba’nın eğitimin ve eğitimcilerin standartları açısından Finlandiya, Hollanda, İsviçre, Kanada gibi gelişmiş ülkeleri yakaladığını belirtiyordu. Kübalı öğrencilerin Latin Amerika genelinde yapılan sınavlardaki başarısı da bunun en büyük ispatı. 
Bizde ise eğitim sistemi uzun zamandır siyasi iktidarların oyun tahtasına dönmüş durumda. Liyakat gözetmeksizin, partizan bir tutumla yapılan atamalar, tayinler geçmişin nitelikli okullarının hızla kan kaybetmesine neden oluyor. Parası olanlar özel okullarda eğitim alıyor, parası olmayanlar ise mantar gibi çoğalan imam hatip liselerine yönlendiriliyor. Binalar yenileniyor ama eğitimin içi günden güne boşaltılıyor. Bilimin yerini dogmalar, hamaset ve siyasi propaganda alıyor. Nihayetinde, Küba kanser aşısı geliştirirken, biz çağımızın hastalığına duayla çare arıyoruz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...